Altı buçuk yıldan uzun süredir Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 14 Mayıs seçimine Yeşil Sol Parti listesinden giren partisinin aldığı sonucu değerlendirdi.
Artıgerçek için "HDP açısından TBMM seçimi: Neden böyle oldu?" başlıklı bir yazı kaleme alan Demirtaş, "Durumu çok iyi analiz etmek ve önlemler geliştirmek zorundayız. Alarm zilleri zaten uzun zamandır çalıyordu, bu seçim sonuçları da son uyarı oldu. Alarm zillerini susturup zafer şarkıları çalmanın yolu, doğru analiz ve doğru pratikten geçiyor." dedi.
Selahattin Demirtaş'ın yazısından öne çıkan başlıklar şöyle:
KOLAYCILIK OLUR: Devleti ele geçirmiş olan bir grup, devletin tüm olanaklarını sınırsız şekilde kullandı, hiçbir ahlaki değer gözetmeden büyük bir karalama kampanyası yürüttü, sandık oyunları yaptı. Ne var ki partimizin milletvekili seçimlerinde yeterince başarılı olamamasını sadece bunlara bağlamak kolaycılık olur.
YARIM YAMALAK VE DAĞINIK ÇALIŞMA: Kürt siyasi hareketi için seçimler bir varlık ya da yokluk meselesi değildir elbette. Bununla birlikte, geride bıraktığımız seçimler her bakımdan çok önemli olmasına rağmen Kürt siyasi hareketi bunu çok geç fark etti veya çok geç bilince çıkardı. Bunu yaptığında da iş büyük oranda işten geçmişti. Partimiz, oylama gününe bir ay kala seçim çalışmasına yüklendi, o da yarım yamalak ve dağınık bir çalışma şeklinde olabildi ancak.
AKP-MHP 5 YILDIR ÇALIŞIYOR: AKP-MHP iktidarı ise 2014 yılından yani çöktürme planının hayata geçirilmeye başlandığı günden bu yana uygulanan stratejinin parçası olarak özellikle son beş yıldır bir tür mühendislik yapıyor.
AMATÖRCE YAKLAŞIM: Genel durum böyleyken eğer 63 milyon seçmenin olduğu bir ülkede “Milletvekilliği seçiminde yüzde 15’i aşacağız, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de muhalefet adayının yüzde 50’yi geçmesini sağlayacağız” diyorsanız seçime bir ay kala başlattığınız ve profesyonellikten uzak, bir yöre derneğinin seçim çalışması gibi amatörce bir yaklaşımla başarılı olamazsınız.
SESİM YANKILANIP GERİ DÖNÜYOR: Bu vesileyle bazı konulara açıklık getirmekte yarar görüyorum. Son beş yıldır HDP Genel merkezine yazdığım mektuplarla, gönderdiğim mesajlarla ve makalelerimle bu gerçeği anlatmaya çalışıyorum fakat her seferinde, sesim yankılanıp bana geri dönüyor.
Yaşanan birçok şey var ve bunları halka yansıtmayı doğru bulmadığım için kurumları işletmeye gayret ediyorum. Ne yazık ki çoğu zaman da kurumlar işlemiyor.
ÇOK BÜYÜK BOŞLUK VARDI: Bize önyargıyla bakan tüm toplumsal kesimlere ulaşabilmek için cezaevinden olağanüstü çaba sarf ettim. Yaklaşık beş bin kişiye mektup ve kart yazdım, binlerce tweet, yüzlerce makale ve röportaj ile HDP’ye kendi imkanlarımla alan açmaya çalıştım. Çünkü çok büyük bir boşluk vardı ve kimse de bu boşluğu doldurmayı denemiyor ya da denese bile başaramıyordu.
VEFASIZCA SALDIRI: Ancak bizim mahalleden bazı arkadaşlar bu çabaları anlamaya çalışmak yerine “kendini öne çıkarıyor” düşüncesiyle linç etmekle uğraştılar. Oysa varsa eksiklikler, yetmezlikler ancak eleştiriyle, öneriyle giderilebilir, vefasızca saldırmakla değil...
DEĞİŞİMİ DOĞRU OKUMAKTAN UZAK: Demokratik Kürt siyasi hareketi, genel Türkiye toplumunda yaşanan sosyolojik kırılmaları iyi analiz edemediği gibi, Kürt halkındaki değişim ve kırılmaları da doğru okumaktan uzak bir pratik sergiliyor.
'ÖZ DARBE': AKP-MHP yönetiminin 20 Temmuz 2016 yaptığı “öz darbe”nin ardından siyaset, kültür, basın, kadın, gençlik ve yerel yönetim kurumlarımız kapatılıp gasp edilirken yerine çok aşağılık bir sistem yerleştirildi. Her yerde işsizlik, yoksulluk halkı perişan ederken küçük çocuklara kadar uyuşturucu, fuhuş dayatıldı. Daha önce parti çalışmalarında kendini değerli, güçlü hisseden gençlik bir anda sahipsiz kaldı, tatmin aramaya başladı. Bu şekilde yozlaşan ve fuhuşun, uyuşturucunun, ajanlığın batağına saplanan binlerce gencimiz var.
DÜŞKÜNLER: Kürt orta sınıfı da siyasal hedefsizlik, işinden aşından olma korkusu gibi nedenlerle hızla geri çekildi. Bunun yerini de ne devrimci tarz doldurabildi ne de reformcu tarz. Bu boşluğu dolduranlar lafta radikal, pratikte okey masasından kalkamayan düşkünler oldular. Slogan dışında hiçbir numarası olmayan tipler, siyasal ve sosyal ortamı domine edip nitelik ve nicelik kaybına yol açtılar. Kraldan daha çok kralcı davranarak ortamların hakimi oluverdiler.
DÜŞÜŞ SÜRER: Bu tablo iyi çözümlenemezse düşüş sürer. Bizim artık toplumun mikro düzeydeki sorunlarından makro düzeydeki sorunlarına kadar her başlığı ana gündem yapıp örgütlenme ve çözüm politikaları üretmemiz gerekiyor.
SLOGANCILIK: Slogancılıkla kimse daha fazla ilerleyemez. Kapitalist moderniteye bu kadar maruz kalmış bir halka demokratik moderniteyi anlatamaz ve kurumlarıyla birlikte alternatif, güzel, onurlu yaşamı sunamazsanız toplumsal çöküş kaçınılmaz olur.
YENİLENME HAMLESİ: Sonuçta her şeye rağmen halen çok büyük emek, fedakarlık ve bedelle yürüyen zorlu bir mücadele var. Bu mücadeleye zarar verecek yaklaşımlardan uzak durup büyük bir yenilenme hamlesiyle sürece cevap verileceğine inanıyorum.