Kaliforniya Üniversitesi’nin San Francisco’daki kampüsünde yürütülen bir araştırmaya göre, yaşlılar hareketli bir hayat sürdürdüklerinde, beyinlerinde bilişsel sağlığı korumak için gereken nöronlar arasındaki bağlantıları geliştiren daha fazla protein türüne sahip oluyorlar. Bu koruyucu etki, beyinleri Alzheimer ve diğer nörodejeneratif hastalıklarla bağlantılandırılan hasar verici proteinlerle dolu insanlar üzerinde yapılan otopsilerde de görüldü.
ALANINDAKİ İLK İNSANLI ÇALIŞMA
Nöroloji alanında yardımcı doçent ve ‘Alzheimer’s & Dementia: The Journal of the Alzheimer’s Association’ dergisinin 7 Ocak tarihli sayısında yayınlanan araştırmanın başyazarı olan Kaitlin Casaletto, “Araştırmamız, sinaptik protein düzenlemesinin fiziksel aktiviteyle bağlantılı olduğunu ve ulaştığımız faydalı bilişsel sonuçları yönlendirebileceğini göstermek amacıyla insanlara ait verileri kullanan ilk çalışma oldu” diyor. Fiziksel faaliyetlerin zihinsel kavrama becerisi üzerindeki faydalı etkileri daha önce farelerde gösterilmişti; buna karşın, insanlarda ortaya konması çok daha güç oldu.
Nöropsikolog ve Weill Nörobilim Enstitüsü üyesi olan Casaletto, British Columbia Üniversitesi’nde psikiyatri profesörü ve çalışmanın kıdemli yazarı olan William Honer ile birlikte, Chicago’daki Rush Üniversitesi’nin yürüttüğü Bellek ve Yaşlanma Projesi’nin topladığı veriler üzerinde çalıştı. Bu proje, öldükleri zaman beyinlerini bağışlamayı kabul eden yaşlı katılımcıların ihtiyarlık dönemindeki fiziksel aktivitelerini kaydetti.
Casaletto, “Nöronlar arasında bulunan bu bağlantıların bütünlüğünü korumak, demansı önleme noktasında hayati bir öneme sahip olabilir; zira sinapslar gerçekten de kavrama yeteneğimizin gerçekleştiği bölgedir” diyor: “Fiziksel aktivite -rahatça kullanılabilen bir araç olarak- bu sinaptik işleyişin artmasına yardım edebilir.”
DAHA FAZLA PROTEİN DAHA İYİ SİNİR SİNYALLERİ DEMEKTİR
Honer ve Casaletto, hareketli bir yaşam süren yaşlıların nöronlar arasındaki bilgi akışını kolaylaştıracak biçimde daha yüksek protein seviyelerine sahip olduklarını keşfetti. Ulaştıkları netice, öldükleri zaman beyinlerinde bu proteinlerden daha fazlasını barındıran insanların zihinsel kavrama gücünü hayatın ilerleyen yıllarında daha iyi sürdürebildiklerini gösteren Honer’ın daha eski bulgularıyla da uyumluydu.
Honer, şaşırtıcı bir şekilde, araştırmacıların, etkilerin beynin hafıza bölgesi olan hipokampüsün ötesinde, bilişsel işlevle bağlantılı diğer beyin bölgelerini kapsayacak biçimde değiştiğini ortaya çıkardıklarını ifade ediyor. Honer, “Bu, fiziksel faaliyetlerin, beyinde gerçekleşen sinaptik [sinirsel] aktarımı kolaylaştıran proteinlerin sağlıklı biçimde çalışmasını destekleyen ve harekete geçiren genel bir sürdürebilme etkisi sergileyişi olabilir” diyor.
SİNAPSLAR DEMANS BELİRTİSİ GÖSTEREN BEYİNLERİ KORUYOR
Çoğu yaşlı insanın beyni, Alzheimer hastalığının patolojisinin belirgin özellikleri olan toksik proteinler ‘amiloid’ ve ‘tau’ birikintileri barındırır. Pek çok bilim insanı, beyinde önce amiloidin’in, sonrasındaysa tau’nun biriktiğini ve bu proteinlerin sinaps ve nöronların parçalanmasına neden olduğunu düşünüyor. Daha eski araştırmalarında, Casaletto yaşayan yetişkinlerin omurilik sıvısında ya da otopsi yapılan yetişkinlerin beyin dokusunda ölçülen sinaptik bütünlüğün, amiloid ile tau arasındaki ve tau ile nörodejenerasyon arasındaki ilişkiyi zayıflattığını ortaya çıkarmıştı.
“Sinaptik bütünlük ile bağlantılı protein düzeyleri daha yüksek olan yaşlı bireylerde, Alzheimer hastalığına yol açan bu nörotoksiklik düzeyinin zayıfladığı görülüyor” diyor: “Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde, bu iki araştırma beyni Alzheimer hastalığına karşı desteklemek için sinaptik sağlığın korunmasının potansiyel önemini gözler önüne seriyor.”