TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesi üzerine söz alan HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede, getirilen teklifle iktidarın ruhuna uygun olarak sermaye dostu bir düzenleme yapılmak istendiğini ifade ederek, “Meclise sunulan sarayda hazırlanmış her kanun teklifinde olduğu gibi bu Kanun Teklifi'nde de merkeziyetçi ve otokratik bir yapıyı inşa etmeye devam edebilmek için yapılan bir çalışma olduğunu net görüyoruz” dedi.
Hakkâri ilindeki doğal güzelliklerin, tarihî ve kültürel mirasların yok edildiğini belirten Dede, “AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan "İki ülkeye sınır Hakkâri her açıdan dünyanın çok önemli bir turizm noktasında, ticaret noktasında hareket merkezi olur." dedikten hemen sonra Hakkâri'de ne turizm ne ticaret kaldı. Eşsiz bir doğal güzelliğe sahip alanlar, güvenlik yolları sebebiyle tahrip edildi. Geçmişte turistlerin ilgi odağı olan kaleler, camiler, medreseler, manastırlar ve saraylar kendi kaderlerine terk edildi. Yine, iki ülkeye sınır olan Hakkâri'de sınır kapıları kapatıldı. Hakkâri ilinin en önemli geçim kaynaklarından birisi de sınır kapılarıdır. İlde hâlihazırda iki sınır kapısı bulunmaktadır, bu kapılardan Esendere Sınır Kapısı ve Hakkâri'den Kürdistan Bölgesel Yönetim bölgesine 2015 yılında açılan Çukurca Ezümlü Sınır Kapısı belirli aralıklarla açılıp kapatılmaktadır. Değerli milletvekilleri, 3'üncü bir kapı daha var, aslında bu kapı var mı, yok mu arasında gidip geliyor. 2011 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla bu kapı açıldı, Derecik Sınır Kapısı. Yalnız ortada herhangi bir kapı yok. Kapı sadece seçim dönemlerinde açılıyor AKP'nin bütün genel başkanları, seçim meydanlarında "Derecik Sınır Kapısı Hakkâri halkımıza hayırlı olsun." diyorlar, oradan taşımalı getirdikleri kitle dağılıyor, hadi kapıyı görmeye gidelim, ortada kapı mapı yok, hayali bir kapı. (HDP sıralarından alkışlar) Eminim yakın zamanda, olmayan kapının açılışı için yine törenler düzenlenecek, yine kamuoyu yanıltılacak. Bu iki kapının Hakkâri'nin Irak bölgesi pazarından faydalanabilmesi ve ilin ekonomik gelişme kaydetmesi anlamında ciddi bir öneme sahip olduğu açıktır ancak ne yazık ki Hakkârililer siyasi tercihlerinden dolayı cezalandırılmaktadırlar” dedi.
Hakkâri’nin hukukun askıya alındığı bir kent olduğunu savunan Dede konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Bakın, yolda yürürken insanlar etrafınızı sarıyor, ellerindeki mahkeme kararlarını bize gösteriyorlar. Bu kararların birçoğu mülki amirlerin yaptıkları hukuksuzluklara karşı yurttaşların mahkemelere başvurup aldıkları yürütmeyi durdurma kararları.
Örneğin, Yüksekova'da kayyum halkın evlerini nasıl yıkacağını, bu halkı nasıl mağdur edeceğini düşünmekle meşgul bu aralar. Bunu mahkemeye götüren yurttaşlar yürütmeyi durdurma kararı alıyor ama kayyum kaymakam bu kararı da tanımıyor. Şehir içi servislere ilişkin kayyum kaymakam yine keyfî bir karar alarak sözleşme şartlarını terk taraflı olarak değiştiriyor. Bunun üzerine yurttaşlar mahkemeye başvuruyor, yürütmeyi durdurma kararı alıyor ama kayyum bu kararı da tanımıyor. Şimdi, Yüksekova ilçesinde şehir içi ulaşım durmuş durumda ve halk ciddi mağduriyet yaşıyor. Bakın, yine, dokuz gün önce, Hakkâri'ye bağlı Kavaklı köyü halkı kaybolan hayvanlarını aramak için meralarına gidiyor, askerler üzerlerine ateş ediyor, daha sonra yanlarına çağırıp hakaret ediyor, darp ediyor ve günlerdir Valilikten herhangi bir ses seda yok.
Şimdi, sizlere bu kürsüden soruyorum: Sayın milletvekilleri, bu yurttaşlar haklarını aramak için ne yapsınlar? Devletin bir yetkilisinin kanunlara, hukuk kurallarına uymasını nasıl sağlasınlar? Hukuk devleti ilkesinin en temel gereklerinden birisi, idari işlem ve eylemlerin yargı denetimine tabi olmasıdır. Anayasa'nın 2'nci maddesi burada açıkça çiğneniyor ve siz Hakkâri'de turizmden bahsediyorsunuz.”