İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, 8 Mayıs 1994 yılında iş yerinden ayrıldıktan sonra evine dönmeyen ve 10 Mayıs 1994 yılında Kırıkkale sınırları içerisinde cansız bedeni bulunan Hakkarili Namık Erdoğan için adalet istedi.
Yüksekova Sanat Sokağı’nda düzenlenen ve 153. haftasına giren basın açıklamasına İHD üyeleri, kayıp yakınları, Dem Parti ilçe yöneticileri ve ÖHD üyeleri katıldı. Basın açıklamasını İHD Hakkari Şubesi Eş Başkanı Sibel Çapraz okudu.
"Savaşa dur diyoruz"
Günden güne artan şiddet olaylarının birçok hak ihlalini de beraberinde getirdiğini belirten Çapraz, "Özellikle kadın ve çocukların mağdur edildiği Ortadoğu üçgeninde, Rojava başta olmak üzere, yapılan insanlık dışı katliamlar, cezaevi şartlarındaki ağır hak ihlalleri, topraksız bırakılan aileler ve yersiz-yurtsuzlaştırılan birçok insan ağır bir saldırı altında hayatlarını idame etmeye çalışıyorlar. Bizler insan hakları savunucuları olarak, savaş politikalarının talan ettiği bölgelerde barış ortamının sağlanması için savaşa dur diyoruz!” dedi.
153. haftada gözaltına alındıktan sonra katledilen Namık Erdoğan için bir araya geldiklerini belirten Çapraz, Evli ve 2 çocuk babası Namık Erdoğan'ın Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı görevindeyken 8 Mayıs 1994 günü iş yerinden ayrılarak Selanik Caddesi'ndeki Numuneliler Lokaline geçtiğini, saat 20.30 civarında lokalden ayrıldığını ve evine bir daha dönmediğini hatırlattı.
Erdoğan'ın Sağlık Bakanlığı bünyesinde yapılan ihalelerde bazı usulsüzlükler tespit ettiği ve akabinde bu ihaleleri iptal ettirdiğini belirten Çapraz, "10 Mayıs 1994 günü Kırıkkale sınırları içerisinde katledilmiş bedeni bulundu” ifadelerini kullandı.
Çapraz, açıklamasına şöyle devam etti:
“Kırıkkale Savcılığı soruşturma başlattı. Eşi Nuran Erdoğan’ın şikâyeti üzerine şüpheli sıfatıyla Mehmet Ünlü, Haluk Kırcı, Bilal Demirbağ, Menşure Sümer, Veysel Özsoy, Ünal Sümer, Mustafa Azılı, Mehmet Aydoslu’nun ifadeleri alındı. Başsavcılık, 11 Şubat 1999’da görevsizlik kararı vererek dosyayı Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı’na gönderdi. DGM Başsavcılığı da 23 Eylül 1999’da sekiz şüpheli hakkında ‘cürüm işlemek için teşekkül oluşturma’ suçlamasıyla yaptığı soruşturmanın ardından takipsizlik kararı verdi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan’ın katledilmesi ile ilgili olarak yıllar sonra Özel Harekât polisi Ayhan Çarkın, savcılıktaki ifadesine şu sözlere yer verdi: ‘Ahmet Demirel grubunda, daha doğrusu ona yakın çalışan Samsunlu olarak bildiğim Özel Harekât kökenli Sait Yıldırım tarafından gözaltına alındığını biliyorum’ diye belirtti.
Çapraz, son olarak, “Her ne kadar yargı erki işlenen bu cinayetleri sümenaltı edip zaman aşımına götürme gayreti içinde olsa da bizler Namık Erdoğan şahsında tüm kayıplarımız için adalet aramaya devam edeceğiz. Gözaltına alınıp katledilen Namık Erdoğan ve tüm kayıplarımız için meydanlarda sesimizi yükseltmeye ve sevdiklerimiz için meydanlarda haykırmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkari Şubesi Sekreteri Pınar Şen ise Namık Erdoğan’ın kızı Begüm Erdoğan’ın babasına yazdığı mektubu okudu. Mektup şöyle:
“Bana hayat veren bu adamın; canım, kanım, her şeyim olan biricik babamın katledilişinin bugün 30. yıl dönümü! 9 Mayıs 1994, hayatımın dönüm noktası, kâbusum, çöküşüm olan o kara günün 30. yılı bitti! Bu ülkede o yıllarda Kürt bürokrat, iş insanı, aydın ve yazarlarımıza yönelik gerçekleştirilen faili meçhul cinayetlerle alakalı yıllardır mücadele ediyoruz!
Bizler babalarını bu zalim düzene kurban vermiş çocuklar olarak içimizin yangınını kimseye anlatamayız. Uzun yıllardır bu kahrolası düzene ve düzenin içinde yer alan faillere karşı süren mücadelemizi, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde sayısız delil olmasına rağmen, delil yetersizliği yüzünden 2019 yılının Aralık ayında beklentimizi yitirdik.
Bugün benim babamın bizden koparılışının 30. yılı ve ben bu yılda da eksiğim, babasızım. Biliyorum, hiçbir şey onu geri getirmeyecek. Ama o hep bizimle, ailesiyle. Buradan canım babama sadece şunun sözünü veriyorum: Rahat uyu yattığın yerde. Biz davamızdan asla vazgeçmedik. Her yerde ne pahasına olursa olsun hakkımızı arayıp mücadelemize devam edeceğiz! Bu boynumuzun borcudur. Senin yanına geleceğim güne kadar savaşmaya devam edeceğim. Sana söz veriyorum. Seni çok seviyorum!”