CHP, bir hafta sonra kurultaya gidiyor. Perşembe günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyla bir araya gelen Kılıçdaroğlu, kendisine Divan Başkanı olmasını önerdi. İmamoğlu teklifi kabul etti. Peki neden İmamoğlu? 39 milletvekili tartışması, partiyi danışmanlar yönetiyor iddiaları, DEVA'dan transfer haberleri, yol arkadaşlarının tepkileri…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Sözcü'den İpek Özbey'in sorularını yanıtladı.
Sıcağı sıcağına konuşalım. Perşembe günü Sayın Ekrem İmamoğlu ile bir görüşme yaptınız. Kurultayın divan başkanlığını önerdiniz, kabul etti. Neden İmamoğlu'na teklif ettiniz?
Ekrem Bey'in eli güçlensin diye. İstanbul'da seçimlerde eli daha güçlü olsun diye bu teklifi yaptım.
- Biraz açar mısınız?
Bu kadar…
Değişimciler sizi birçok konuda eleştirdi. En çok da ittifaklar, Ümit Özdağ ile yapılan protokol üzerinden ve 39 milletvekili vermenizden dolayı… Hiç “Millet İttifakı yanlıştı” diye düşündünüz mü?
Hayır.
Ama çok çabuk dağıldı, herkes birbirini suçlamaya başladı.
Cumhuriyet bu haldeyken, ülke bu haldeyken, eğitim, ekonomi bu haldeyken siz ne yaparsınız? Sizinle aynı idealleri paylaşanlarla bir araya gelmez misiniz? Cumhuriyet'in kuruluşuna bakın. Gazi Mustafa Kemal'in arkadaşlarına bakın. Cumhuriyet'i kurmak için bir araya geldiler mi, geldiler. Dünya görüşü bile farklıydı ama bir araya geldiler.
ACIMASIZCA ELEŞTİRİLDİK
Yani?
Cumhuriyet'i yaşatmak için bir araya gelmekten başka ne yapabilirsiniz? Çok acımasızca eleştirildik. Herkesi dinledim. Büyük bir kısmı önyargıdan kaynaklanıyordu. Onları da dinledim. Eleştirilebilir ama sağduyuyla… Biz uzun yıllardır hiç milletvekili çıkaramadığımız yerlerden milletvekili çıkardık. Bu kadar acımasızlık olabilir mi? Biz sadece bir siyasi partiyle uğraşmadık, iktidarın kontrolüne geçen bir devlet bürokrasisiyle uğraştık. Sanıyorlar ki her şey güllük gülistanlık da biz kazanamadık. Yahu bırakmadılar ki biz bir muhasebe yapalım. Ona bile fırsat vermediler. Bütün bunlara rağmen hepsini dinledim.
Eksiği nerede gördünüz?
Oyumuzun düşük olduğu kırsala daha ağırlık verebilirdik. Ben büyük mitinglere hep karşı çıktım. Seçim meydanına gelen kişiler, kırsalda, mahallelerde çalışsaydı, kurultayda harcadığımız enerjiyi cumhurbaşkanlığında harcasaydık çok daha farklı bir sonuç elde ederdik. Biz sosyal kimlikler üzerinden siyaset yaptık. Taksi şoförleri, temizliğe gidenler, apartman görevlileri, çöpten kâğıt toplayanlar… Evlere temizliğe giden kadınlarla buluştuğumuzda erkekler onlara hizmet etti. Bir kadın dedi ki, “İlk kez oturuyorum, erkekler bana servis yapıyor ve ben de yemek yiyorum”… O duyguyu ona verebiliyorsam ne mutlu. Biz bunu yapıyoruz, birileri de çıkıyor “CHP sağa kaydı diyor…”
Evet, partiyi sağa kaydırdığınızı söyleyenlerin sayısı hiç az değil… Ama söyleyen partili yol arkadaşlarınız…
Taşeron işçilere kadro verdirmek sağa kaymak mıdır, çöpten kağıt toplayanları dinlemek sağa kaymak mıdır? CHP her kesimle diyalog kuruyor.
Aslında burada mesele 39 milletvekili vermeniz. Bu konuda yanlış yaptığınızı düşünmüyor musunuz?
Hayır efendim.
Şimdi bir de DEVA Partisi ile ilgili tartışma başladı. Mesela DEVA Partisi Esenyurt İlçe Başkanı Halis Kahriman'a belediye başkanlığı vaat ettiniz mi?
Ben kimseye bir vaatte bulunmadım.
ÖNCE LİDERİNİ ARAR SORARIZ
Nereden çıkıyor peki bunlar?
Efendim herkes bir şey söyler. Ben öteden beri kanaat önderleriyle toplanırım. Ağırlıklı olarak CHP'ye oy vermeyenler oluşur bu toplantılar. İl başkanı dışında partilileri almam. Toplantı yaklaşık 2-2.5 saat sürer. Onlar her türlü soruyu sorar, ben de yanıt veririm. İstanbul'da da böyle bir toplantı oldu. Elbette orada İl başkanımız vardı, değişik partilerden arkadaşlar da… Başka partilerden yönetici konumunda kişiler bize gelmek istiyorlarsa önce liderini arar, sorarız. Böyle bir şey konuşulmadı. Onların gönlünden geçebilir ama bu konuşulmadı.
Sayın Babacan çok kırılmış, konuştunuz mu?
Kurultay'dan sonra kendisini ziyaret edeceğim.
Buluştuğunuz yer de sıkıntılıymış…
Bilmiyordum. Ben siyasetçiyim, herkesle her yerde buluşurum. Bina benim nerede sorun var, bilmem mümkün mü? Ben binayla değil, vatandaşla buluşuyorum.
Aklınızdan şu geçiyor mu, “Seçilseydim bu arkadaşlarımın hepsi yanımda olacaktı…”
Seçilseydim yanımda olacaklardı evet, şimdi karşımdalar… Kimin haklı olup olmadığını toplumun vicdanına bırakmak lazım.
Gemi en kısa zamanda limana yanaşacak
Aday mısınız?
Hiçbir zaman ‘adayım' demedim ama örgüt aday gösterirse adayım.
Adaysınız yani… Peki gemi limana ne zaman yanaşacak?
En kısa zamanda…
O zaman neden adaysınız?
Gemiyi limana güvenli bırakmak için. Bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrata devredeceğim. CHP'nin yüz yıllık birikimini sürdürmemiz lazım. İmbikten süzülen bir birikim.
Mevcut kişiler arasında böyle biri var mı?
Var ama görünür hale gelmesi lazım. Şimdilik bu kadar konuşalım.
Peki. Özgür Özel karşınızda yarışacak, nasıl bir rakip sizce?
Hiç konuşmam bu konuda. Aday oldu, demokratik bir yarış olsun. Bir engel çıkarsa önündeki engeli kaldırırız, güzel bir yarış olsun isteriz.
Değişimcilere göre partiyi danışmanlar yönetiyor. Öyle mi? Ekip arkadaşlarınızla bazı şeyleri paylaşmıyormuşsunuz…
Doğru bir yorum değil. Kaldı ki bir genel başkan her şeyi paylaşmaz. Bu işin doğasında vardır. TÜİK'in önüne gittim, Milli Eğitim Bakanlığı'na gittim, SADAT'a gittim. Evet, bazılarını son anda haber veriyordum, çünkü biz oraya gidene kadar duyulmaması lazım.
DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ
Yani danışmanlar partiye yön vermiyor mu?
Hayır efendim…
Peki “Laikliği daha fazla konuşmalıydım” diye hiç düşündünüz mü?
Ben din ve vicdan özgürlüğünü savundum. Anayasanın o cümlesini çok kullandım.
"Genel başkan değişim olmazsa İstanbul'u kaybedilebilir” görüşü hakim..
İstanbul kaybedilmeyecek.
İttifak olmasa da mı?
Kesinlikle…
Yarın 29 Ekim. Cumhuriyet'in 100. Yılını kutlayacağız. İktidar Atatürk Havalimanı'nda bir Filistin mitingi yapacak. Nasıl karşıladınız?
Birincisi, bağımsızlık savaşı veren bir ülke için 100 yıllık bir cumhuriyeti kutlamak çok önemli. Biz 10'uncu yılını, 25'inci yılını, 50'nci yılını, 75'inci yılını görkemli törenlerle kutladık. 100'üncü yılında ise Cumhuriyet'e biraz mesafeli duran bir iktidarla karşı karşıyayız. Dolayısıyla onlar, Filistin olayını bahane edip bundan kaçındılar. Bunu doğru bulmuyoruz, ayrıca iktidar miting yapmaz, miting muhalefet partisinin işidir, iktidar icraat yapar. Onların Filistin konusunda miting yapması dünyadaki dışlanmışlığını gösteriyor. Bu mitingi kendi tabanını kaybetme korkusuyla düzenliyor. Arabuluculuğa soyundular, kimse yüz vermedi bunlara. Bu coğrafyada sorun çıktığı zaman sorunun çözümü için başvurulan devlet Türkiye'ydi. Şimdi böyle bir tablo yok.
İÇ POLİTİKAYA OYNUYOR
Erdoğan'a göre Hamas terör örgütü değil… Siyaseten bu söylemin anlamı nedir?
İç politikaya oynuyor. Zaten siz iç politikayı, dış politikaya eklemlediğiniz andan itibaren, dış politika diye bir politika kalmaz.
Bir yandan Atatürk'ün izi silinmeye çalışılıyor mu?
Erdoğan, Atatürk'ü hazmedemiyor. Elinden gelse Atatürk'ün adını her taraftan silecek. Ama bu milletin gönlünde Mustafa Kemal var. Sadece bu milletin değil. Dünyadaki tüm mazlum ülkelerin örnek aldığı bir liderdir Mustafa Kemal Atatürk. Erdoğan bu tabloyu silmek istiyor. Erdoğan cumhuriyetçi değil, demokrat da değil, Erdoğan bir diktatör. Bakın Mustafa Kemal Atatürk, en zeki çocukları aldı, yurt dışına eğitime gönderdi. Onların içinde, müzisyenler, sanatçılar vardı. Matematikçiler, kimyacılar vardı. Ve bunların tamamı geldi, ülkelerine hizmet ettiler, önemli büyük dönüşümlere imza attılar. Şimdi gençler gidiyorlar, çünkü iktidarın izlediği politikadan rahatsızlar. Erdoğan da onların gitmesini istiyor aslında. “Giderlerse gitsinler” diyor, çünkü onlar Türkiye'nin aydınlık yüzü. Ama onlar yurtdışına gittiklerinde Türkiye ile bağlarını kopartacaklarına inanmıyorum. Ben o insanlarla da konuştum; ABD'ye, İngiltere'ye, Almanya'ya gittiğimde, Türkiye'den göç etmiş parlak beyinlerimizi ziyaret ettim. Onların gözü-kulağı hep Türkiye'de.
CHP milletvekillerinin geçen dönem çok üzerinde durduğu Mersin Limanı'nda 610 kilo kokain ele geçirildi. Üst üste operasyonlar yapılıyor. Yeni İçişleri Bakanı her kesimden övgü alıyor, siz nasıl buluyorsunuz?
Aslında bütün olayları polisimiz biliyor. Yani Güney Amerika'dan uyuşturucunun geldiğini, Afrika'da geminin değiştirilerek orada aktarıldığını, oradan bizim limanlarımıza geldiğini, içeride kimler tarafından pazarlandığını polisimiz biliyor ama iktidar buna göz yumuyordu. Çünkü bunların elinde büyük bir para gücü vardı. Bunların seçim harcamalarını finanse ediyordu. Dolayısıyla patronlara dokunulmadı ve kara paralarının Türkiye'ye gelmesi için yasa çıkarıldı. Çeteler burada hesaplaşmaya başladı. Yeni İçişleri Bakanı kararlılıkla bu işin üzerine yürüyor. Umarım yürümeye devam eder, o yürekli polislere cesaret verir. Uyuşturucu sorunu milli güvenlik sorununa dönüştü. Bütün sınırlar yolgeçen hanına döndü. Bir bakanın tek başına yapabileceği bir şey mi, bilmiyorum. Ülkesini seven herkes Yerlikaya'ya destek versin. Beşli çetelerle de uğraşırsa çok daha mutlu olacağım tabii.