İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 113’üncü haftasında Yüksekova ilçesinin Sanat Sokağı’nda bir araya geldi.
Eylemde, kayıpların fotoğraflarının yer aldığı, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” yazılı pankart taşındı. Bu haftaki eylemde, 31 yıl önce öldürülen Nurettin Turgut'un akıbeti soruldu.
Çapraz: Gözaltında insan kaybetme suçunda zaman aşımı yoktur
Eylemde ilk konuşmayı yapan İHD Hakkari Şubesi Eşbaşkanı Sibel Çapraz geçtiğimiz hafta, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve tüm sanıklar hakkında verilen beraat kararının İstinaf mahkemesi tarafından onanmasına değinerek "Üyelerimizden Eren Baskın’ın babası Abdulmecit Baskın için zaman aşımı sebebi ile düşürülmesi kararı verildi. Bu gün buradan tüm ilgililere bir daha sesleniyoruz. Gözaltında insan kaybetme suçunda zaman aşımı yoktur. Bu suçlar insanlığa karşı işlenmiş suçlardır ve zaman aşımı söz konusu olamaz. Mehmet Ağar Hakkında verilen beraat kararından 1 gün sonra cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı karşılamak için Elazığ’a gitmiş ve burada kendisi ile samimi pozları Türkiyenin 4 bir yanına servis edilmiştir. Böylelikle Mehmet Ağar’ın 19 kişiyi öldürülme emrini verdiği bahisle hakkında açılan dava henüz bitmeden bu karelerin basına yansıması toplumun vicdanında ağır yaralar açmaktadır. Toplum nezdinde bu fotoğraf karesi Mehmet Ağar’ın hukuk normlarına göre yargılanacağı gerçeğine gölge düşürmektedir" dedi.
Ardından 113'üncü haftanın açıklamasını İHD Hakkari Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ozan Akbaş yaptı. Akbaş 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kaybedilen kadınları anarak başladığı konuşmasında "Kadınların 8 Mart’ta baskıya karşı seslerini yükselttiklerini, erkek egemen sistemin beslediği cinsiyet imtiyazlarına, ayrımcılığa ve adaletsizliğe karşı yüksek sesle itiraz ediyoruz. Bu şiarla İnsan Hakları Derneğinin kayıtlarına göre gözaltında katledilen, Makbule Ökdem, Ayten Öztürk, Rıdda Yavuz, Sedika Dal, Hamide Şarlı, Hatun Işık, Yeter Işık, Elif Işık, Gülizar Serin, Lütfiye Kaçar, Gülnaz Tatu, Kariye Tatu, Ayşenur Şimşek, Hatice Şimşek, Şükran Daş, Fahriye Mordeniz, Zozan Eren, Neslihan Uslu, ve Konca Kuriş için adalet talep etmeye devam edeceğiz" dedi.
"1993 şubat ayında evinden çıktı ve bir daha geri dönmedi"
İlçede taksicilik yapan Nurettin Turgut'un 1993 yılının Şubat ayında bir gün evinden çıktığını ve bir daha geri dönmediğini belirten Akbaş, "Aile ilk başlarda işi dolayısı ile şehir dışına çıktığını düşündüğü Nurettin Turgut'dan 2 hafta haber alamayınca ilgili tüm mercilere başvuru yaptı. Hemen akabinde aileyi Bitlis’in Tatvan ilçesinden arayan güvenlik güçleri Nurettin Turgut’un yanındaki bir şahıs ile araçta silah bulundurmaktan gözaltına alındığını söyledi. Amcası Cemil Turgut Tatvan’a giderek savcı ile görüştü. Savcılık ise herhangi bir gözaltı işleminin olmadığını söyledi. Amcası Cemli Turgut’un kendi imkanları ile yaptığı araştırma da Tatvan yolunca işence edilmiş bir cesedin bulunduğu ve belediye ekiplerince kimsesizler mezarlığına gömüldüğünü öğrendi. Hemen ardından bu bilgi ile Tatvan cumhuriyet başsavcılığına başvuru yapan amcası Cemil’e bulunan cenazenin otopsi sırasında çekilmiş fotoğrafları gösterildi. Hemen hemen tanınmayacak halde olan Nurettin Turgut’un cansız bedeninde çok sayıda kurşun izi ve ağır işkence emareleri vardı. Bir muhtar tarafından bulunduğu söylenen cansız bedeni aileye gösterilerek teşhis edildi" dedi.
Cenazesi Van’da bulunan kimsesizler mezarına gömüldü
Turgut’un arabasının Malatya da bulunduğu haberinin aileye iletildiğini belirten Akbaş cenazesi teşhis edilen Turgut için Tatvan’da soruşturma başlatıldığını söyledi. Yüksekova'dan Malatya’ya kadar tam 9 yerde kimlik kontrolü ve kayıt işlemleri olmasına rağmen soruşturmayı yürüten savcılığın ailenin avukatları ile beraber yaptığı ısrarlı başvurulara aracın kayıtlarının istenmesinde yarar yoktur denilerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirten Akbaş şöyle devam etti:
"Dosya kayıtlara faili meçhul cinayet olarak geçti. İlgili başvurular sürdüğü sırada cenaze Van’da bulunan kimsesizler mezarına gömüldü. Her ne kadar otopsi yapılması istense de bu talepler red edildi. Aile Nurettin Turgut’un defnedilmiş bedenini alarak Yüksekova ya getirdi. Nurettin Turgut’un failsiz bırakılması 90 lı yıllarda bir devlet politikasıydı. Bu politikaya karşı annelerimiz ve destekçilerimiz 30 yıldır failsiz bırakılmak istenenlere karşı güçlü bir şekilde sesini yükseltiyor. Buradan yetkililere bir daha seslenmek istiyoruz; Gözaltında insan kaybetmek insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Faillerin yargılanması ve kaybedilenlerin akıbetinin ortaya çıkarılması bu hükümetin sorumluluğundadır. Nurettin Turgut’un failleri yargılansın akıbeti açığa çıkarılsın."