Kars'ta bu yıl şiddetli yağışlarla, yıldırım düşmesi olayları da yaşandı. Merkeze bağlı Davul köyünde 23 Mayıs'ta 14 yaşındaki T.A. yıldırım isabet etmesi sonucu yaşamını yitirirken, Çorak köyünde 30 Haziran'da yaşanan olayda 10 büyükbaş hayvan telef oldu.
Akbaba, Kars'ta yaşanan sıra dışı hava olaylarının küresel ısınmanın yansıması olduğunu söyledi.
"Kentte yağmurun çok yağmasıyla beraber şimşek ve yıldırım olaylarında yoğun artış söz konusu." diyen Akbaba, yere değen yıldırımın, canlı ve cansız organizmalara zarar verebilecek enerjiye sahip olduğunu anlattı.
Bulut ile yer arasındaki gerilimin 10 ile 100 milyon volt arasına kadar çıkabildiğine dikkati çeken Akbaba, "Bu çok büyük bir gerilim, hava direncini kırdığı anda enerji en kısa yoldan toprağa kendisini boşaltmak istiyor. Yarattığı akım 30 bin amper civarında, sıcaklık da 30 bin derece. Güneşin dış yüzey sıcaklığı 5-6 bin santigrat dereceyken, yıldırımla beraber gelen ısı 30 bin santigrat derece ve oldukça yoğun bir enerji akışı söz konusu." ifadelerini kullandı.
Akbaba, şöyle devam etti:
"Bu olayların oluşumu, özellikle mayıs ve eylül arasında sıcak ve soğuk hava cephelerinin bir arada olduğu, karşılaştığı ve sürtündüğü dönemlerde meydana geliyor. Ülkemiz özelinde, bölgesel olarak aslında şanslı bir bölgedeyiz. Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yıldırım çarpmaları istatistiksel olarak düşük oranda gerçekleşmektedir. Yıldırım ve şimşek olaylarının en yoğun olduğu bölgeler, Muğla kıyıları, Antalya kıyıları, İskenderun Körfezi'dir. Dünyada ise en yoğun yıldırım ve şimşek çarpması olayının gerçekleştiği yer Venezuela bölgesidir. Bu yıl bölgemiz ve ilimiz açısından özel bir durum var ve bu hava olayları yoğunlaştı."
Bir kişiye bir yıl içinde yıldırım isabet etme olasılığının 600 binde 1 olduğunu vurgulayan Akbaba, "Dünyada bir yılda 2 bin 400 ila 6 bin kişi yıldırım yüzünden hayatını kaybediyor. Ülkemizde de bu, istatiksel olarak yılda 90-100 kişi arasındadır. Bu nedenle yıldırım, korunması, önlem alınması gereken bir doğa olayıdır." diye konuştu.
İnsanların doğayla ilişkisinde yarar ve zararın birlikte var olduğunu dile getiren Akbaba, "Yıldırım olayını zararlı bir ilişki olarak algılayabiliriz. Bu olayı da deprem gibi önleme imkanımız yok fakat korunma imkanımız var. Açık alanlar, kıyı kesimleri, ırmak yakınları, dağlık alanlar, metal çit yakınları, tren rayları, elektrik hatlarının altı yıldırım açısından riskli bölgelerdir. Bu bölgelerden uzak durmak gerekir. Meslek grubu olarak da çobanlar, çiftçiler, doğa yürüyüşü, bisiklet yürüyüşü yapanlar, kampçılar, olta ve tekne balıkçılığı yapan kişilere yıldırım çarpma riski daha yüksektir." dedi.
"Kesinlikle yere uzanmıyoruz"
Akbaba, yıldırım isabet etmesine karşı alınabilecek önlemleri de şöyle sıraladı:
"Yoğun yağmurlu havalarda yıldırım düşme olasılığı artmaktadır ama kapalı havalarda da bu olay olabilir. Korunmak için ilk önce hava durumuna göre bir konumlama ve zamanlama yapmak zorundayız. İkincisi, paratoner kullanımı yıldırımın enerjisini çevreye en az hasar verecek şekilde toprağa aktaran bir sistemdir. Binalarımızda paratoner kullanmalıyız. Kapalı alanlarda yapmamız gereken ilk şey, kapı ve pencereleri kapatmamızdır. Su tesisatları ve metal borulardan uzak durmalıyız. Bunun yanında bulaşık yıkamamalıyız, suyla teması azaltmalıyız. Banyo, ütü yapmamamız lazım, kapalı alanda olsak bile telefonla konuşmamamız lazım.
Açık alanlar korunması daha zor alanlardır. İlk yapacağımız şey, kapalı bir alana geçme şansının olup olmadığına bakmaktır. Kapalı binaya ya da araca girebiliriz. Ama araca girdiğimiz zaman metal aksana dokunmamamız gerekiyor. Bu iki imkan da yoksa çömelme hareketi yapmamız gerekiyor. Çömelme hareketini yaparken parmak uçlarında duracağız. Çünkü yerle teması azaltmamız gerekiyor, başımızı kollarımızın arasına alarak çömeleceğiz. Ormanlık alanda da en kısa ağacın yanında durmalıyız. Açık arazide yapmamız gereken daha alçak yerlerde konumlanmak, çökme ve kapanma pozisyonu almak ve yerle teması kesmektir. Kesinlikle yere uzanmıyoruz çünkü uzandığımızda yıldırım için temas yüzeyimiz artmış oluyor, bu durum da zarar ihtimalini artıran unsurlardan birdir. Sel baskını tehlikesi yoksa mağaralara ve dere yataklarına da girilebilir."