Araştırmacı Bekir Ağırdır, Erdoğan'ın 14 Mayıs'ı işaret etmesinin ardından, seçime giderken muhalefetin durumunu, iktidarın hamlelerini ve genç seçmenlerin tutumunu değerlendirdi. Altılı Masa'nın seçim sonrası yapılacak tartışmaları şimdiden gündeme almasını eleştiren Ağırdır, "Farkındalar mı bilmiyorum ama verilen bu görüntü asıl kendi seçmenlerini endişeye sevk ediyor, kazanılamayacağı kanaatini güçlendiriyor. İktidar blokundan çözülen, iktidara eleştirileri yoğunlaşan, başka bir sese, söze, yüze gözü ve kulağı dönük seçmeni tekrar iktidar blokuna geri itiyor" diye yazdı.
Ağırdır'a göre, seçmen muhalefetin kazanacağına ikna olmadığı için seçime ilişkin bir heyecan duymuyor. O nedenle de muhalefetin anketlerdeki oyu yükselmiyor. Ağırdır'ın "Toplumsal uzlaşmayı hangi seçim stratejisi sağlar?" başlıklı yazısında yer verdiği değerlendirmelerinin bir kısmı şöyle:
"Tüm bunlara karşın seçmenin yaşadığı bir gerçeklik var. Siyasi alan ve aktörlerin oylarından değil genel gidişat açısından bakıldığında tüm kamuoyu araştırmalarında başkanlık sisteminden, ekonomiden, yargının siyasallaşmasından memnuniyetsizlik çok net biçimde görülüyor. Özellikle de 6 milyon dolayındaki yeni ve genç seçmenin gidişata dair kızgınlığı ve umutsuzluğu tüm araştırmalarda öne çıkıyor.
Bugün bu sıkışmışlığı çözecek seçmende 4 değişim var. Birincisi yönetim sisteminden, ekonomik gidişattan rahatsızlık veya sandığa gidip gitmeme kararı, ikincisi kutuplaşma duygusunda değişiklik, üçüncüsü DEVA ve Gelecek başta olmak üzere Yeniden Refah, Zafer ve Memleket partilerinin alacakları oy ve dördüncüsü de eklenecek olan 6 milyon dolayında genç seçmen.
(...) Gerçek hayatta seçmenin boğuştuğu sorunların harareti kutuplaşmanın hararetinin önüne geçiyor. Fakat seçmenin karşı tarafa olan olumsuz duyguları, karşıtlığı ve güvensizliği hâlâ çok güçlü biçimde sürüyor. O nedenle bulunduğu pozisyondan rahatsız olsa da seçmen hareketi hâlâ bloklar arasında değil, blok içi partiler arasında oluşuyor. Ya da seçmen diğer tarafa oy vermektense seçime katılmamayı tercih ediyor. Seçmen duygusal kutuplaşmanın zihni ve ruhi ambargosundan çıkamıyor. Son altı yıldaki 4 sandığın sayısal sonuçları da bunu gösteriyor.
Muhalefet seçmendeki bu duyguları ve tercihleri kayda değer biçimde değiştirme marifeti göstermediği sürece hem eski hem yeni seçmende seçime katılmama eğilimi artabilir. Tüm savruk ve dağınık görüntüye karşın iktidar blokundan çözülen seçmenlerin seçime katılma oranları düşerken genç seçmenlerin muhalefete yakın duruşları muhalefetin sayısal fırsatına dönüşecektir. Öte yandan son 6 yılın sayısal tablosunda görülen iktidar ile muhalefet bloku arasındaki 1-2 milyon oy farkı genç seçmenlerin tercihleriyle kapanacaktır. Çünkü 6 milyon genç seçmen sandığa giderse 4 milyonunun muhalefete daha yakın tercihlerde olduğunu söylemek mümkün.
Henüz yayınlanan hiçbir araştırma iktidar blokunun yeni seçmen kazandığını ya da 25 milyon seçmenini artırdığını göstermiyor.
Son aylarda AK Parti oyları toparlanıyor algısının oluşmasının nedeni çözülen kendi seçmenlerinden kazanımları, muhalefet oylarının sıçrayamaması. Büyük olasılıkla önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 53-54 milyon geçerli oy üzerinden 27 milyon oyu aşmak gerekecek.
Sayıların analizi muhalefetin yapması gerekenleri gösteriyor aslında. Muhalefet cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek aday etrafında HDP dahil birleşmeden seçimi kazanacak oy sayısına ulaşamıyor. İkincisi muhalefet seçmendeki kimliğe ve duygusal kutuplaşmanın kalıplarını kıracak, seçmenin oy verme dürtüsünü değiştirecek umudu ve hikayeyi inşa etmek zorunda.
Sistem düzeltilmek, kurum ve kurallar yenilenerek, demokratikleştirilerek yeniden inşa edilmek zorunda. Bunun yolu da büyük toplumsal uzlaşmayı sağlayarak parlamentoda her bir siyasal eğilimin ve kimliğin yeniden inşa sürecine katılımı ile yeninin gerçekleşmesi. Bunu sağlayabilecek parlamento ise toplumdaki tüm siyasi tercih ve kimlikleri temsil edebilmeli.
Bu gereklilik muhalefetin seçim stratejisi için iki hedefe işaret ediyor. Birincisi cumhurbaşkanı adayı yalnızca Altılı Masa'nın değil tüm muhalefetin desteğini almalı. İkincisi paradoksal gibi görünse de milletvekilliği seçimleri için en geniş temsiliyeti sağlamanın yolu pazarlıklarla oluşturulacak tek liste ile değil çok liste ile seçimlere gitmek.
Cumhurbaşkanı adayı etrafında birleşilemediği, muhalefetin birden fazla adayla katılacağı bir stratejide seçmendeki duygusal kutuplaşma da değişimin karmaşa ve kaos yaşanmadan gerçekleşemeyeceği algısı da güçlenecektir. Diğer yandan “çok adayla birinci tur sonrasında en çok oy alan etrafında ikinci turda ortaklaşılır” tezleri sorunludur. Sayısal verilere bakıldığında bu tezin söylenmeyen örtük iması, birinci turda en çok oy alacak muhalefet adayı Altılı Masa ya da CHP adayı olacağı için ikinci turda HDP seçmeninin arzusu dışında da olsa bu adaya oy vereceğidir.
Halbuki HDP seçmeninin tam da itirazı bu “mecburculuk” halinedir. HDP seçmeni ve Kürtler onurlarını korumaya, saygınlık görme arzularını duyurmaya çalışıyorlar, yeniden inşa sürecinin aktif aktörlerinden birisi olma taleplerinin dikkate alınmasını bekliyorlar.
Muhalefet partileri ve kamuoyu “Erdoğan kazanırsa her şey biter” korkusunu yaymak yerine parlamentoda en güçlü muhalefet nasıl oluşturulur sorusuna cevap üretmek durumunda. Analiz etmeye çalıştığımız tüm bu sayılar ve seçmendeki duygusal ve siyasal eğilimler büyük toplumsal ve siyasal stratejiyi inşa edememiş olsalar da hâlâ cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefete fırsat üretiyor. Tek şart cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek aday etrafında birleşmek ya da aday belirlemeyi bu gereklilikle düşünmek. Fakat büyük toplumsal uzlaşma ihtiyacı nedeniyle parlamentoda en geniş temsiliyeti sağlamak için de milletvekilliği seçimleri için her bir ilde ayrı strateji geliştirmektir."