HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nde Tarım ve Orman Bakanlığının bütçesi üzerine söz aldı. Dede, “Artan maliyetler nedeniyle üretimi terk eden çiftçi, artan gıda enflasyonu karşısında çaresiz bir şekilde yoksulluğa mahkûm ediliyor” dedi.
Hakkari’deki tarım ve hayvancılığa da değinen Dede, “Hakkari ilinde coğrafyanın yüzde 80'ini yasak, meralar yasak, köyler yasak, tarım alanları yasak bu yasakları da kaldırabilirsiniz ama bunu da yapmıyorsunuz sonra da ‘Yurttaşa, vatandaşa, tarım ve hayvancılık yapın’ diyorsunuz.” İfadelerini kullandı.
Dede'nin konuşması şöyle:
“ Tarım sektörü, başta toplumların gıda ihtiyacının karşılanması olmak üzere, istihdam, ihracat, yatırım, ham madde temini ve katma değer yaratma gibi ekonomik katkıları nedeniyle tüm ülkelerde önemini her zaman korumaktadır. AKP açısından ise sadece vergi üreten bir alan olarak önem görmektedir. AKP iktidarında ticaret, tarım gibi alanlarda dışa bağımlılık rekor seviyeye ulaşmıştır. Zira, tarımsal üretimde kullanılan girdilerden mazotta neredeyse tamamen, tarım ilacı ve gübrede çok büyük oranda, sera tohumlarında önemli düzeyde dışa bağımlı bir hâle gelinmiştir. Türkiye'nin tarım ve hayvancılık alanında kapsamlı ve planlı yatırımlar yapmaması, döviz kurlarındaki artışa dayalı olarak üreticinin zaten yüksek olan girdi maliyetlerini daha da artırmıştır. Sürekli artan maliyetler temel gıda fiyatlarında ciddi bir artışa neden olmakta, özellikle, yoksul ve işsiz kesimlerin temel gıdaya erişimini de zorlaştırmaktadır. AKP'nin yıllardır plansız ve kontrolsüz bir şekilde sürdürdüğü ithalata dayalı tarım politikalarının sonucunda çiftçinin tarlada 1-2 liraya satamadığı domates, sofraya 20-25 liraya geliyor. Tabii, iktidar her zaman olduğu gibi, yine, suçu zincir marketlere atarak masum pozları vermektedir. Eğer suç zincir marketlerdeyse, sizin bir sorumluluğunuz yoksa iktidarı bırakın, istifa edin; siz de rahatlayın, halk da rahatlar, bizler de rahatlarız.
Bakın, artan maliyetler nedeniyle üretimi terk eden çiftçi, artan gıda enflasyonu karşısında çaresiz bir şekilde yoksulluğa mahkûm ediliyor. Yerli üretimi ve üreticiyi koruyacak destekleyici tarım politikaları yerine, dışa bağımlı neoliberal tarım politikalarının sürdürülmesi tarımsal üretimdeki yapısal sorunları daha da derinleştirmektedir. Aynı zamanda, genel ekonomi politikaları içerisinde tarım sektörünün yeterince önemsenmemesi, tarım sektörünün kronikleşen yapısal sorunlarının çözülmemesi hâliyle fiyatların artışını etkilemektedir. Devam ede gelen yapısal sorunların yanı sıra, salgın ve kuraklıkla birlikte AKP'nin başarısız politikaları gıda enflasyonunun giderek artmasına yol açmıştır. Türkiye'de yüksek enflasyonun en önemli sebeplerinden biri de gıda fiyatlarına gelen yüksek zamlardır. Her ay açıklanan enflasyon verilerinde fiyatı en çok artan ürünler kategorisinde her zaman gıda ürünleri en başta yer almaktadır. Derecelendirilen 20 ürünün yarısından fazlasını gıda ürünleri oluşturmaktadır. AKP'nin neoliberal tarım politikaları sonucunda çiftçiler sürekli zarar ederken, çiftçilerin AKP eliyle ulusal ve uluslararası şirketlere bağımlı hâle getirilmesiyle sermaye önemli ölçüde kâr etmiştir. Ayrıca, tarımda tek motivasyonun daha fazla kâr elde etmenin bir teamül hâline getirilmesi sonucu gıda egemenliği, gıda güvencesi ve gıda güvenliği ortadan kaldırılmıştır. Yurttaşlarımızın pestisit etkenli tarım ürünleri tüketmesiyle sağlık hakkı da ortadan kaldırılmıştır. AKP'nin sorunlar yumağı hâline getirdiği tarım alanındaki sorunların çözümü sermayenin değil, bizatihi üretenin lehine tarım politikalarının uygulanmasıyla sağlanacaktır.
Derinleşen krizle beraber üretici ürettiğini her yıl zararına satmak zorunda kalmıştır. Tohum, fide, fidan, gübre, ilaç, mazot, traktör, hasat makinesi, arazi kirası, su, enerji gibi birçok girdi en az yüzde 200 artmıştır. 2020 yılında mazot fiyatı 6,07 TL iken 2021'de 7,25 TL ve 2022 yılında yüzde 300 oranında artarak 23 TL olmuştur. Çiftçinin ürününe ayırdığı zaman da emek gücü de değerini kaybetmiştir.
Üreticiler zararlarını karşılamak ve bir sonraki yıl üretim yapabilmek için kredi çekmek zorunda kalıyorlar. Kredileri ödeyemediklerinden ya da şirketlerinden aldıkları fidelerin ücretini ödeyemediklerinden bugün icra daireleri çiftçilerin borçlu olduğu dosyalarla dolup taşmaktadır. Neredeyse icralık olmayan, traktörü, tarlası haczedilmeyen çiftçi yok. AKP'nin buna çözümü ise yeni icra daireleri açmak olmuştur. Bakın, son on yılda ekim yapmaktan vazgeçilen alan 4,2 milyon hektara ulaşmış durumda. Bir tarım ülkesi olan Hollanda'nın toplam yüz ölçümü bu kadar değildir. Hollanda'nın yüz ölçümü 4 milyon 154 bin 300 hektar. Hollanda ülkesinden daha büyük bir tarım alanı son on yılda tarım dışı kalmış durumdadır. Hollanda'nın toplam tarım arazisi 1 milyon hektarı geçmemektedir. Yani Türkiye'nin tarım arazisinin yüzde 3,8'ine denk gelmekte, buna rağmen Türkiye'den 6 kat daha fazla tarımsal ürün ihraç etmekte. Üreticinin tarımı bırakmasıyla tarımsal alanlarda kaynak israfı olmakta, erozyon yaşanmakta, gıda güvencesi sorunu ortaya çıkmakta, boşalan araziler amaç dışı kullanılarak doğal kaynaklar hızla yok olmaktadır.
AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana çiftçi sayısı da hızla düşmektedir. Devlet çiftçiyi destekleyici politikalardan uzaklaşmış, çiftçiyi sermaye karşısında yalnız bırakmıştır. Toprağını ekemediği için kentlere göç eden çiftçi AKP'nin inşaatlarında işçi durumuna düşmüştür; müteahhitlere, yandaşa, ucuz iş kaynağı olmuştur. Yerli ve millî AKP döneminde mercimek, nohut, kuru fasulye başta olmak üzere pek çok ürün dışarıdan getirilmektedir. Bir zamanlar şehir girişlerinde siloların üzerine, dağa, taşa büyük harflerle çiftçinin dostu olduklarını yazan kurumlar şimdi buğday, arpa, mercimek gibi ithal ihalelerin duyurularını yapmaktadırlar. Çiftçiye kazandırılacağına ithalat izni olan şirketin kazanması makul görülmüştür; olan hem çiftçiye hem yurttaşlara olmuştur. Sağlıklı beslenmeyi geçtik, beslenmenin kendisi artık bir ayrıcalık hâline gelmiştir. Eskiden malzeme yokluğunda her evde yapılabilen menemen yemeği dahi artık yapılamamaktadır. Bakın, 2017 yılında domatesin kilosu 5 TL, sivri biberin kilosu 5 TL, kuru soğanın kilosu 1 TL, yumurtanın tanesi 27 kuruş ve 5 litrelik ayçiçeği yağı da 24 TL idi; menemenin maliyeti 8,5 liraydı. 2022 Ekim ayında menemen için kullanılacak 1 kilogram domates 24 TL, yarım kilo çarliston biber 35 TL, 2 soğan 5 TL, 4 yumurta 10 TL, 5 litrelik ayçiçeği yağı 208 lira olduğu için menemenin maliyeti 85 TL olmuş. Son beş yılda menemenin maliyeti yüzde 900 artmıştır. Yağı da en azından koydum, menemenin fiyatı şu an 85 TL. İşte, AKP gerçeği bu.
Şimdi, çiftçinin olmadığı bir bütçeyi Meclisten geçirecek olan iktidara şunu demek istiyoruz: Çiftçi dostu ve üretimden yana değilsiniz, bir avuç sermayeden yanasınız. Bakın, öyle olmasa çiftçilerin özel, kamu ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan bütün borçlarını "kamu borcu" olarak kabul edip devlet tarafından ödeyebilirdiniz. Yandaş şirketlere kaynak yaratmada elbette çok mahirsiniz, bunu çiftçi için de yapabilirsiniz ama yapmayacağınızı biliyoruz.
Çiftçilere elektrik, gübre, yem ve ilaç gibi destekler vererek mazotta ÖTV ve KDV vergilerini almayabilirsiniz ama bunu da yapmayacaksınız, sarayın bahçe düzenlemesine harcanması gereken milyonlar lazım size. Küçük ve orta ölçekli çiftçilerin kooperatifler biçiminde örgütlenmesi için bir kanun teklifi getirebilirsiniz ama bunu da getiremeyeceksiniz. Siz 3 kişinin dahi bir araya gelmesinden korkan bir iktidarsınız. Yurttaşlarımızın sağlıklı tarım ürünleri tüketmesi için tarımsal üretimde pestisit kullanımını da yasaklayabilirsiniz ama bunu da yapmayacağınızı biliyoruz. Yandaşa kimyasal ilaç ithalatı için alan yaratma derdindesiniz. Yayla yasaklarına son verebilir, boşaltılan köylere geri dönüşler sağlayabilirsiniz, hayvancılık faaliyetlerinin önündeki savaş politikaları dâhil olmak üzere her türlü uygulamaya son verebilirsiniz. Bakın, sadece seçim bölgem Hakkâri ilinde coğrafyanın yüzde 80'ini yasak, meralar yasak, köyler yasak, tarım alanları yasak bu yasakları da kaldırabilirsiniz ama bunu da yapmıyorsunuz sonra da "Yurttaşa, vatandaşa, tarım ve hayvancılık yapın." diyorsunuz. Siz açıkça savaştan besleniyorsunuz, önümüze getirdiğiniz savaş bütçesiyle bu saydıklarımdan hiçbirini yapmayacağınızı zaten ilan ediyorsunuz.
Getirdiğiniz bütçede, kaynakların önemli bir bölümünü öğretim, istihdam ve sosyal refahı artıracak harcamalar yerine, şiddet kurumlarına ayırmışsınız. Cumhuriyet tarihinin en yüksek silahlanma ve güvenlik bütçesini oluşturmuşsunuz. 2014 yılında, güvenlik harcamalarına ayrılan pay 45 milyar TL iken, 2023'te 469 milyar TL; rekor bir rakama ulaştı.
Geçiş garantili köprü, ucuş garantili havaalanı, yatış garantili hastanelerde olduğu gibi bu bütçeyle kime, hangi savaşın garantisi verilmektedir? Ama şunu çok iyi bilin ki bu bütçe kaybedilecek bir savaşın ilanıdır çünkü yurttaşı yoksulluğa, açlığa teslim eden bir bütçedir; asla yoksulluğa teslim olmayacağız.”