Adıyaman Barosu, Ağrı Barosu, Batman Barosu, Bingöl Barosu, Bitlis Barosu, Dersim Barosu, Diyarbakır Barosu, Hakkari Barosu, Mardin Barosu, Muş Barosu, Siirt Barosu, Şırnak Barosu, Urfa Barosu ve Van Barosu'nun katılımıyla yapılan toplantının sonuç bildirgesi kamuoyu ile yazılı olarak paylaşıldı.
Yüksek Seçim Kurulu’nun sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu günlerde seçim yapılamayacağına ilişkin kararı, genel kurulların 300 kişi ile sınırlandırılması üzerine Türkiye Barolar Birliği, oluşan fiili ve hukuki belirsizliğin ortadan kaldırılması için yasal düzenleme yapılmasını önerdi. Söz konusu yasal düzenleme için geç kalındığını belirten aralarında Hakkari Baro Başkanı Ergün Canan'ın da bulunduğu bölge baroları ise “genel kurul” gündemi ile Bingöl’de toplandı. Açıklamada, Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanları anılarak, tüm sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramı kutlandı.
Yapılan ortak açıklamada şöyle denildi:
“Covid 19 salgını nedeniyle kaybettiğimiz sağlık çalışanlarımızı saygı ile anıyor, tüm sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramını kutluyoruz.
Pandemi gerekçe gösterilerek 2020 Ekim ayından bu yana hukuka ve mevzuata aykırı bir şekilde baroların olağan genel kurullarının yapılmasına engel olunmaktadır. Avukatlık kanunundaki emredici yasa hükümlerine rağmen baroların genel kurul yapması salgın gerekçesiyle engellenirken siyasi partilerin kongrelerini yapabildikleri, adliyelerin ve alışveriş merkezlerinin açık tutulduğu görülmektedir. Ertelemelerin hukuksal bir dayanağının olmadığı verdiğimiz örneklerden de anlaşılmaktadır. Barolar kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleri olup bu kısıtlamalar barolar ve avukatlar açısından geçerli ve inandırıcı değildir. Bu nedenle baro seçimlerinin yapılmasının önündeki engeller kaldırılmalı, bu konudaki karmaşa ve kaosun ortadan kaldırılması için hızlıca yasal bir düzenleme yapılmalıdır.
Bizler 28 Kasım 2015 tarihinde öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin faillerinin yargılandığı yargılamayı başından beri takip ediyoruz. Soruşturma aşamasındaki eksikliklerin, kovuşturma aşamasında da devam ettiğini endişe ile gözlemliyoruz. Bu cinayetin fail ya da faillerinin bütün arka planı ile birlikte ortaya çıkarılması için bundan sonra da her türlü çabayı sürdüreceğimizi de kamuoyuyla paylaşmak isteriz.
Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da yapılan bir operasyon ile bağlantılı olarak bir dernekte yapılan aramada, 18 meslektaşımız adına düzenlenmiş vekaletname bulunduğu gerekçesiyle, meslektaşlarımız hakkında da soruşturma başlatılmış ve bazı meslektaşlarımızın bu soruşturmada müdafilik yapmaları engellenmiştir. Mesleki faaliyetlerimizi engellemeye ve avukatları sindirmeye dönük bu ve benzer girişimleri kabul etmiyor, meslektaşlarımız hakkındaki soruşturmanın bir an önce kapatılmasını talep ediyoruz.
Yine geçtiğimiz günlerde hükümet tarafından kamuoyuna duyurulan yargı reformu paketi ile açıklanan hedef ve amaçları eksik bulmakla birlikte önemsiyoruz. Türkiye’nin mevzuat açısından önemli eksiklikleri olmakla birlikte, asıl sorunun uygulamadan kaynaklandığını belirterek, mevzuat değişikliği kadar zihinsel reforma da ihtiyaç duyulduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz. Hiç kuşkusuz reform konusunda atılacak ilk ve en önemli adım, ulusal mahkemelerin AİHM ve AYM kararlarını duraksamaksızın icra etmeleri, reform konusunda bir samimiyet göstergesi olacaktır. Bizler aşağıda imzası bulunan barolar olarak, hükümetin bu konuda atacağı adımları titizlikle takip edeceğiz. Açıklanan insan hakları eylem planındaki hedef ve amaçların bir an önce hayata geçirilmesi için düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz.
Türkiye’deki bazı cezaevlerinde mahpusların başlatmış olduğu açlık grevi eylemleri devam etmektedir. Açlık grevlerinin mahpusların sağlığı açısından son derece ağır sonuçlar doğurduğu bilinen bir gerçektir. Ağır sonuçlarla karşılaşılmaması açısından mahpusların hukuka uygun taleplerinin yerine getirilerek açlık grevlerinin sonlandırılması gerekmektedir. Daha önce yaptığımız gibi açlık grevlerinin sona erdirilmesi konusunda üstümüze düşen görev ve sorumluluğu almaya hazır olduğumuzu da belirtmek isteriz. Yine bazı cezaevlerinde kabul ve sevkler sırasında mahpuslara yönelik çıplak arama uygulamasını, insan onuruna yönelik bir tavır olarak değerlendirmekteyiz. Aynı zamanda işkence ve kötü muamele olarak da değerlendirdiğimiz bu uygulamadan derhal vazgeçilmesini talep ediyoruz.
Yine son dönemlerde özellikle gözaltına alma ve ev aramaları sırasında, şüphelilerin konutlarının kapılarının kırıldığı, şüpheliler ve birlikte yaşadıkları kişilere yönelik işkence ve kötü muamele iddialarına da tanıklık etmekteyiz. Bu iddialar ile ilgili olarak yapılan suç duyurularının etkili ve hızlı bir şekilde soruşturulmadığını da gözlemlemekteyiz. Bu nedenle işkence ve kötü muamele iddiaları konusundaki cezasızlık politikasına son verilerek, bu iddiaların etkin bir şekilde soruşturulmasını bir kez daha talep ediyoruz.
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ülkemizin kanayan yarası haline gelmiştir. 2021 yılının ilk üç ayında en az 67 kadının erkek şiddeti sonucu hayatını kaybettiği ve bu sayının onlarca katı kadının da fiziksel ve psikolojik şiddete uğradığı tespit edilmiştir. Kadınlara yönelik bu cinayet ve şiddet olaylarının önüne geçmek için yetkilileri 6284 sayılı kanun ve yine tarafı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi hükümlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasını, bu konuda kolluk ve yargı içerisinde ihtisas birimlerinin oluşturulmasını talep ediyoruz. Bu gerçek ortadayken İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması yönündeki tartışmaların gündem bulmasını da doğru bulmamaktayız. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin engellenebilmesi için devleti, tüm kurum ve imkanlarıyla gerçek manada mücadele etmeye çağırıyoruz.
Kamuoyuna duyurulur.
Adıyaman Barosu
Ağrı Barosu
Batman Barosu
Bingöl Barosu
Bitlis Barosu
Dersim Barosu
Diyarbakır Barosu
Hakkari Barosu
Mardin Barosu
Muş Barosu
Siirt Barosu
Şırnak Barosu
Urfa Barosu
Van Barosu