Kılıçdaroğlu: 25 milyona ulaşan değişim yeterli değilse, başarsızlık benimdir

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimin kaybedilmesinin ardından başlayan "değişim" tartışmalarına ilişkin olarak Cumhurbaşkanı seçiminde kendisine oy veren 25 milyon kişiye işaret etti.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 14 Mayıs ve 24 Mayıs seçimlerinin ardından partide başlayan değişim ve liderlik tartışmalarına değindi. 

Kılıçdaroğlu, seçim sürecindeki "helalleşme" söylemine vurgu yaptı ve "Bugünkü görevim 25 milyondan bir kişiyi feda etmeden ülkemin, namuslu, hakkın yanında olan kitlelerin sayısını artıracak süreci yürütmektir. Masalar kurarak, Halil İbrahim sofraları kurarak, değişimin sadece bir gün değil hayat boyu süren bir süreç olduğunun idrakıyla yönetmektir" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, liderlik tartışmalarına yönelik de konuşurken; "devrimleri liderlerin değil halkların yaptığını" belirtti ve "Bu partinin elbette başka liderleri de olacaktır; bugün CHP lideri olmam ya da olmamam hiçbir şeyi değiştirmez" ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamasından satır başları şöyle:

"Cezaevlerinde düşüncesini ifade ettiği için çok sayıda gazeteci, avukatlar, siyasetçiler var. Kimse 21. yüzyıl Türkiyesinde düşüncelerinden ötürü hapse atılmamalı. Aykırı düşüncelerin ne kadar değerli olduğunu her kişinin bilmesi gerekir. Sık kullandığım bir örnek vardır: Aksini düşünmek. Newton gibi... 

CKimse ötekileştirilmemeli. Birileri benim gibi düşünmediğin için seni hapse atarım derse o ülkede demokrasi olmaz.

Acılar var evet, bayramda da yaşandı. Sivas Katliamı'nın 30. yılı. Aydınların, gazetecilerin, şairlerin yakıldığı bir Türkiye... Asla kabul edilemez. Dünyanın hiçbir yerinde. Bir şairin, bir ozanın, bir insanın yakılarak öldürülmesi kadar vahşi bir şey yoktur ve bu bir insanlık suçudur. O ateş hala içimizde yanıyor. Adaletin sağlanması lazım. Adaletin olmadığı bir dünyada insan haklarından söz edemezsiniz. Adaletin olmadığı bir dünyada özgür düşünceden söz edemezsiniz. İnsanlığa karşı işlenmiş bir suçtur Sivas olayları... Zaman aşımı olmaması lazım. Takipçisi olmaya devam edeceğiz. 

Can Atalay... 50 günü geçti. Nasıl bir dünyada, nasıl bir ülkede yaşadığımızı daha güzel bir örnek göstermez herhalde. YSK, vekil adayı olabilirsin diyor. Vekil seçiliyor. Tutuklusunuz, mahkum değilsiniz ve dışarı çıkarılmıyorsunuz. Numan Kurtulmuş'a seslenmek isterim. Bir TBMM Başkanı, yasalara aykırı şekilde hapiste tutuluyorsa ve kendisi girişimde bulunmuyorsa TBMM'nin itibarını ayaklarının altına alıyor demektir. Kurtulmuş'a çağrı yapıyorum. Cindoruk'un yazılarını çıkarabilir, nasıl mücadele ettiğini görebilir. Artık TBMM Başkanı karar alırken, saraydan irade almamalı. 

Gezi davası tutukluluları başlı başına bir dramdır. Yargıtay kararının bir an önce açıklanması lazım. Onlar da saraydan bekliyor görüş. Bir yargıcın, savcının iradesi saraya ipotek edilemez. İpotek ediliyorsa o artık yargı mensubu değildir. 

Osman Kavala tam 2072 gündür özgürlüğünden mahkum edildi. AİHM kararı var suçsuzdur diye. Türkiye'de iki ayrı mahkeme tahliye kararı verdi. İki mahkeme beraat için karar verdi ama kararları takan kim. Ben vicdan sahibi herkese sormak isterim, neden içeride? Yapmayın etmeyin diye uyarılar var.

75 80 85 yaşında eski komutanlar içerideler. Genelgeyi takan yok. İnsanda biraz adalet duygusu kırıntısı olur. Bunları her ortamda dile getirmeye çalışıyorum. Biz bunların özgürlüğüne kavuşmalarını istemezsek siyaseten görevimizi yapmıyoruz demektir. Belki CHP'ye oy da vermediler ama bir partinin temel görevi ülkesinde adaleti, hakkı, hukuku savunmaktır. 

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. 

Merdan Yanardağ... Bir gazeteci, bir yazar, televizyoncu. Niçin içeride? O da 7 gündür tutuklu. Bir komisyon oluşturduk partide, ziyaret edildi. Bir gazeteciyi tutuklamak, hangi aklın işidir? Troller devreye giriyor, her suçlama yapılıyor. Suçlamalardan sonra savcılar harekete geçiyor. Tutuklanmaması gereken bir konuda tutuklama kararı veriliyor. Akıl alır gibi değil. 

Bu ülkeyi borç batağına sürükleyenler, batının tefecileri tarafından teslim alındı. Onlar Hazine Bakanını, MB Başkanını tayin eder hale geldiler. Bu kabul edilemez bir tablo. Uluslararası tefeciler bakan atıyorsa, Merkez Bankası'na başkan atıyorsa ciddi bir beka sorunu vardır. 

Uluslararası tefeciler, düne kadar faizi artıramam diyen Erdoğan'a tükürdüğünü yalatıyor.

Öyle bir noktaya geldik ki borçta. Bugün Türkiye Cumhuriyetinin bankalarında dolar cinsinden tutulan paranın oranı yüzde 69. Türk Lirası sadece çarşıda pazarda geçiyor yani. 

CHP, bir tek adam partisi değildir. Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Atatürk'ten, günümüze CHP her zaman bir kadro partisi olmuştur. Bir tek adam partisi hiç olmamıştır. Tarihinde doğruları yanlışları olmuştur. Ama bu hareket her zaman haksızlığa uğrayanların, adalete susamışların yanında olmuştur. CHP'nin tüm kadroları dünden bugüne siyasi yaşamlarının hiçbir döneminde kişisel ikballerinin peşinde koşmamışlardır. Atatürk gibi saray ve işgal kuvvetlerinin iştihamlı hayatını elinin tersiyle itip kuvayi milliyeyi kurmuştur. İnönü, 1950 seçimleri sonuçlarını benim en büyük zaferimdir diye nitelendirmiştir. Ecevit, uluslararası tüm tehditlere pahasına Kıbrıs'a barış harekatı düzenlemiştir. Baykal, 1 Mart tezkeresindeki kararlı duruşuyla Türkiye cumhuriyetini orta doğu kaosunun dışında tutmuştur. Atatürk'ün sözleriyle, 'CHP'nin kuruluşundan günümüze, tüm yönetici kadrolarının ortak felsefesi vatandaşlarımızı her türlü ayrılıktan ve ayrılmadan uzak tutmaktır.'

Son 10 yılda Türkiye giderek büyüyen bir ekonomik krizle karşı karşıya. Aile yapısını temelden sarsıyor. Boşanmalar artıyor. 

Göçmen politikası ülkemizin demografisini değiştirmiş, Türkiye'yi Avrupa'nın sığınmacı deposu haline getirmiştir.

Daha acısı, iktidar ailesi üyelerinin dış ülkedeki mal varlıklarının, dış politikada pazarlık unsuru haline gelmiş olmasıdır. Türkiye, bu ve benzeri korkunç sorunun sorumlusu olan otoriter bir iktidar tarafından teslim alınmıştır. 

Bu gerçekler karşısında CHP olarak sessiz kalmamız, klasik muhalefet yapmamız beklenemezdi. Konumum gereği yapılması gerekenleri yapmalıydım. Ne mi yaptım? Asla, görüşülemez denilenlerle görüştüm. Bir araya gelinemez denilen toplumsal kesimlerle bir araya geldim. Görmezden gelinen toplumsal kesimleri helalleşmeye çağırdım. Kimseye kin tutmadım, ötekileştirmedim. Adalet hedefiyle yaptım bunları. Kardeşçe ve özgürce yaşayalım diye bu çabaları gösterdim. Batıya şirin görüneyim diye yanlış olan göçmen politikasını eleştirmekten geri durmadım. Doğuya şirin görüneyim diye Uygur Türklerine uygulanan politikaya ses çıkartmaktan vazgeçmedim. Biz ülkemizin tüm sorunlarına karşı çözüm önerileri ile vatandaşlarımızın karşısına çıktık ve TBMM'yi adres olarak gösterdik. 

Asıl mücadele, devrimi, değişimi gerçekleştirdiğimizde haklının yanında olabilmektedir. Hayatımız boyunca o değişimin kendisi olabilmektedir. Ne biz seçimi aldığımızda haksızlığa karşı mücadeleyi bırakacaktık, ne de seçimi alamadık diye mücadeleyi bırakacağız. Türkiye'yi bu kabustan çıkarmak için yolun sonuna kadar mücadele ededeceğiz.

Ne ben tek başıma  25 milyon kişiyi bu namuslu davama tek başıma kattım ne de CHP kattı. Ne mutlu bize ki bu 25 milyon kişinin tamamı haksızlık karşısında susmama, dilsiz şeytan olmama inancımızın koalisyonunda olmak istediler. Onlar mücadelemizin parasız, pulsuz, çıkarsız, namuslu yolun bu olduğunu gördüler. 

Şimdi gelelim liderlik ve değişim meselesine. Bizler 25 milyon gibi birçok ülkenin toplam nüfusuna sahip insanla birlikte çıkarsız, parasız, sadece hakkın yanında olmak için bir araya gelen bir koalisyon kurduysak, başörtülüsü, başı açığı, seküleri, milliyetçisi bir araya gelebildiysek büyük bir değişimi zaten başlatmışız demektir. Ama biz toplum olarak neyin değiştiğine değil neyin değişmediğine bakarsak hata yapmış oluruz. Değişen şeyler yüzde 20'lerden yüzde 48'e uzanan kitlelerdir. Asla görüşülemez denilen cenahlarla görüşmek, ittifak yapmaktır. Neden bizden değilsin diye o tarafı görmezden geleceğine onların yanına gidip ellerini tutmaktır. Bugün bu değişimi yaparak 25 milyonu davamıza kattık, yarın 35 milyonu davamıza katacağız. 25 milyonu bir araya getirme başarısı sadece bana, lidere ait değil. 

Tüm kara propagandaya, sahtekarlıklara, devlet bürokrasisinin gücüne rağmen hakkın yanında yer alabilmişsek bu 25 milyon olarak hepimizin başarısıdır. Başarıyı tek başıma üstlenmem ama bu birlikteyi başarsızılık olarak tanımlarsanız o zaman karşınızda dikilirim. 25 milyona dokundurtmam. 25 milyonun hakkını hukukunu kimseye yedirtmem. 25 milyona ulaşan bu değişim yeterli değilse, başarsızlık benimdir. Bu sayıyı artıracak yeni değişimleri üretme görevi de benimdir. Bugünkü görevim 25 milyondan bir kişiyi feda etmeden ülkemin, namuslu, hakkın yanında olan kitlelerin sayısını artıracak süreci yürütmektir. Masalar kurarak, Halil İbrahim sofraları kurarak, değişimin sadece bir gün değil hayat boyu süren bir süreç olduğunun idrakıyla yönetmektir. 

Bu partinin elbette başka liderleri de olacaktır. O zaman da bugün de ben aynı kalacağım. Bugün CHP lideri olmam ya da olmamam hiçbir şeyi değiştirmez. Biliyorum ki saray saltanatının karşısında hep beraber durup mücadelemizi sürdüreceğiz otoriter yönetimden Türkiye'yi kurtarıncaya kadar. Ben CHP'nin başında olsam da olmasam da birleştirdiğimiz bu 25 milyonluk demokrasi kitlesi hakkın yanında duranların kitlesi olacak, hiçbir zaman bir liderin güdümünde olmayacaktır.  

Bizler değişimin ancak bir parçasıyız. Devrimlerin tek bir lideri olmaz. Devrime inanan halklar olur. Tüm başarı halkın kendisinindir. Biz CHP'nin her bir neferi, en az 25 milyondan oluşan halkımızla birlikte onların yoldaşı olarak değişime ışık tutmaya devam edeceğiz. 

Haramilerin saltanatlarını liderler değil halklar yıkmıştır. Bu saltanatın yıkılması da sandığımızdan çok daha yakındır. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

POLİTİKA Haberleri