Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, 50 kurumla birlikte imzacı olduğu "Geri Gönderme Merkezlerine dair açık mektup ve göçmenlerle yan yana durma çağrısı" başlıklı bir açıklama yayımladı.
Açıklamada, Türkiye'de yaşayan göçmenlere yönelik ırkçı tutum ve saldırıların son yıllarda yoğunlaştığına ve seçim sürecindeki ana akım siyasetin etkileriyle göçmen düşmanlığının hızla yükseldiğine dikkat çekildi.
Saldırılar
Göçmenlere yönelik operasyonların durdurulmasının, Geri Gönderme Merkezleri'nin kapatılmasının, Avrupa Birliği ile imzalanan Geri Kabul Mutabakatı'nın iptal edilmesinin talep edildiği açıklama özetle şöyle:
"Son iki aydır göçmenlerin yaşadığı mahallelere yönelik operasyonlarla ve polis saldırılarıyla karşı karşıyayız. Kent meydanlarında sıklaştırılan polis kontrollerine denk gelen her göçmenin belgeleri soruluyor, belgesi o sırada yanında olmayanlar ya da eksik olanlar hiçbir hukuki prosedür dikkate alınmaksızın doğrudan Geri Gönderme Merkezlerine gönderiliyor. Üstelik bu işlemler sırasında belgesini ibraz eden bazı göçmenlerin belgelerinin güvenlik görevlileri tarafından imha edildiği bildiriliyor.
"Faslı turistlerin Suriyeli sanılarak belgelerine bile bakılmadan Suriye'ye sınır dışı edildiklerini basından öğreniyoruz. Polis kontrollerinde ten renklerinden dolayı kolaylıkla fark edilen Afrikalı göçmenler ise bu sorunu daha derin yaşıyorlar. Belgesi olmayan göçmenler Geri Gönderme Merkezlerine hapsedilmemek için evlerinden çıkamıyor, çalışamıyor, kiralarını ödeyemiyor ve sefalet koşullarında yaşamak zorunda kalıyorlar.
Geri Gönderme Merkezleri
"Geri Gönderme Merkezlerinde ise mevcut kapasitenin çok üzerinde kişi tutuluyor ve hijyen, beslenme, havalandırmaya çıkarılma gibi en temel ihtiyaçları çok sınırlı bir biçimde karşılanıyor. GGM görevlileri tarafından çıplak arama, hakaret, darp, tehdit, aşağılama gibi psikolojik ve fiziksel şiddete maruz bırakılan göçmenler, ırkçı saldırıların, işkencenin ve kötü muamelenin her türünün hedefi oluyorlar.
"Göçmen kadınlar ve LGBTİ+'lar mevcut ırkçı cinsiyetçi politikalar nedeniyle hiçbir başvuru mekanizmasına erişemiyor. Erkek şiddetine maruz kaldığı için şikayette bulunmak üzere karakola giden ve önce Geri Gönderme Merkezine gönderilip, sonra insanlık dışı koşulları ifşa ettiği için sürgün edilip ardından gönüllü geri dönüşe zorlanan Sona gibi binlerce göçmen kadın seçeneksiz bırakılarak sömürü, taciz ve şiddet döngüsüne hapsediliyor. Göçmen LGBTİ+'lar nefrete, homofobiye, transfobiye maruz kalıyor ve saldırıya uğrayan tarafta olsalar dahi şikayetçi olduklarında Geri Gönderme Merkezlerine sevk ediliyorlar.
"Sorunların kaynağı göçmenler değil"
"Bizler bu ülkede yaşamak isteyen herkesin beraberce yaşaması mümkün diyoruz ve sömürü düzeninin meydana getirdiği sorunların kaynağının göçmenler olmadığını biliyoruz. Siyasal iktidarın ve sermayenin yarattığı koşulların faturası göçmenlere kesilemez. Göçmenlere dayatılan insanlık dışı koşulların derhal son bulması ve göç politikasının temel haklar doğrultusunda bütünüyle değiştirilmesi gerektiği fikrindeyiz.
"Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi olarak insanlık onuruna yaraşır biçimde yaşamayı ve temel haklara eşit erişim meselesini kendisine dert edinmiş bütün kurum ve kişileri bu açık mektubu imzalamaya ve dolaşıma sokmaya çağırıyoruz. Irkçılığa ve göçmen düşmanlığına karşı acilen harekete geçmeliyiz."