Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde bulunan Şîşemzîn, Xurekana Seyîda ve Xurekana Temo köylerinde "askeri operasyonlar" başladığı için giriş-çıkışlar kapatıldı.
Konuya dair Adalet ve İçişleri Bakanlığı'na soru önergesi de veren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Sait Dede, Bianet'ten Tuğçe Yılmaz'a açıklamalarda bulundu.
Özellikle sınır köylerine sistematik bir baskı ve operasyon, köylülere yönelik ise yoğun bir gözaltı baskısı olduğundan bahseden Sait Dede, üç köyde başlayan operasyonda yaşlıların ve çocukların da gözaltına alındığını söyledi.
"Köyde kim varsa gözaltına alındı"
Üç köyün de ablukaya alındığını söyleyen Dede:
"Helikopterler, SİHA'lar, İHA'lar ve karadan zırhlı araçlarla köylere ve çevrelerine girildi. O esnada köyde kim varsa gözaltına alındı. Çiftçiler, çocuklar dahil olmak üzere. Köylülerin bir kısmı köyde bırakılırken bir kısmı da karakola götürüldü. 20'ye yakın gözaltı vardı.
"Şu an köylülerin hepsi serbest ama operasyon süresince çocuk, kadın, yaşlı kim varsa darp edildi. Gözaltı süresi uzayanlardan iki kişi darp raporu da aldı. Bu üç gün boyunca köye giriş çıkışlar da yasaklandı. Köyden çıkmak isteyenler GBT (Genel Bilgi Toplama Sistemi) kontrolü ile çıkabildiler. Köylülerin gözaltına alınma gerekçesi ise 'yardım ve yataklık'."
Çobanlar gözaltına alındı, hayvanlar öldü
Hakkari'de son beş yılda 17 yurttaşın öldürüldüğünü ifade eden Dede, bu yurttaşların sivil, silahsız, kendi tarlasında, evinde ve işinde olan insanlar olduklarını ve sınır hatlarına yakın dahi olmadıklarını söyledi. Dede sözlerine şöyle devam etti:
"Astenga Reş bölgesinde bulunan köylerin de meraları var, yaylaları var. Köylülerin hayvanlarını götürdükleri geniş alanlar bunlar. Şöyle diyeyim, son operasyonda hayvanlarını otlatan çobanlar da gözaltına alındı. Bu süreçte sahipsiz kalan hayvanların bir kısmı dağıldı, bir kısmı öldü.
"Hakkâri coğrafyasının geneline baktığımızda Çözüm Süreci'nden itibaren ciddi bir ablukanın neredeyse tüm köylerde hakim olduğunu söyleyebiliriz. Hakkâri'de herhangi bir yerde tarım, hayvancılık yapmanız mümkün değil. Yıllardır köylülerin girebileceği alanlar katı sınırlarla belli."
"Nefes alabilirsiniz, o serbest"
Sadece Yüksekova'da değil, Valilik kararıyla Hakkâri merkezde de çoğu yerin "güvenlik" bölgesi olduğunu söyleyen Dede, Hakkâri'de hiçbir gerekçe gösterilmeden 15 günde bir tüm etkinliklerin yasaklandığına da dikkat çekerek "Hakkâri'de şu an basın açıklaması yapmak, stant kurmak, çadır açmak, protesto yürüyüşü düzenlemek yasak. Aslında aklınıza gelebilecek her şey yasak. Ama sokakta, evinizde nefes alabilirsiniz. O serbest. Operasyonlardan bağımsız bir şekilde yıllardır bu yasaklar devam ediyor," diye ekliyor.
Çoğu köye ve yaylaya girmenin yasak olduğunu söyleyen Dede, Hakkâri halkının yaşamın akışında gündelik işlerini sürdürmeye çalıştığını; ama faturanın bir şekilde yine onlara kesildiğini söylüyor. Dede, özelde Yüksekova, genelde ise Hakkâri'deki durumu "Yasak içinde yasak," olarak değerlendiriyor.
Kronikleşmiş sorun: Kürt Sorunu
Türkiye'nin kronikleşmiş sorununun Kürt sorunu olduğunu ifade eden Dede, bu sorun çözülmeden ülkenin hiçbir yerinde huzurlu, rahat ve demokratik bir yaşam sürdürülemeyeceğini söyleyerek sözlerini şöyle sonlandırdı: "Yasaklar Hakkâri'de başlıyor; ama sonra bakıyoruz Ankara'nın, İstanbul'un, İzmir'in göbeğinde kendini gösteriyor.
"Bu aslında iktidarın tam olarak yapmak istediği şey: Toplumun tümünü baskı altına almak, biat kültürünü yerleştirmek, zorbalıkla, baskıyla, zulümle toplumun sesini bir şekilde kısmak. Muhalif olan, kendileri gibi düşünmeyen, farklı bir yerde konumlanan herkese yönelen bir baskı mevcut. Bakın bugün İstanbul'da da basın açıklaması düzenlenemiyor.
"Yarın size de dokunacak"
"Tek kurtuluşumuz örgütlü bir duruştan geçiyor. Bugün bize dokunmuyor deyip yaşamına devam edenler, emin olun yarın size de dokunacaklar. Türkiye kaybediyor, Türkiye'nin insanları kaybediyor, Türkler kaybediyor, Kürtler kaybediyor, herkes kaybediyor. Tek kazanan hükümranlıklarını devam ettirmek isteyen iktidar sahipleridir, uluslararası güçlerdir, savaş baronlarıdır.
"Ne köyleri ablukaya alarak ne sürekli operasyonlar düzenleyerek, ne de insanların sesini kısarak kimse koskoca bir gerçeği ortadan kaldıramaz. Türkiye halklarının topyekûn bu savaşa karşı çıkması lazım. Türkiye'deki muhaliflere olan baskıyla Kürtlere olan baskıları; kadınlara, gençlere olan baskıları birbirinden ayrı göremeyiz. Eğer Türkiye demokratikleşecek ise Kürt sorununun mutlaka demokratik yollarla, müzakere ile çözülmesi lazım."