CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 4 günlük ABD seyahati için Boston’a uçarken kendisine eşlik eden gazetecilere uçakta açıklamalar yaptı.
ANKA'nın haberine göre Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 'başörtüsü' teklifine ilişkin “Bu pek pas vermekten de anlamaz ama farkında olmadan bize bir pas verdi. Bizim de golü atmamız lazım” çıkışına yanıt veren Kılıçdaroğlu “Ne pastan ne golden, ne futboldan Erdoğan’ın haberi yok. Erdoğan kendi egolarına teslim olmuş bir adam. Bu kadar, nokta. Ben Türkiye’yi barıştırmaya çalışıyorum, o kavga ettirmek istiyor. Ben başaracağım o değil” dedi.
CHP lideri, gezisinin Boston ayağının ilk aşama olduğunu hatırlattı ve özetle şunları söyledi:
KLASİK KALIPLARDAN KURTULMALI: Teknolojik gelişmelerden uzak bir siyaset anlayışımız var. Bu eski ideolojik kalıplardan siyasetin çıkması ve dünyaya yeni bir pencereden bakılması gerekiyor. Dünya değişiyor, üstelik hızla değişiyor. Ama siyaset kurumu değişmemeye bir anlamda ant içmiş gibi, değişmeme kararlılığını gösteriyor... Bunun için de Boston’a, MIT’e gidiyoruz; dünyanın bilim konusunda bir numaralı üniversitesi. Orada bilim insanları ile oturacağız, konuşacağız belki dertleşeceğiz. Bu birinci aşama. Bizim üniversitelerimiz ise kan kaybediyor. Bu çerçevede bakmak ve halkın dikkatini bu noktaya çekmek gerek.
İNGİLTERE VE ALMANYA'YA DA GİDECEĞİZ: Burada bilim ekonomisi dedik ama bilim ekonomisinin aynı zamanda sosyalleşmesi lazım, yani sosyal bilgi ekonomisi dememiz lazım. Yani teknolojinin yarattığı gelirin toplumsallaşması lazım. Toplumun her kesimine bir şekliyle dokunması lazım. Biz bu konuda büyük bir çalışma yapıyoruz, sonra İngiltere, Almanya bazı yerlere de gideceğiz. Bu seyahat aslında siyaset kurumunun alışık olmadığı ya da oraya ‘icazet almaya gidiyor, şunu bunu almaya gidiyor’ dediği gibi değil. Hayır efendim, onların akıllarına gelmeyen bir şeyi yapmak zorundayız. Ülkenizi seviyorsanız ve topluma bireyler kazandırmak istiyorsa bu alana açılmalı ve bu alanda Türkiye’nin geri kalmışlığının engellenmesi lazım. Bunu yapacak olan da siyaset kurumu.
TAM ZAMANI, HATTA BİRAZ GECİKMİŞ: (Ziyaretin zamanlamasına yönelik eleştiriler) Tam vakti, tam zamanı, hatta biraz gecikmiş. Ne kadar erken adım atarsak, bilgiyi, bilimi, teknolojiyi ne kadar erken geliştirirsek Türkiye o kadar hızla büyüyecektir, kazanacaktır, ülkesinde çok güçlü bir ülke olacaktır.
Diyorlar ki ‘Zamanı mıydı, şimdi gidilir mi? Ne demek bilim, ne demek teknoloji, bak mutfaklarda yangın var’... Mutfaktaki yangınla zaten ilgileniyorum. Zaten vatandaş yaşıyor. Ama vatandaşı o dertten nasıl kurtaracağız? Türkiye’yi nasıl gelişmiş bir ülke haline getireceğiz? Kişi başına geliri, 10 yılda 20 bin 25 bin dolara çıkaracağız? Eğer siz bunu yapmazsanız siyasetçi olarak kısır tartışmaların içinde kaybolur gidersiniz. Benim öyle bir niyetim yok. Yani siyaset bize değil, biz siyasetçi olarak topluma ne vermeliyiz? Bunun hesabını yapıyor ve bunun için gidiyorum.”
GERÇEK ÜNİVERSİTE DEĞİL: Türkiye’deki üniversitelerin büyük bir kısmı aslında gerçek anlamda üniversite değil. Her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı mekanlardır üniversiteler. Her türlü aykırı fikrin özgürce söylendiği mekanlardır üniversiteler. Eğer üniversitelerde sadece iktidarın düşündüğünü söyler ve iktidarın söylenmesini istediğini tekrar ediyorsa bir insan, ona zaten bilim insanı da denemez. Dolayısıyla üniversiteleri gerçek anlamda üniversite yapmak için özgürce düşünen, araştıran, siyaset kurumunun her türlü olanağı sağladığı kurumlara dönüşmesi lazım üniversitelerin. Yani üniversitelerin her alanda bilgi üretmesi lazım. Üniversiteler bilgi ürettikçe üretilen bilgiyi sanayici elle tutulan metaya dönüştürecektir.