Gözaltındaki kayıplarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri, 870. hafta açıklamalarında hakikat ve adalet taleplerini yineledi. 700. hafta açıklamaları nedeniyle haklarında dava açılan Cumartesi Anneleri/İnsanları süren yargılamaya tepki gösterdi. Mahkeme hakiminin bütün talepleri reddetmesi ve yargılamasına tepki gösteren Cumartesi Anneleri, bu davadan objektif bir karar çıkmayacağını söyledi.
'TOPLANMA HAKKIMIZI KULLANDIĞIMIZ İÇİN DAVA AÇILDI'
Cumartesi Anneleri 870. hafta açıklamalarında şunları söyledi: "Bilindiği gibi gözaltında kaybetme suçuna ve bu insanlığa karşı suçun üzerindeki cezasızlık zırhına dikkat çektiğimiz barışçıl buluşmalarımız 700. haftasında birden bire hiçbir hukuki gerekçe olmaksızın yasaklandı. Belgelenmiş kötü muamele ve işkenceye maruz kaldık. Kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray bize ve tüm topluma yasaklandı. Ardından kayıp yakınlarının başvuruları karşısında hareketsiz kalan yargı makamları harekete geçti, barışçıl toplanma hakkımızı kullandığımız için hakkımızda dava açıldı."
'MEVCUT YASALARA DAHİ MEYDAN OKUDU'
Cumartesi Anneleri'nin yargılandığı davanın 3. duruşması 24 Kasım'da İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Cumartesi Anneleri bu duruşmayla ilgili, "Duruşma boyunca mahkeme, yargılananlara güven verecek bağımsız ve tarafsız bir tutum sergilemedi. Gözaltında kaybedilen insanlarımızı ararken karşılaştığımız hukuksuzluk, ne yazık ki biz yargılanırken de devam etti. Duruşma, salgın koşullarına uymayan bir salonda, adeta salondakilerin sağlıkları tehlikeye atılarak yürütüldü. Tüm haklı taleplerimiz gerekçelendirilmeden reddedildi. Bize peşinen cezalandırılacağımız duygusu yaşatıldı. Yargılama faaliyetini yürütürken, hukukun üstünlüğüne saygılı olduklarını göstermek, yargının dürüstlüğüne ve bağımsızlığına güveni yükseltecek biçimde davranmak zorunda olan mahkeme heyeti adeta kendilerini bağlayan mevcut yasalara dahi meydan okudu" ifadelerini kullandı.
'HUKUKA UYGUN BİR HÜKÜM KURULMAYACAĞI ŞÜPHEMİZİ DESTEKLEDİ'
"Oysa yargı bağımsızlığı hâkimlere bağımsız düşünme ve hareket etme sorumluluğu yükler" diyen Cumartesi Anneleri açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Hâkimler keyfi olarak değil, hukuka bağlı olarak hüküm vermekle yükümlüdürler. Ayrıca hakimler tarafsızlık ilkesi gereği, kişisel görüş ve değer ölçülerinden sıyrılarak karar vermek yükümlülüğü altındadır. Ancak duruşma sırasında yaşadıklarımız, yargılandığımız bu davada adil bir yargılama yapılmayacağı ve hukuka uygun olarak bir hüküm kurulmayacağı şüphemizi destekledi."
'İNSANLIK ONURUMUZUN GEREĞİ OLARAK ADALET TALEBİMİZDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Cumartesi Anneleri son olarak şunları söyledi: "Mahkemeye sunduğumuz uzman görüşlerinde de anlatıldığı gibi bu dava hukuki dayanaktan yoksundur. Mahkeme, Anayasa’nın uluslararası hukukun güvencesinde olan haklarımıza ve temel özgürlüklerimize saygı göstermelidir. Bu yargı tacizi son bulmalı; her duruşmada tekrarladığımız gibi dava “derhal beraat kararı” ile sonuçlanmalıdır. Hak ve özgürlüklerimizin güvencesi olması gereken yargının hak ve özgürlüklerimizi tehdit aracına dönüştürülmesini kabul etmiyoruz. Biliyoruz ki hak ve özgürlüklerin güvence altında olmadığı bir yerde, insan onuruna yakışır bir hayatın yaşanması mümkün değildir. Kimse bedel ödeterek bizim cesaretimizi kırabileceğini düşünmesin. Bizim kaybetmeyi göze alamayacağımız tek şey insanlık onurumuzdur. Susmayacağız, insanlık onurumuzun gereği olarak hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz."