Diyarbakır Barosu: Uyuşturucu kullanımı 12 yaşın altına düştü

Diyarbakır’da uyuşturucu madde kullanımına ilişkin hazırladığı rapora göre kentte uyuşturucu kullanımı her geçen yıl artıyor.

Baronun verileri, madde bağımlılığı hususunda önleyici tedbirlerin gereğince alınmadığını ve yıllara yayılan bir şekilde artış gösteren bağımlılıkla yeterli oranda mücadele edilmediğini gözler önüne seriyor.

Baronun hazırladığı verilere göre 2020 yılında 12 yaşından küçük 15, 2021 yılında 12 yaşından küçük 8, 2022’de 12 yaşından küçük 16 ve 2023 yılının ilk 8 ayında 12 yaşından küçük 8 çocuk için avukat görevlendirilmesi yapıldı.

Gazete Duvar, Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir ile artan uyuşturucu madde bağımlılığına ilişkin konuştu.

Diyarbakır Barosu’nun raporu bize neyi gösteriyor?

Kamuoyunda yaygınca tartışıldığı üzere, aslında uyuşturucu madde bir halk sağlığı sorunu ve kısa vadede önemli ölçüde artış gösteren bir eğilim içerisinde. Özellikle çocuklar açısından artışın son süreçte yaşandığını gözlemlemekteyiz. Bu rapor kapsamında elde ettiğimiz verilere göre 0-12 yaş aralığındaki çocuklar açısından 2021-2022 yılı arasında yüzde 100'lük bir artış olduğunu görmekteyiz. 12-18 yaş aralığındaki çocuklar açısından hakeza benzer düzeyde artışların yaşandığını görmekteyiz. Yetişkinler açısından ise suç kaydına ilişkin veriler baz alındığında, Diyarbakır ölçeğinde yıldan yıla önemli ölçüde artışların meydana geldiğini söylemek mümkün.

'ADLİ VE İDARİ TEDBİRLER ALINMIYOR'

Bu veriler karşısında “Devlet, önleyici faaliyette bulunma yükümlülüğünü etkin bir şekilde yerine getiremiyor” diyebilir miyiz?

Bütüne baktığımız zaman aslında uyuşturucu madde ticaretinin, kullanımının, kolaylaştırmanın suç teşkil etmesine karşın devletin bu anlamda önleyici faaliyette bulunma yükümlülüğünü etkin bir şekilde yerine getirmediği gözükmektedir. Bir halk sağlığı sorunu olarak nitelendirdiğimiz uyuşturucu meselesine dair, Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu’nda Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'nın dahi yer almasına karşın sağlık alanında çalışan sivil toplum örgütleri, meslek odaları, barolar, kendi içerisinde bu halk sağlığı sorununa çözüm üretebilecek kurum ve kuruluşların sürece dahil olmalarının sağlanmaması da devletin yükümlülüğünü yerine getirmediğinin örneği. Bu durum bize ayrıca, ‘önleyici faaliyet’ kapsamında yürütülen sürecin kendi içerisinde etkin olmayan bir şekilde yürütüldüğünü, artan suç oranları ve adli kayıtlarla da bunun çok bariz bir şekilde görüldüğünü, maddeyle temas etmek, madde kullanmak ve maddenin üretim ve ticaretinin engellenmesi noktasında gereken adli ve idari tedbirlerin alınmadığını göstermektedir.

'İNFAZ CAYDIRICI BİR ETKİ YARATMALI'

Türkiye’deki infaz düzenlemeleri de bu sorunun çözümünde bir engel teşkil ediyor mu?

Türkiye’deki infaz düzenlemesi kendi içerisinde sıklıkla değiştiriliyor ve aflarla bu kişiler ‘topluma yeniden kazandırma’ iddiaları ile birlikte serbest bırakılıyor. Fakat bu durum cezaların caydırıcı etkisini ortadan kaldırıyor. Bir kişi hakkında mahkumiyet kararı kesinleşiyorsa bunun infazının da caydırıcı bir etki yaratması gerekir. Fakat Türkiye’deki infaz hukuku ve düzenlemeleri sıklıkla değiştirildiği için kişilerin tekrardan bu suçu işleme ihtimallerini engelleyici bir infaz süreci yaşanmıyor, hatta kişiler infaz düzenlemelerindeki açıklık nedeniyle tekrar bu suçu işlemeye eğilim gösteriyor.

Uyuşturucu madde kullanımında sıklıkla denetimli serbestlik hükümleri uygulanıyor. Peki, bu mekanizma yeterince sağlıklı işletiliyor mu?

Uyuşturucu madde kullanan kişi hakkında yargılama ya da soruşturma geriye bırakılarak hastanede tedavinin amaçlandığı denetimli serbestlik hükümleri uygulanıyor. Ancak bu faaliyetin etkin bir şekilde yürütülmediğini görüyoruz. Madde kullanan kişinin sadece hastaneye sevkinin sağlanması, sorunun çözümü noktasında yeterli değil. Hastaneye sevk edilen kişinin tedavisinin sonuç alınıncaya kadar sürdürülmesi, sürecin de belli bir denetim süzgecinden geçmesi gerekir. Fakat halihazırda uygulanan yöntem, kişinin kendi uhdesine bırakılmasından öteye geçemiyor ve denetim mekanizması uygulanmıyor. Dolayısıyla bir bütünen baktığımız zaman, hukuki sürecin kendi içerisinde yasal mevzuat ve yasa uygulayıcıları açısından eksiklikler barındırdığını söylemek mümkün.

'SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE SÜRECİNE DAHİL EDİLMELİ'

Baronun raporuna göre Diyarbakır’da uyuşturucu kullanım ve satış yaşı 12'nin altına düşmüş durumda. Bunun sebebi nedir? Çocukların madde kullanması ve satışından uzak tutulması için nasıl önlemler alınmalı?

Çocuk yaşta pek çok kişinin uyuşturucu maddeyle temas ettiğini, temas eden kişilerle iletişim halinde olduklarını, ticaretini yapan kişilerle belli diyalog ve iletişimlerinin veya akrabalık ilişkilerinin olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla çocuklar açısından madde ile temasın sağlandığı süreç itibariyle gerek kullanım, gerekse ticaretin sağlanmasına ilişkin süreçlerin yaşanılması kaçınılmaz oluyor. Burada, çocuğun maddeyle temasının önlenmesine ilişkin bir sürecin işletilmesi gerekiyor.

Anayasa’da “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” hükmü yer alıyor.

Diyarbakır Barosu’nun konuyla ilgili çözüm önerilerini ise şöyle sıralayabiliriz:

-Uyuşturucu sorunu ile mücadele politikalarının belirlenmesi, sorunların bilimsel ve akılcı bir yolla çözümü için gerekli stratejik hedefler tespit edilmeli,

-Uyuşturucu madde kullanımı ve bu sorunla mücadelede çözüm odaklı kamu politikalarının belirlenmesi ve yerel ve ulusal çapta, sivil toplum örgütlerinin sürece etkin katılımı sağlanmalı,

-Ulusal ve uluslararası boyutta kaçakçılık, üretim, kullanım, dağıtım ve sokak düzeyinde satışının engellenmesi amacıyla önleyici tedbirler alınmalı,

-Bölgesel ve ulusal çapta, madde bağımlılığıyla mücadelede farkındalığı arttırılmalı,

-Önleyici ve rehabilite edici bir müdahale sistemi oluşturularak, Türkiye’deki çocuk adaleti sisteminin verimliliğinin ve etkililiğinin artırılması ve denetimli serbestlik hizmetlerinden faydalanan çocukların topluma kazandırılması hususunda etkin bir politika oluşturulmalı,

Uyuşturucu tedavisi sonrası kişinin sosyal olarak dışlanmasının önlenmesi, toplumsal yaşama yeniden uyum ve katılımlarının sağlanması, tekrar uyuşturucuya başlamasının önlenmesi hususunda gerekli tedbirler alınmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

GÜNDEM Haberleri