Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye ve Irak'a sınır ötesi operasyon yetkisini iki yıl uzatan tezkereye tepki gösterilen açıklamada, “Tezkereye ‘EVET’ oyu veren partilerin politikaları ve siyasi rejimleri yalnızca ‘savaş’ söz konusu olduğunda birbiriyle örtüşmekte ve diplomasi ilişkileri yok sayılmaktadır” denildi.
Tezkerenin uzatılmasının aynı zamanda yeni göçleri beraberinde getireceği belirtilen açıklamada, “Bu göçler, kadınların ve çocukların yaşam haklarının ihlalini de ortaya çıkaracaktır. Kadın ve Çocukların maruz bırakılacakları göç ile beraber yaşayacakları fiziksel ve psikolojik travmalar, ‘EVET’ oyu verenlerin siyasi rantı için önemli olmamakla beraber ‘savaşın olmazsa olmazları’ olarak meşru kılınacaktır. Öyle ki bunu son zamanlarda Afganistan’da Taliban iktidarının kadınlar üzerindeki tavrı ile net gördük! Kadının ve çocuğun yerinden edilmesi demek, kadınlar üzerindeki baskıların artması ve bunun sonucunda taciz ve tecavüzleri de ortaya çıkarması demektir. Çocukların ‘savaş’ adı altında şahit oldukları travmalar ise bu çocukların geleceğe dönük bireysel otonomilerinin zedelenmesi ve hastalıklı hale gelmelerine neden olacaktır” denildi.
Açıklamanın devamı şöyle:
“Savaşın; cinsel şiddet, yerinden edilme, ekonomik şiddet vb. yaptırımları ve bedelleri yine kurban olarak görülen ‘kadın ve çocuk’ üzerinde tahribat yaratacaktır. Kadınların ve çocukların savaş sonraları ‘yerinden edilme’ ile beraber yaşayacakları zorlukların mevcut iktidar tarafından bir yaptırımı olmayacak ve her şey de olduğu gibi askıya alınarak, üstü örtülmeye çalışılacaktır. Yerinden edilen kadın ve çocukların göç etmek zorunda kaldıkları ülkelerde, ayriyeten ‘linç kültürüne’ maruz bırakılacaklarını göz ardı etmemek gerekir. Bu durumun bir zulum silsilesini ortaya çıkaracağı aşikardır. Kadın ve çocuk hakları gasp edilerek iktidarın sermaye piyasasına ve ‘liderlik’ vasfına ‘kurban’ edilerek, metalaştırılacaktır. Bu tezkere sonucunda yaşanacak tüm ihlallerin sorumluları tezkereye ‘EVET’ oyu verenlerdir.
Siyasi rant kazanımları elde etmek için metalaştırılan yoksul halkın gençleri bir nevi fedai olarak görülmektedir. Ülke refahı için dış ülkelere asker göndermek, bu halkın yaşam hakkını elinden almakla beraber, halkın yaşam alanı olan topraklarının işgal edilmesine, yağmalamasına ve çeşitli kimyasal bombalarla ikliminin değişikliğe uğratılmasına neden olmaktadır. Doğanın tahrip edilmesi, bir çok ölümcül hastalıkların ortaya çıkma riskini arttıracaktır. Bu durum halkın sağlığını tehdit ederek, ölümcül sonuçlar doğurmasına sebep olacaktır. Nitekim bütün bunları Afrin’e yapılan askeri operasyonlarda gördük. Bu yüzden bugün ‘tezkereye onay verenler’ sadece insanın yaşam hakkını ihlal etmekle kalmayacak aynı zamanda doğanın da yok olmasına zemin hazırlayacaktır.
Mevcut iktidar ve onun politik tutumunu destekleyenler şunu çok iyi bilmeliler ki; insanların, doğanın ve bütün canlıların haklarının ihlale uğradığı her yerde mücadele etmeye devam edeceğiz. Halkın gençlerini ‘kurban’ olarak görmenize izin vermeyeceğiz. Bu yolda sürdürdüğümüz onurlu mücadelemiz büyüyerek devam edecektir. Sürecin takipçisi olacağımızı basın ve kamuoyuna arz ederiz.
Savaş, insan haklarını askıya alan bir durumdur. Savaşa HAYIR diyerek, BARIŞTA ısrarcı olduğumuzu bildirmek istiyoruz!”