Siyaset Bilimci ve Siyasal İletişimci Eren Aksoyoğlu, Türkiye siyasetinde Kürt meselesine değinilmesi konusunda temkinli davranıldığını ve 6’lı masa kararında da bu pratiğin belirleyici olduğunu belirtti.
İÇ SİYASETTE TEMKİNLİ OLMA HALİ
Bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu iç konjonktürünün, Kürt hareketinin elini kolunu bağlamanın bir yolu olarak görüldüğünü belirten Aksoyoğlu, “Bu aynı zamanda seçilmişlerin, dolayısıyla seçimlerin her şeyin üstünde olduğunu belirten hükümetin devletleşmesi sürecidir. Çünkü bir süre sonra bu siyaset yapma tarzının demokrasiyi iğdiş etmek için bir tuzak olduğu fark edildi. Kanımca Kürt açılımının bitişi de bu ve benzer tuzakların fark edilmesidir. Açılım sürecinin getirdiği 'uyanık olma’ halinin 6’lı masa dahil olmak üzere toplumun pek çok kesimine sirayet ettiğini belirtmeliyiz. Cumhuriyet tarihi açısından pek de uzakta olmayan Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin (SHP) belirli pratikleri, onun taşıdığı cesaret, bugünkü sosyal demokrat mahallede yerini temkinli olmaya bıraktı. Aslında bu pratiğin çok belirleyici olduğunu bilmeliyiz” dedi.
DEVRİMCİ DÖNÜŞÜMLERE KAPALI
Millet ittifakının Türkiye’nin yakıcı sorunlarına değinmeden eski rejimlerden farklı bir şey sunamayacağını vurgulayan Aksoyoğlu, “6’lı masa demokratik olmak, hukuk devletinin inşası, ekonomiyi toparlamak ve Türkiye’nin AB üyeliği rayına sokmak gibi bazı açılardan eskiyi de çağrıştıran yönelimler dışında yeni bir hayat tahayyülünü vaat edemez. Sınırları çok belirgin, devrimci dönüşümlere kapalı, Ortadoğu coğrafyasının bataklıkları arasında güvenli bir bölge bulmak dışında bir perspektifi doğası gereği olamaz. 6’lı masanın bütün aktörlerini esasen CHP’nin yeri, yönelimleri, hatta siyaset yapma tarzı belirliyor. Akşener’in tek cümlelik uyarılarından, Babacan’ın görece muhafazakâr Kürt seçmene erişme çabası dahi aslında CHP'nin çizdiği sınırların içinde kalmak demek” diye konuştu.
‘BU İTTİFAK BİR ARADA DURAMAZ’
Parlamenter sisteme bir dönüş yaşanması durumunda ittifakın bir arada duramayacağını belirten Aksoyoğlu, şöyle konuştu: “Altı benzemezin yan yana gelmesinin biricik nedeni, şüphesiz Erdoğan’ın yönetiminden kurtulmak. Bunu becerdiği takdirde sorunların önemli bölümünün çözüleceği algısı üzerine oturuyor 6’lı masa. Bu belirli ölçülerde de doğru. Ama daha fazlasının yapılabileceği umudunu zannederim kendileri de taşımıyor. Şöyle düşünelim: Erdoğan kaybetti ve AKP mecliste çoğunluğu yitirdi. Bir parlamenter sisteme dönüş dönemi de yaşandı. Artık 6’lı masaya gerek kalmıyor. Çünkü Erdoğan sonrası Erdoğan’sız AKP’ye, Bahçeli sonrası MHP’ye ve Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olduğu bir kompozisyonda, ondan sonraki CHP’ye talip olacaklar var. Bu kadar karmaşık bir ortamda 6’lı masayı bir arada tutacak nosyon ne olacak? Neredeyse bütün hedeflerini tamamlamış bir 6’lı masa olacak. Sadece anayasa sürecinin tamamlanmasını zor buluyorum. Bunun da nedeni HDP’nin de üstünde uzlaşabileceği bir Türklük sözleşmesinin yazılamayacak olması.”
‘KÖKLÜ BİR BAŞARISI OLMAZ’
6’lı masanın köklü değişiklikler sunamayacağını ve farklı siyasetler güdülmesi gerektiğini belirten Aksoyoğlu, “Siyasal toplum başta olmak üzere herkesin beklentisi Erdoğan'ı yenecek bir aday. Dolayısıyla herkes o adayı arıyor. Ben 6’lı masanın yalnızca bundan dolayı başarılı olacağını zannediyorum. 6’lı masanın başarısı, vizyonu çerçevesinde sınırlı bir alanda kalacaktır. Dolayısıyla köklü, dönüştürücü, değiştirici bir başarısı olacağını da sanmıyorum. Elimizde liderlerin kamuoyuna ilan edilen tarihlerde bir araya gelmesi ve oluşturulan komisyonların belirli bir tarihte ortak hedefleri kamuoyuna açıklaması dışında bir kompozisyon yok. Bir araya geliş Türkiye'nin kökleşmiş sorunlarına çözüm üretecek kadar sık değil. Bu yüzden belki uzaklaşmak ve farklı siyasetler gütmek AKP’nin çözülmesi açısından daha faydalı olur. Aslında bunun emareleri de var” şeklinde konuştu.
FARKLI İTTİFAKLAR ÖNEMLİ
Aksoyoğlu, geçtiğimiz günlerde kurulan “Emek ve Özgürlük ittifakı” ve “Sol İttifak”ın önemine değinerek, şunları söyledi: “Üçüncü bir ittifak olmayı başarabilecek partiler, bir diğer ittifaktan sempati, belki de oy toplayacak. Aynı zamanda ittifakı soldan bir baskılama aracı, meşru zemine yayılma aracı olarak kullanabilecek. Bu konuda ana iki belirleyiciliğin olacağını düşünüyorum: Birincisi güçlü adayla denge oluşturmak ve toplumun önemli bölümünün hassasiyetini oluşturan ilkeleri hatırlatmak. Bu yüzden ben üçüncü ve dördüncü ittifakların tamamının fayda sağlayabileceğini, toplumun 2,5 mahalleli görüntü içindeki buçuk kısmını temsil edebileceğine inanıyorum. Bu hem Meclis aritmetiği hem de sokaktaki temsiliyet açısından çok kritik olacaktır. Çünkü buçuk mahallesindekiler için giderek daralan yaşam alanlarının yok olmaması, Selahattin Demirtaş’tan sanatçı Gülşen’e kadar büyük bir skaladaki isimlerin en doğru yerden savunulması anlamını taşır.”