İran’ın başkenti Tahran’da 13 Eylül’de ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alındıktan sonra komaya girerek hastaneye kaldırılan Emini 16 Eylül’de ölmüştü. Ölümü ülkede ve dünyada infial yaratmış, protesto dalgasına yol açmıştı. 40’ı aşkın gazeteci gözaltına alınmıştı.
Britanya merkezli Guardian gazetesinin ‘isimleri değiştirerek’ yayımladığını belirttiği habere göre Nilüfer Hamidi ve Elahi Muhammedi, Emini’nin ölümünden kısa süre sonra tutuklandı.
Evin Cezaevi’nde tutulan iki gazeteci, İran İstihbarat Bakanlığı ve İran Devrim Muhafızları’nın istihbarat örgütünün ortak açıklamasında, yabancı ülke için casusluk yapmakla suçlandı. Ülkedeki protestoların CIA, Mossad (İsrail) ve diğer Batılı istihbarat organları tarafından planlandığı iddia edildi. İki kadının adları ‘NH’ ve ‘EM’ olarak geçti.
Dış basınının bilgi kaynağı
Açıklamada, iki gazetecinin ‘dış basının temel bilgi kaynakları olduğu’, Hamidi’nin gazeteci gibi davranarak Emini’nin ailesini açıklama yapmaya zorladığı öne sürüldü. Hamidi, Emini’nin kaldırıldığı hastaneden ilk haber yapan isimdi.
22 Eylül’de evinin kapısı kırılarak, cep telefonu ve bilgisayarı dahil kişisel eşyalarına el konan ve tutuklanan Emini’nin cenazesini yapan Muhammedi’nin de yurt dışındaki yabancı ajanlardan eğitim aldığı savunuldu.
Meslektaşlarını kaygılandırdı
İran’da, yabancı hükümetler için casusluk yapmanın cezası idam. İki gazeteciye yapılan suçlama diğer meslektaşlarını kaygılandırdı. ‘Rıza’ adlı bir gazeteci şu sözlerle kaygısını dile getirdi: ”Nilüfer ve Elahi’ye CIA’den eğitim alıp casusluk yapmakla suçladılar. Bundan sonra yabancı gazetecilerle iletişim kuramamam. Bizi yakından takip ediyorlar. Yabancı basınla bağlarımı koparmamı istediler. Cep telefonumun verilerini inceliyorlar. Yurt dışından bir arkadaşım bile arasa tehlikeli.”
‘Aferin’ adlı bir başka gazeteci de iki meslektaşlarını CIA ajanı diye damgalamanın İran basınına saldırı olduğunu, bunun başka tutuklamaların sinyali olabileceğini, yönetimin yaşananların dünya basınına yansımasını istemediğini söyledi.