Yer bilimci Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde depremi afete dönüştüren üç faktöre dikkat çekti. "Gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor. Depremi afete dönüştüren üç konu var" diyen Ercan bu faktörleri "yeteneksiz yönetimler, ekonominin bozukluğu ve yoksulluk ile eğitim düzeyinin düşüklüğü" olarak sıraladı. Ercan, "Eğer bunlardan bir tanesi ülkede gerçekleşmişse depremin adı afettir. Türkiye’de 6 Şubat’ta bunun bir tanesi değil üçü birden gerçekleşti” dedi.
Ercan, depremin ardından 'kader planı', 'fıtrat' gibi söylemleri “Deprem teknik, bilimsel bir konudur. Bu dinle, kaderle izah edilemez, açıklanamaz” sözleriyle eleştirdi.
'TÜRKİYE'NİN YILLARINI ALACAK'
Deprem sonrası Maraş’a gittiğini, ve gördüğü manzaranın bir savaş alanını yansıttığını ifade eden Ercan, şöyle konuştu:
“Türkiye bunun üstesinden mutlaka gelecektir ama yıllarını alacaktır. Türkiye deprem ülkesidir. Günün birinde depremler olmuyorsa yer diriliğini yitirmiş demektir. O zaman yaşam da yok demektir. Depremin hep korku boyutuyla ilgilendik. Depremin üç tane bileşeni vardır. Sarsıntı, ısı ve ışık. 60 yıldır bilimle uğraşıyorum.
'HATA DEPREMDE DEĞİL'
Toplu iğnenin başı kadar bir hata görmedim. Çünkü deprem olmasa Meles Ovası olmazdı, Gediz Irmağı olmazdı. Manisa’daki, Aydın’daki jeotermal alanlar olmazdı. Memba suları olmazdı. Maden yatakları, petrol yatakları, dağlar, ormanlar olmazdı. En güzel incirin çıktığı, zeytinin yetiştiği Ege olmazdı. Bunları hep depremler yapıyor, yeri biçimliyor. Depremleri bir öcü gibi görüyoruz. Hata depremde değil. İnsanoğlu olmadan da deprem vardı.”
'BİR TANESİ VARSA, DEPREM AFET OLUR'
Ercan, Maraş ve 11 ilde etkisini gösteren depremin neden ve nasıl afete dönüştüğünü şöyle anlattı:
“Gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor. Depremi afete dönüştüren üç konu var. Yeteneksiz yönetimler, ekonominin bozukluğu ve yoksulluk ile eğitim düzeyinin düşüklüğü. Eğer bunlardan bir tanesi ülkede gerçekleşmişse depremin adı afettir. Türkiye’de 6 Şubat’ta bunun bir tanesi değil üçü birden gerçekleşti.”