Van’ın eşbaşkan adayları: Seçimlere 50 yıllık direniş ruhuyla hazırlanıyoruz

Van’ın eşbaşkan adayları: Seçimlere 50 yıllık direniş ruhuyla hazırlanıyoruz

DEM Parti Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan adayları Neslihan Şedal ve Abdullah Zeydan, seçimlere 50 yıllık direniş ruhuyla hazırlandıklarını belirterek, kentin tüm sorunlarını halktan oluşacak Danışma Meclisi ile çözeceklerini söyledi.

DEM Parti Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan adayları Neslihan Şedal ve Abdullah Zeydan, Mezopotamya Ajansı'nın sorularını yanıtladı.

TRAFİK SORUNU

Eşbaşkan adayı Neslihan Şedal, Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) belediye yönetiminde olduğu dönemde kent trafiğinin en aza indirilmesi için yapılan ancak kayyım döneminde pasaja çevrilen ve 6 yıldır atıl durumda bulunan “Çok katlı otopark” üzerine konuştu. Şedal, otoparkında bir rant alanına dönüştürüldüğünü belirterek, “Buraya çok büyük bir bütçe harcanarak atıl bir duruma getirildi. Kentin trafik sorununu çözecek önemli bir yerdi, ama tamamen atıl durumda. Esnaf da çok büyük sıkıntılar çekiyor. Otopark sadece bir beton yığını olarak duruyor. Halkın ihtiyaçlarını karşılayacak bir alan değil artık. Hem esnaflarımızın mağduriyetini gidermek hem de otoparkı tekrar işler hale getirmek için bir çalışma yapacağız” dedi.

Eşbaşkan adayı Zeydan ise, “Şu anda trafik problemi insanların sağlık durumunu da etkilemiş durumda. Otopark küçük de olsa en azından belli bazı sıkıntıları giderebilirdi ama rant anlayışı başka şeye dönüştürdü. Burada mülkiyeti olan esnaflarımızın sıkıntı çekmesini istemeyiz. Biz halkımızla birlikte çözüm üreteceğiz. Bizim anlayışımız rantçı anlayışa karşıdır. Biz, demokratik toplumcu bir anlayışa sahibiz ve bunu da gerçekleştireceğiz” diyerek, sorunun çözümünü sağlayacaklarını söyledi. 

KENT MEYDANI

Kayyım ve AK Parti’nin yıllarca propagandasını yaptığı ancak yıllar sonra küçük bir bölümünün tamamlandığı ‘Kent Meydanı’nın da gündemlerinde olduğunu anlatan Şedal, “Kent Meydanı uzun süredir partimizin gündeminde. Kent Meydanı’nın olmayışı, elbette bu kent için önemli bir sorundur. Kent meydanları aynı zamanda kentlerin bir hafızasıdır. Halkların tepkilerini örgütledikleri, bir araya toplandıkları, sanatsal aktivitelerin yapıldığı önemli alanlardır. Bir buçuk milyon nüfus var ama kent meydanının olmayışı büyük sıkıntı. Wan’da yapılan küçük Kent Meydanı, bir beton yığını ve insanların ihtiyaçlarını karşılamayacak durumda. Kentin ve halkın kültürel dokusuna uymayan durum söz konusu. Biz tam da bu sorunu çözen ve halkın hafıza merkezleri olan kent meydanlarını oluşturacağız” diye belirtti. 

SORUNLAR DANIŞMA MECLİSİ’YLE ÇÖZÜLECEK 

Kentte yaşanan trafik yoğunluğu, kaldırım işgallerinin artık ciddi bir sorun olduğuna dikkat çeken Zeydan, “Maalesef bu imara aykırı yapılaşma, trafik sorununa da neden oldu. Ulaşım, imar ve diğer sorunların tamamı kentte bu konuda sözü olan herkesle birlikte, yani oluşturacağımız Danışma Meclisi ile tüm bu sorunları toplumsal akılla; kısa, orta ve uzun vadede yapmak için çalışacağız. Bir stratejik plan çıkararak, kısa, orta ve uzun vadede doğayı, çevreyi koruyarak ve yatay mimariyi esas alarak gerçekleştireceğiz. Kentin artık bu sıkıntıdan kurtulması gerekiyor” diye konuştu. 

‘SANAT SOKAĞI SANATLA BULUŞACAK’

Kentteki sanat sokağına değinen Şedal, “Sanat adına bir şey yok burada. Burası daha önce parktı ama betona boğduruldu. Kayyım yönetimi burayı betona boğup, Kürt kültürünü, yapısını temsil etmeyen bir yapılaşmaya gitti. Kayyım yönetimi bir yer inşa ederken, bize kaybettirdiklerini görmemiz gerekiyor. Burada kültürel yozlaşmaya dönük bazı şeyler yapılıyor. Bir şey yapılacaksa, Wan halkının kültürüne ve ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılması gerekiyor. Burayı halkın kendi kültürünü yaşatabileceği önemli bir sanat alanı yapacağız. Festivaller, müzik günleri ve kültürel tüm etkinliklerimizi yapabileceğimiz bir Sanat Sokağı inşa etmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

‘HALK PARTİSİNİN ETRAFINDA KENETLENİYOR’ 

Sanat Sokağında neredeyse iki saat boyunca halkla selamlaşarak fotoğraf çekinen eşbaşkanlar, halkın sorularını da yanıtladı. Halkın DEM Parti’ye ilgisini anlatan Eşbaşkan adayı Şedal, “Halkı hep diri olan, hep canlı olan bir ilgi var. Kişiler değişse de sonuçta bu durum halkın partisine olan ilgisidir. Bizler şahsında partiye olan ilginin bu kadar fazla olduğunu görüyoruz. Bunun altında yatan birçok neden var. Bu bağlılık, ilgi ve dayanışma duygusunu arttıran en önemli şey, Kürt halkının uzun yıllardır devam eden direnişidir. Saldırıların hedefi haline gelmesi bile bu halkın mücadelesinden bir şey eksiltmedi. Bu saldırılar karşısında halkın partisinin etrafında kenetlenmesi gibi bir durum ortaya çıkıyor. Özellikle kayyım politikalarına karşı halkımız kendi adayları ve partilerinin etrafında ciddi bir kenetlenme var. Dolayısıyla bu ilgiyi öfkenin örgütlenmiş hali olarak görmek gerekiyor” dedi.

Eşbaşkan adayı Zeydan ise,“Biz her zaman kendimizi halkımızın hizmetkarı olarak tanımlıyoruz. Bu boyutuyla siyasal öncülerine büyük bir değer biçmiştir. Bu durum tamamen kişilerden bağımsız bir durum. Aslında bu durum bizim halkımıza karşı olan sorumluluğumuzu da arttırıyor. Dolayısıyla onurlu, asil ve bu kadar ağır işkence ve saldırılara rağmen kendi mücadelesinden, değerlerinden milim geri adım atmayan bir pozisyondadır. Halk, nasıl asil bir mücadelenin parçası olduğumuzu da bize hatırlatıyor. Bu durum dünyadaki tüm makamlardan, maddi olanaklardan daha büyük bir mirastır. Biz de onlara layık olacağız.” diye belirtti.

VAN GÖLÜ KORUMA EYLEM PLANI

 ‘Van Gölü Koruma Eylem Planı’nın nasıl işletileceğini anlatan Şedal, şunları söyledi: “Ekolojiyi tartışırken kapitalist modernitenin doğayı nasıl talan ettiğini de görmemiz gerekiyor. Bugün iktidarlar doğadaki en güzel ve halklar için en kıymetli olanları yok ederek yaşatıyor. Biz de 23 yıllık AKP iktidarı ile mücadele ediyoruz. HES’ler, JES’ler, orman yangınları gibi durumlara bakıldığında, ülkede nasıl bir yıkımın olduğunu görmek mümkün. Bizim kentimizde de en önemli sorunlardan birisi Wan Gölü havzasının bir rant alanına dönüştürülmesidir. Wan Gölü’nün durumu bir iklim krizine de dönüştü ve artık kendisine yetemeyen bir duruma geldi. Bu durum tüm canlıların yaşamını etkiliyor. Buraya birçok dere akıyor ve dere ıslahları yapılmadığı için ve arıtma tesislerinin yapılmaması çok büyük bir kirlilik de oluşturuyor. Wan Gölü’nün ekolojik döngüsünü bozmayacak bir politikanın kayyımlar ve bu iktidar tarafından yürütülmediğini iyi biliyoruz. Wan Gölü’nü korumak için bir eylem planımız var. Sadece Wan değil, çevre illerde de bunu yapmamız gerekiyor. Kentlerdeki STK’larla birlikte ve mecliste oluşturacağımız Ekoloji Komisyonuyla bu sorunun üstesinden gelmek için çabalayacağız. Bu vicdani ve ahlaki bir durumdur. Biz de böyle yaklaşacağız.” 

KIYI İŞGALLERİNE KARŞI ÇÖZÜM NEDİR? 

Göl kıyısını işgal eden özel mülkiyetler ve kurulan yapılara karşı mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizen Zeydan, halkı, kentin tarihsel, kültürel ve doğal güzellikleriyle buluşturma sorumluluklarının olduğunu vurguladı. Zeydan, “Bu konuda emek vermiş derneklerimizle birlikte bu güzellikleri halkımızın hizmetine sunacağız. Bunu yaparken doğayı da koruyacağız. Burada önemli olan anlayıştır. Halkımızın özgür ve kültürel yaşamını düşünmek önemli. Burada en önemli şeylerden biri elbette kentin turizmi. Kentin güzelliklerini gösterme ve olanaklarından yararlandırma gibi bir görevimiz de var. İşsizlikle boğuşan ve göçe mahkum edilmiş gençlerimize bu durum iş imkanı sunar. Özellikle küresel iklim krizinin yarattığı bu durum tek neden değil. HES, JES, barajlar ve göle bir rant olarak bakmak da bu sonucu ortaya çıkardı. Kıyıda imarın önüne geçecek kolektif bir akılla, kentin doğasını koruyacak bir çalışma yapacağız. Tüm değerlerimiz bize emanettir. Bunu geleceğe taşıma gibi bir sorumluluğumuz var” dedi.

‘KENT KİMLİĞİNİ VE RUHUNU KAYBEDİYOR’

Kentin kaybetmeye yüz tutmuş kimliğini ve ruhunu korumak için çalışma yürüteceklerini kaydeden Zeydan, şöyle devam etti: “Her kentin bir kimliği, kültür yapısı, tarihi dokusu ve kent estetiği var. Yani bu eril ve tekçi kayyım anlayışı hem bizim tarihsel dokumuzu, hem kültürel yapımızı hem de sosyal yapımızı ortadan kaldıran bir yapıya sahiptir. Aslında bu sadece Kürt illerinde yapılmıyor, her yerde talan ve rant anlayışı ile yaklaşılıyor. Wan’da karşılaştığımız manzara da bu. Kentin tarihsel, kültürel yapısı ile uyumlu olmayan bir yönetim anlayışı var. Doğaya, tarihe ve buradaki insanların kimliğine saldırı durumu var. Buradaki kültürel değerlere saldırma, çok kültürlülüğü kültürsüzlüğe dönüştürme anlayışıdır. Çünkü bunların hedeflediği stratejik planlama bunu gerektiriyor. Orada yaşayan insanların dayanışmasını da aynı zamanda ortadan kaldırıyor. İnsanları betona ve kimliksizliğe iten bir anlayış var. Kentteki bu kültürü koruyan bir anlayışla yatay mimariyi esas alarak çalışma yapacağız. Tekrar kentimize buna dönük bir kimlik oluşturmamız gerekiyor.”

KENT ETİĞİ VE ESTETİĞİ NASIL SAĞLANACAK?

Eşbaşkan adayı Neslihan Şedal ise, mekan, insan ve hafıza birlikteliğinin önemine vurgu yaparak, şu ifadeleri kullandı: “Sadece insanlar için değil, tüm canlılar için; mekan üzerinde var olmaya başladığınızda, aslında o sizin kimliğinizi de oluşturmuş olur. Öğrenmiş olduğunuz dili, şekillendirmiş olduğunuz kültürel ortam ile o sizin kimliğinizi oluşturur. Siz o mekanın kökleri ile kendinizi var ederseniz, kökleriniz gittikçe o mekan üzerinde kendini salmaya başlar. Bizler mekanın ruhundan söz ettiğimiz zaman, bu her zaman canlı bir hafızadır aslında. Çünkü mekanın hafızası, dili ve tarihi vardır. Mekanlar canlı bir organizmadır ve kimliğimiz şekillendiği yerlerdir. İşte tam da doğal toplumların evirilip kapitalist sistemin veya ulus devletin hedef aldığı şey de budur. Amaç, mekanın dili, hafızası, kimliğini yok ederek toplumları kimliksizleştirmek ve mekanın ruhunu yok etmektir. ‘Wan için nasıl bir kimlik ve ruh vardır’ sorusunu sorduğumuzda hep aklımıza tarihsel ve ekolojik dokusu gelir. 

İnsanların demokratik bir şekilde yaşadığı bu topraklar son yüz yıldır tamamen ulus devlet aklıyla şekillendirilmek istenen bir gerçeklikle karşı karşıya. Bunu yaparken sadece fiziksel olarak yapmaz, size ait olan kurdu, kuşu, suyu ve ne varsa hepsini yok etmek ister. Wan’a değer katacak bir şey olmasını istemez bu sistem. Sömürgecilerin ortak aklını bu kentin her yerinde görebiliyoruz. Bu aynı zaman kent içerisinde yaşayan birçok kimliği yok etme politikasıdır. Bizler tarihi canlandıracak ve tarihi mekanları yeniden canlandıracak bir çalışma yapacağız. Biz, mekanın ve kentlerin ruhunu, o çok kültürlü, çok dilli ve her kültürün kendisini yaşatacağı bir politika hayata geçireceğiz. Bir kentin etiği ve estetiği olmalıdır. Ahlaki ve politik toplumun o özgürlük ve demokratik ruhuna denk geliyor bu ilkeler. Biz de bu ilkeleri tüm kesimlere ulaştırmamız gerekiyor.”

'KÜLTÜREL BİR SOYKIRIM YAŞANIYOR'

Atanan kayyımların büyük ve ağır tahribatlar yarattığını belirten Zeydan, “Her anlamda büyük bir kırım ve kıyım var. Kültürel, ulaşım, imar, ekonomi, sosyal anlamda büyük bir kırım var. Aslında kültürel bir soykırım yaşanıyor. Burada kesinlikle toplumcu bir yönetimden söz etmek mümkün değil. Bu anlayışın ortaya çıkardığı devasa sorunlar var ve biz bunu çözmek için mücadele edeceğiz. Ucuz ve güvenli bir ulaşım planlamamız olacak. Dile, kültüre ve kadın kazanımlarına yönelik büyük bir yıkım var. Özellikle gençlerin göçe mahkum edilmesi, apolize ve yozlaşmaya çalışılmasının yanında büyük bir istihdam ve işsizlik, yoksulluk sorunu da var. Bu kadar jeopolitik ve sınır kenti olmasına rağmen ticari, turizm, tarım, hayvancılık anlamda yapılması gereken o kadar şey varken, halkın yoksulluğa mahkum bırakılması çok büyük bir sorun. Bu kente neredeyse her hafta Türkiye’nin batısındaki inşaatlarda düşerek hayatını kaybeden bir insanın cenazesi geliyor. Bu bizim açımızdan büyük bir sorun. Öncelikli hedeflerimizden biri, bu işsizlik ve göçe mahkum edilmiş gençlerimize iş olanakları sunmaktır” dedi. 

‘YENİDEN DİRİLTMEK ÖNCELİĞİMİZ OLACAK’

Kürtlerin değerlerine büyük saldırıların olduğunu söyleyen Zeydan, “Savunduğumuz tüm değerlere yönelik tekçi bir anlayış var. Kürde ait ne varsa kayyım kırımından geçirildi. Tüm bu saldırı alanlarını tekrar diriltmek bizim en temel önceliğimiz olacak. Kentteki tüm kültürleri ve çoğulculuğu Kürtler üzerinden yok etmeye çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. Biz burada tüm kimliklerin kendi dillerini geliştirebileceği ve öğreneceği çalışmalar yapacağız. Kürt şahsiyet ve kültürüne de ağır saldırılar oldu. Bu şahsiyetlerin isimleri park ve caddelerden dahi silindi. Biz tekrar değerlerimizi savunacağımız bir yerde olacağız. Kentin birikmiş sorunları çok ama tüm bu yaraları birlikte, ortak akılla çözeceğiz. Yine engelli yurttaşlarımızın da erişimlerini daha da kolaylaştıracağız. Birikmiş çok sorun var ama bizim de geçmişten gelen bir birikimimiz var. Tüm bu sorunların üstesinden geleceğiz” ifadelerini kullandı.

Kayyımların bıraktığı borçları hatırlatan Eşbaşkan adayı Şedal, “Bizler kayyımların aslında hizmet etmek için ya da kamunun, halkın yararına bir şeyler yapmak için gelmediklerini gayet iyi biliyoruz. Çünkü merkezden yönetilen ve tamamen kendi çıkarları, menfaatleri için halka ait olan kaynakları kendi menfaatleri için kullanan ve belediyeleri bu doğrultuda büyük borç altında bırakmayı hedefleyen bir politikaları olduğunu biliyoruz. Şimdi borçlara gelelim: Biliyoruz ki bu özel bankalar kayyımlara böyle cömert davrandıkları gibi bizlere davranmayacaklar. Bunun da AKP’nin politikalarından çok bağımsız olmadığını biliyoruz. Kayyım politikası sadece Wan için geçerli değil. Bizler Amed’e, Êlih’e, Colemêrg’e baktığımızda da aslında çok büyük bir borç batağıyla karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Dolayısıyla bunun merkezden yönetilen bir politika olduğunu ve tamamen her defasında bizim partimizin alacağı belediyeleri yönetememe pozisyonuna sokma politikası olduğuna eminim. Ama DEM Parti gücünü halktan alıyor, arkasında bir halk var ve temel motivasyon kaynağı da halktır” diye belirtti.

‘HER KURUŞ BORCUN HESABINI SORACAĞIZ’

Şedal, bu borçla nasıl bir hizmet sunulacağının çözümünü ise şöyle açıkladı: “Kayyımlar artık belediyeye ait bir şey bırakmadı. Aynı zamanda belediyenin içinde de belediyeyle bağlantısı olmayan kimi kurumlara da ciddi bir bütçe akışının olduğunu görüyoruz. Bizler oralara gittiğimizde, o akışları durdurduğumuz zaman ve halkla birlikte yol aldığımız zaman, çok ciddi işlerde yapabileceğiz. Çünkü bizim temel belediyecilik anlayışımız, sadece halkı, bireyleri belediyelere bağımlı kılan, belediyeden istihdam alanı sağlayan ve sadece buradan hizmet gören bir anlayış değil. Dolayısıyla ‘Halkçı, toplumcu, katılımcı belediyecilik’ derken, her sokağı, yereli, evi de aslında yerel yönetimlere dahil eden bir yerden yaklaşıyoruz. Dolayısıyla yürüteceğimiz, yapacağımız her çalışmanın bir parçası aslında halk olacak. En temel parçası, öncü gücü halk olacak. Bu yöntemle gittiğimiz zaman, halkımızla birlikte bu sorunun çözümünü de bulmuş olacağız. En temel yapacağımız şey, belediyeye gittiğimiz gibi hukuk komisyonları oluşturmak ve halka ait olan her bir kuruşun hesabını sormak olacak. Hukuk komisyonlarının kurulması ve bize ait olan her bir kuruşun takipçisinin de olunmasını istemeleriydi. Temelde bizim yürüteceğimiz strateji bu şekilde olacak.”

‘KAYYIMLAR PARADİGMAMIZI HEDEF ALDI’

Kayyımların sadece ekonomik yaratmadığını ifade eden Şedal, şunları söyledi: “Çünkü biz kayyımları bir soykırım, asimilasyon, Kürt halkının tüm değerlerinin düşmanlığını yürüten memurlar, özel savaş elemanları olarak değerlendiriyoruz. Dolayısıyla kayyımların ilk hedefi bu toplumun kültürel dokusunu, toplumun öncü ve politik özne olan kesimlerini hedef almak. Mesela kadına ve gence dair HDP belediyeleri döneminde yapılan bütün çalışmalar feshedildi. Sadece feshedilmekle kalınmadı, oradaki hafızayı da yok eden politikalar yürütüldü. Toplum için değer olan ‘Nuda’, ‘Berivan’ ‘Rojin’ ve Taybet İnan isimleri kaldırıldı. Bu insanlar toplum için bir değerdir ve o mekanlarda bizim hafızamız, tarihimiz saklıdır. Dolayısıyla bu kurumlara saldırı, aslında özgür bir toplumu inşa etmemizin fikriyatına bir saldırıydı. Tüm bunlar özgür kadın kimliğine yapılan bir saldırıdır. Haliyle bizler kayyımı öyle sıradan atanan memurlar olarak değil, bir kültür-kırım, dil-kırım kişileri olarak tanımlıyoruz. İki dönemdir toplumumuz ahlakıyla, kültürüyle, dayanışmacı ruhuyla bir ahlaki çöküntüye uğratılmak isteniyor. Aslında kayyımlarla yerel yönetimler politikamız hedef alındı.”

‘YENİDEN KÜLLERİMİZDEN DOĞACAĞIZ’ 

Kentte ağır bir tahribat ve yıkımın olduğuna dikkat çeken Zeydan ise, bu yıkımın altından kalkmanın en temel yolunu halk ve paradigmaları olduğunun altını çizdi. Zeydan, “Elbette bu 10 yıllık süreçte bizim daha da çok tecrübelerimiz, tespitlerimiz oldu. Evet, bir tahribat, yıkım var. Fakat bizim bütün bu tahribatın üstünden gelebilecek gücümüz var. Biz mücadele geleneğimizde çoğu kez bundan daha ağır süreçlerden de geçmişiz ve her zaman küllerimizden doğmuşuz. Dolayısıyla biz tekrardan küllerimizden doğacağız. Demokratik Ulus paradigması modelini biz bütün kentlerimizde uygulayacağız. Halkımızla birlikte kentimizi ayağa kaldıracağız. Halkımıza laik hizmetler üreteceğiz. Biliyoruz ağır tahribatlar var, derin bir yara var, fakat bütün bu yaraları saracak, tedavi edecek dermanımız da var. Bizim en büyük gücümüz, fikriyatımız halkımız, toplumcu, katılımcı anlayışımız. Halkımız müsterih olsun. Biz kendimize de arkadaşlarımıza da halkımıza da güveniyoruz. Bu halkın evlatlarıyız, burası bizim kentimiz, vatanımız, şehrimiz, evimiz. Bir insan kendi evine nasıl hassasiyetle, özenle yaklaşıyorsa, biz de bu anlayışla yaklaşıyoruz. Kentimizi bu kayyım gaspından kurtaracağız, belediyelerimizi yeniden halkın belediyesi yapacağız. Wan’daki 14 belediyenin 14’ünü de yüksek bir oyla almak için 24 saat çalışıp halkımıza laik hizmetler ortaya koyacağız” diye konuştu. 

’50 YILLIK DİRENİŞ GELENEĞİMİZ VAR’

Halkın dört gözle DEM Parti’nin yönetime gelmesini beklediğini söyleyen Şedal’in son mesajı ise şöyle: “Bizim yaklaşık 50 yıldır inancını, ruhunu, motivasyonunu aldığımız bir direniş geleneğimiz var. Yine bu direniş ruhuyla, inancıyla ve motivasyonuyla 31 Mart’a giderken ev ev, sokak sokak, kapı kapı çalışarak, gençlerle, kadınlarla, halkımızla omuz omuza vererek, bütün bu kayyımları kentimizden süpürmemiz ve göndermemiz gerekiyor. Yeniden toplumsal değerlerimize kavuşmamız için, yeniden dilimizle eğitimimizi görebilmemiz için, Kürt dilimizi toplumun bütün alanlarında ön plana çıkarabilmemiz için, kadınların her yerde özgürce gezebilmesi için, ekolojik tahribata son verebilmek için, halkımıza 31 Mart’ta kayyımları göndereceğimizin sözünü veriyoruz. 14 belediyemizi de çok büyük bir oy oranıyla almak için durmadan çalışacağız.”

Etiketler : , , ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.