Yapay zekanın derinleştirdiği ekonomik eşitsizlik toplumsal huzursuzluğu artırabilir
Yapay zekanın iş gücü piyasasındaki olumsuz etkilerinin, eşitsizlik piramidinin altında yer alan iş kollarında ortaya çıkmasına bağlı olarak ekonomik eşitsizliğin artacağı bunun da toplumsal huzursuzluğu artırma potansiyeli taşıdığı belirtiliyor.
AA'nın, teknolojinin var olan toplumsal eşitsizliklere etkisini ele aldığı iki haberden oluşan "Teknoloji ve Eşitsizlik" başlıklı dosyasının ikinci haberinde, Çin'deki Taihe Enstitüsünde yapay zeka ve işçi sorunları üzerine araştırmalar yapan Wang Hui, yapay zekanın iş gücü piyasasındaki eşitsizliği nasıl etkileyeceğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Wang, yapay zekanın tüm dünyada işten çıkarma üzerinde büyük bir etkisinin olacağını vurgulayarak, "McKinsey araştırmalarına göre dünya çapında 800 milyon kadar iş kolu 2030'a kadar otomasyon riskiyle karşı karşıya. Bu küresel iş gücünün yaklaşık yüzde 50'sini oluşturuyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) hem düşük vasıflı hem de yüksek vasıflı işler de dahil olmak üzere küresel istihdamın yüzde 40'ının aslında yapay zekaya maruz kaldığını iddia ediyor." dedi.
Yapay zeka otomasyonuyla yeri kolay değiştirilen işlerin, rutine dayalı, yaratıcılık ve karar verme süreci bulunmayan iş kolları olduğunu anlatan Wang, yüksek vasıflı işlerde ise muhasebe ve hukuk sektörlerinde iş kaybının olduğunun gözlemlendiğini söyledi.
Wang, yapay zekanın yerini aldığı işlerin, yarattığı yeni sektörlerden çok daha fazla olduğunu aktararak, şöyle devam etti:
"Yapay zekanın yarattığı iş imkanlarının ortadan kaldırdığı iş imkanlarına oranının 10'a bir olduğunu gösteren çalışmalar bulunuyor. Yapay zekanın kariyer gelişimini olumsuz etkilediği insanlar için en büyük olasılık işsizlik. Fabrika işçileri, kamyon şoförleri bu işlerin başında geliyor. Muhasebeci ve avukat gibi iş kolları da işlerine devam edememenin bir sonucu olarak kendi işlerini kurmak zorunda kalacak. Yapay zekanın iş gücü piyasasındaki kişilere etkisinin, bireylerin algılarına, becerilerine, kendi deneyimlerine, zihniyetlerine ve onlara sunulan kaynaklara bağlı olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle artan bir yoksulluk ve eşitsizlik var, çünkü otomasyon nedeniyle yerlerinden edilme olasılığı en yüksek olan kişiler, halihazırda düşük ücretli ve düşük vasıflı işlerde çalışanlar. Onların daha da fakirleşeceklerini göreceğiz. Yoksulluk ve eşitsizlik artacak."
Düşük gelirli kişilerin, yapay zeka nedeniyle daha da derinleşen problemlerinin, toplumsal huzursuzluğu ve siyasi kutuplaşmayı artırma potansiyeli taşıdığına dikkati çeken Wang, makinelerin işçileri daha uzun süreler daha az ücretlerle çalıştırmasının sonucu olarak demokrasilerde bir gerileme yaşanabileceğini ve insanların daha iyi bir düzen, daha iyi işler ve istikrar vadeden otoriter liderleri bile destekleme ihtimalinin daha yüksek olduğunu kaydetti.
"Özellikle savunmasız grupların hükümet desteğine ihtiyaçları var"
Wang, son 10 yılda yapay zeka otomasyonunda büyük bir büyüme gözlemlendiğine işaret ederek, şunları dile getirdi:
"Yeni işlerin yaratılma biçiminin, ekonominin, yapay zekaya entegre ekonomiye geçişine bağlı olduğunu düşünüyorum. Maliyetleri azaltmak, üretkenliği ve verimliliği artırmak için iş formlarının yeni teknolojiyi benimsemeye yönelik tepki vermesi çok doğal. Kararlarını daha bilinçli almak için verileri kullanmakta da yapay zeka kullanılabilir. Tabii bu geçiş sürecinde yeni işler de ortaya çıkıyor. Yapay zeka, makine öğrenmesi, iş zekası analisti, veri bilimciler ve otomasyon yönetimi alanlarında büyük bir iş artışı söz konusu. Eğitim, tarım, dijital ticarette de büyük bir iş artışı var. Gelecekte imalatta da büyük bir büyüme göreceğiz."
Yapay zekanın 2030'a kadar küresel ekonomiye 15 trilyon dolardan fazla katkı sağlayabileceğini gösteren çalışmalar olduğuna dikkati çeken Wang, yapay zekanın imalatı artırmasına karşın işsizliği ve yoksulluğu fazlalaştırması nedeniyle toplam tüketim ve geliri azaltacağını ifade etti.
Wang, yapay zeka otomasyonunun ekonomi üzerindeki net etkisinin, hükümetin yapay zekanın ikame ve tamamlayıcı rolü arasında nasıl bir denge kuracağına bağlı olduğunun altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Özellikle savunmasız grupların hükümet desteğine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Hükümetlerin bu hassas grubu desteklemek için tüm toplumdaki ilgililerle çok paydaşlı işbirliği yapması gerekecek. Öncelikle eğitim ve öğretim programlarının kurulması çok önemli. Ayrıca bu kişilere işsiz kaldıklarında da normal bir hayat sürdürmelerini sağlayacak sosyal-finansal güvenlik sağlanması büyük önem taşıyor."
Düşük vasıflı işçiler şirket içi eğitimlerin dışında bırakılıyor
Yüksek vasıflı işçilerin şirket içinde eğitim alma olasılıklarının daha yüksek olduğunu ve otomasyonun yerini alabileceği insanların, şirketler tarafından bu eğitimlerin dışında bırakıldığını kaydeden Wang, hükümetlerin eğitim ve işe geçiş hizmetlerine yatırım yapmasının, insanların deneyim ve yeteneklerini kullanabileceği yeni pozisyonlara geçmesi için gerekli olduğunu belirtti.
Wang, gelişmiş ülkelerin yapay zeka kaynaklı dönüşümlere daha hazırlıklı olduğuna ilişkin raporlar bulunduğunu anımsatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Şimdilik listenin başında Singapur, ABD, Almanya ve Danimarka gibi gelişmiş ekonomileri görüyoruz. Diğer ülkelerin yapay zeka ekonomisine daha fazla hazırlanmak için bu ülkeleri yakalaması ve gelişmekte olan ülkelerle çalışması gerektiğini düşünüyorum. Hükümetlerin gündemine alacağı konulardan biri de 'evrensel temel gelir' olabilir. Evrensel temel gelir, işsiz olsun ya da olmasın herkesin en azından temel düzeyde bir gelire sahip olmasını sağlayacak. İnsanların sosyal hayatta ve ekonomik hayatta güvence altına alınması için uygulamaya konulabilecek genişletilmiş hükümet yardımının bu olduğunu düşünüyorum."