TBMM Genel Kurulu'nda "Kürt illeri" tartışması
TBMM Genel Kurulu'nda AK Parti ve DEM Partili milletvekilleri arasında 'Kürt illeri tartışması' çıktı.
TBMM Genel Kurulu, 'Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşmek üzere Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ başkanlığında toplandı. Ankara Milletvekili Nedim Yamalı'nın istifa etmesi nedeniyle grubu düşen Saadet Partisi, Genel Kurul'da yer almadı. Gündem dışı konuşmalar bölümünde söz alan DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo, "Diyarbakır kimsenin hamiliğini istemiyor, Diyarbakır kimseden sadaka istemiyor. Diyarbakır yerelden kendi sorununa yetebilir bir yer ama merkezi yönetimi savunacaksanız vergilerimizin bize dönmesini sağlama mecburiyetindesiniz. Yazın uçuşlarımızı kesmek sizin haddiniz değildir. Bizim topraklarımızın üstüne baraj kurup sonra o barajlardan edindiğiniz elektriği bize fahiş fiyatlarla satmak sizin hakkınız değildir. Bizim suyumuzda kuraklaştırdığınız topraklarımızda çiftçilerimize yoğun elektrik faturaları vererek onların tarımsal faaliyetlerini yürütmek sizin haddiniz değildir. Dediğim gibi Diyarbakır hamilik değil hakkı olanı istiyor" ifadelerini kullandı.
'DİYARBAKIR TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN BİR İLİ DEĞİL Mİ?'
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, DEM Partili Cupolo'nun sözleri üzerine, "Şimdi, bir defa bu, 'Toprağımız' yani, 'Bizim toprağımız' ifadesi nedir? Diyarbakır nerede yani? Diyarbakır Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ili değil mi, yeri mi değişti? Yani neyi gayet iyi söylediğinizi vatandaşlarımız anlıyor. GAP projesinde şu ana kadar harcanan rakamlar hakikaten dudak uçuklatıyor; 25 milyar dolar harcamış Türkiye bugüne kadar. Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerimizde, 9 ilde 75 bin kilometrekarede sulama yapılıyor ve Atatürk Barajı, Hancağız Barajı, Göksu Barajı, Dumluca Barajı da bunların üzerinde. Şimdi, tarımsal sulamalarla ilgili olarak Tarım Bakanlığının yüzde 30 oranında destekleri var. Ama daha önemlisi, bütün Türkiye'de tüm vatandaşlarımızın elektrik faturasının yüzde 65'i zaten sübvanse ediliyor. Şimdi, bu lafları, bu cümleleri söylerken bu lafların nereye gittiğini düşünmek lazım, bunları tabii genel bir konsept içerisinde kullanıyorsunuz. Bunların içerisinde, baktığınızda ne yapalım yani Türkiye'yi de böyle sizin kafanızdaki gibi her şeyi bir parçalı mı algılayalım? Ben şunu söyleyeyim: Türkiye'ye dair bölücü ifadeler kullanmaya, Türkiye'de böylesine ayrıştırıcı bir dil kullanmaya da ben sizin haddinizin olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum" diye konuştu.
'GELİN ANLATIN, DİYARBAKIR NEDEN BU DURUMDA'
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo ise AK Parti Grup Başkanvekilinin sözleri üzerine, "Dicle kentinde insanların evinde su yok, çünkü barajın hemen dibinde kalıyorlar ama Kerbela gibi susuzlukla baş başa kalıyorlar, tarlasını sulayamıyor. Tarlasını sulayamadığı için ne oluyor? Gidiyor, batıda inşaat işçisi oluyor, düşüyor, ölüyor. Çınar, yine aynı şekilde, hemen barajın dibinde, dümdüz, en sulak olması gereken topraklar. DEDAŞ'ın bu sudan sağladığı elektriği inanılmaz yüksek fiyatlarla vermesi sebebiyle tarım faaliyeti yürüyemiyor. Ürettiği ürün, ona 200 bin veriyor, DEDAŞ'ın verdiği faturaya bakıyoruz, 1 milyon. 200 bin kazanan işçiden yani tarım faaliyeti yürüten çiftçiden 1 milyon liralık fatura istemek ne anlama geliyor? Demek ki, 'Sen ikinci sınıf vatandaşsın, sen benim eşit vatandaşım değilsin' demek istiyor ki ben de burada, 'Ben' ve 'Siz' diye bir algı yürütüyorum. Eğer Suriye'ye bile üniter devlet satmak ve pazarlamak üzerinden kendinizi bu kadar reklam ediyorsanız, bu kadar süper bir şeyse bu merkezi hükümet, o zaman gelin, anlatın Diyarbakır niye bu durumda, neden bu kadar çok uyuşturucu var? Diyarbakır'da izin verilen o uyuşturucu kalkıp İç Anadolu'ya gelmeyecek mi sanıyorsunuz?" dedi.
'ASIL MESELE, BU AYRIŞTIRICI DİLDİR'
Ardından yeniden söz isteyen AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, yerinden konuşarak, "Bakın zaten konuşmanın içerisinde müthiş bir tenakuz var. Birincisi, Diyarbakır'a özgü bir elektrik faturası belirleme, bir tarife belirleme diye bir şey yok. Türkiye'nin her yerinde elektrik faturaları aynı metotla belirleniyor, tarımsal anlamda da destekler aynı şekilde yapılıyor, verilen sübvansiyonlar da. Yani Diyarbakır'daki bir vatandaşımız da elektrik faturasını yüzde 65 daha az ödüyor. Şimdi, buradaki mantığı anlamakta zorlanıyorum. İşte o yüzden diyorum buradaki mesele, 'Bizim' derken neyi kastettiğini, ortada bir ayrıştırma falan yok, eğer bir problemden bahsetmek istiyorsanız o zaman genele şamil söylersiniz ama siz öyle söylemiyorsunuz. Sanki sadece ve sadece Diyarbakır'daki tarımla uğraşan insanımıza, Diyarbakırlı kardeşlerimize bir ayrımcılık yapıldığını anlatan bir usul kullanıyorsunuz. Konuşmanız beni teyit ediyor. Benim ortaya koyduğum bu, 'Ayrıştırıcı dilin' altını bir kez daha çiziyorsunuz. Ha, uyuşturucuyla ilgili meseleyi ayrıca bağlıyorsunuz, konuyla pek alakasını doğrusu kuramadım. Zaten hepimiz uyuşturucuya zinhar karşıyız. Hep beraber, başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere konuyla ilgili çalışan bütün herkes Türkiye'de uyuşturucuyla alakalı muazzam bir engelleme konusunda, bu konuda hem alınması, satılması, kullanılmasıyla ilgili çok özel bir çalışma zaten var. Ama asıl mesele, bu ayrıştırıcı dildir" değerlendirmesinde bulundu.
'KÜRT İLLERİNE YÖNELİK AYRIMCILIĞI ANLATTIK'
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli ise tartışma üzerine, "Bu, 'Bizim' kavramına takılmanın nedeni, 'Biz' olamamanızdan kaynaklanıyor çünkü Kürt illerine yönelik uyguladınız ayırımcılığı burada defalarca size anlattık. Özellikle DEDAŞ'ı anlattık size; oradaki tarım sulama alanında yaşanan mağduriyetleri anlattık, oradaki yoksulluğu anlattık, orada insanların katlandığı, kamusal hizmetlere ulaşım hakkının nasıl engellendiğini anlattık. Dolayısıyla, burada siz, 'Bizim' dediğiniz kavramı içselleştirememişsiniz, ülkeye bir bütün olarak bakamıyorsunuz. Oysa bir bütün olarak ülkeye bakın, o coğrafya eğer bu ülkeye ait bir coğrafyaysa bu ayırımcılıktan, bu nefret suçu işlemekten artık vazgeçin" ifadelerini kullandı.
'KÜRT İLLERİ LAFINA ZİNHAR KARŞIYIZ'
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin yeniden söz alarak, Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ'a usul eleştirisinde bulundu. Zengin, "Ben, grubumuzun adına o milletvekiline cevap veriyorum, milletvekili kürsüye geliyor, bana cevap veriyor. Ben nihayette kendisine cevap veriyorum. Ben Grup Başkanvekiline sataşmıyorum, kendi milletvekillerinin söylediği şeye hassaten cevap veriyorum ve karşılıklı cevaplaşma var. Sonuçta ne oluyor? Tekrar, bir daha cevap verme hali ortaya çıkıyor. Bu, 'Kürt illeri' lafına biz zinhar karşıyız, bu ülkede Türkiye'nin ileri vardır, bunu bir kez daha söylüyoruz. Hukuken de bu böyledir. Gelelim şu, 'Biz olma' meselesine. Bu ülkede, 'Biz' olamayan birileri varsa sizsiniz" diye konuştu.
'TÜRKİYE SİYASETİ YAPIYORUZ'
Genel Kurul'da tartışmalar sürerken söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Tam tersine, sıkıntılı bir siyaset sizde artık istikrarlı bir hat oluşturmuş, bu hattan çıkamıyorsunuz; daha geçen gün bütçede de bunları dile getirdik. Bir kere, evet, Türkiye illeridir; biz Türkiye siyaseti yapıyoruz ama bölgenin de bir gerçekliği var. Siz bu gerçekliği görmeden ısrarla bu ayrımcı politikalarda devam ederseniz bu sorunları çözemeyiz. Biz bunları dile getiriyoruz ve bu sorunları ne zaman dile getirsek aynı ayrımcı yaklaşımla DEM Parti'yi suçlayan, bölge milletvekillerini suçlayan, hatta bölge halkını topyekün suçlayan bir anlayışla karşı karşıya geliyoruz. Eğer gerçekten derdiniz Türkiye'nin meselelerini çözmekse o zaman Türkiye haritasına bir bütün olarak bakmayı artık bir siyaset haline getirmeniz lazım" dedi.
'SİZ SADECE KÜRTLERİN PARTİSİ DEĞİLSİNİZ'
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise DEM Parti'ye dönerek, "DEM Parti'ye tavsiyem bir Türkiye partisi olmalarıdır. Kendilerine Türkiye'nin her yerinden oy veriliyor, ben rakamlara bakıyorum; evet, bunu söylüyorum. Bizim şu ana kadar hiçbir hatibimiz çıkıp böyle bir konuşma yapmamıştır. Bu ayrıştırıcı konuşmayı yapan sizin kendi milletvekillerinizdir, ya vekillerinizin konuşmasına önceden bakın Sayın Temelli, bu ayrıştırıcı dili mümkün değil kabul etmiyoruz. Eğer Türkiye partisiyseniz Türkiye'nin tamamını şamil, Türkiye'nin her yerinde yaşayan, niye İzmir'deki Kürtlerin meselesiyle ilgilenmiyorsunuz, niye İstanbul'daki Kürtlerle ilgilenmiyorsunuz? Yani Türkiye'nin her yerinde Kürtler yaşıyor ve siz sadece Kürtlerin partisi değilsiniz" değerlendirmesinde bulundu.
BİRLEŞİME ARA VERİLDİ
Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ, Genel Kurul'da yaşanan tartışmanın sürmesi üzerine birleşime 10 dakika ara verdi. Genel Kurul aranın ardından yeniden toplandı.
TBMM Genel Kurulu'nda, DEM Parti'nin Meclis Başkanlığına sunduğu, 'Suriye'deki gazetecilerin öldürülmesinin araştırılması' başlıklı önergesi üzerine söz alan AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, "Şimdi, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'le ilgili doğru bilinen yanlışlar var. Bir, bunlar hangi gazeteciler cemiyetine üyeler? İki, Türkiye'den nasıl yurt dışına çıkmışlar? Üç, Karakozak'ta, Münbiç'te ne yapıyorlar? Dört, buradaki sizin araştırma önergenizdeki gerekçeniz ile sayın hatibin ifadeleri arasında bir tezat var. Orada, sizin önergenizde bunu Türkiye'nin yaptığına dair hiçbir ifade yok. Bu doğrudur, bu temiz dil için teşekkür ediyoruz ama hatibin ifadesinde sanki bunu Türkiye Cumhuriyeti yapmış gibi bir algı operasyonu var; asla bunu kabul etmiyoruz. Çıkın, açıkça bunu kim yapmışsa söyleyin. Gazeteciler Cemiyeti niye buna sahip çıkmıyor, Gazeteciler Cemiyeti bu konuyla ilgili niye açıklama yapmıyor? Bizim Suriye'de tavrımız nettir, Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz ve teröristana asla müsaade etmeyeceğiz. Gazeteci değil sözde gazetecilerin, gazetecilik değil aktivistlik yapanların, halkın gazeteciliğini değil PKK terör örgütünün gazeteciliğini yapanların gazeteciliğini burada konuşmak asla doğru değildir" ifadelerini kullandı.
'HALKIN SESİNİ TÜM HALKLARA DUYURAN GAZETECİLERDİ'
Yayman'ın açıklamaları esnasında DEM Partili milletvekilleri sataşmalarda bulundu. DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Çok talihsiz bir konuşma, kabul edilmesi mümkün değil; bütün dünya bu konuda hassasiyet gösterirken böyle gazetecileri yok, 'Gerçek gazeteci', yok 'Gerçek olmayan gazeteci' diye tanımlamak kabul edilebilir bir şey değil. Bir kere, ne hukuken ne vicdanen kabul edilemez. İHA ve SİHA saldırılarıyla birçok gazeteci bugüne kadar öldü, yine, bir SİHA saldırısı sonucunda katledilmiş gazetecilerden bahsediyoruz, haber peşinde koşan gazetecilerden bahsediyoruz ve bu gazetecilerin yapmış olduğu haberlerin birçok gazetede yayınlandığını da biraz araştırmış olsalardı görürlerdi. Fakat bu yanlı tutumu, bu nefret söylemini, bu Kürt düşmanlığını biz her yerde gördüğümüz için, biraz önce de tanıklık ettik, aynı şekilde AKP gruplarından tekrarlanması bizi şaşırtmıyor ama bu halk sizi izliyor; sizin bu çarpıtmalarınız sonucu hakikat değişmez, öldürülen gazeteciler gerçek gazeteciydi, öyle yandaş gazeteci değil, gerçek gazetecilerdi. Hakikatin sesini tüm halklara duyuran gazetecilerdi. Bir kez daha onları saygıyla anıyoruz" diye konuştu.
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli'nin açıklamaları üzerine söz alan AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, "Söz yükselterek asla hakikatlerin üstü kapatılamaz. Eğer bir Kürt düşmanı arıyorsanız PKK terör örgütüne bakacaksınız. AK Parti, kurulduğundan beri, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, 'Eğer bir sorun varsa bu sorun benim sorunumdur' demiştir, 'Gerekirse baldıran zehri içerim' demiştir. Sizin grubunuz her defasında bu Meclisi Kürt düşmanı olmakla suçluyor; bu dili kınıyoruz, bu dili asla kabul etmiyoruz. Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'le ilgili sosyal medya paylaşımlarına bakıldığında konu açıklığa gelir. Siz şunu söyleyebiliyor musunuz; bunu Türk Silahlı Kuvvetleri mi yaptı? Türk Silahlı Kuvvetlerine asla bunu söyleyemezsiniz. Burada çok açık bir biçimde, orada PKK terör örgütünün paylaşımlarını yapmak suretiyle PKK terör örgütünü öven açıklamalar yapan ve Türkiye'den pasaportuyla çıkmayan ve orada terör örgütüne destek olan paylaşımlar var; bunların kayıtlara geçmesini istiyoruz" dedi.
'BUYURUN ARAŞTIRALIM, KİM ÖLDÜRMÜŞ ORTAYA ÇIKSIN'
Yayman'ın ardından söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Bu da ikinci talihsiz konuşması oldu, buna devam edecek. Sataşmak için söylemiyorum. Neden talihsiz biliyor musunuz? Bir şeyleri iddia ettiğimizi filan söylüyor; biz araştırma önergesi veriyoruz, buyurun, araştıralım. Madem siz araştırılmasına karşı değilsiniz, buyurun, araştıralım, kim öldürmüş ortaya çıksın. Ne konuşuyorsunuz, gelip bizi suçluyorsunuz? Bunun adı araştırma önergesi, kuşkularınız varsa buyurun araştıralım; bu kadar basit. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hiç mi umurunuzda değil?" değerlendirmesinde bulundu.
'SİZ KENDİNİZİ BİR YERE DARALTMIŞSINIZ'
Temelli'nin konuşması üzerine söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, "Bakınız, aynı şey tekerrür ediyor, hatibimiz kürsüde konuştu, Grup Başkan Vekili cevap verdi, hatibimiz tekrar kendisine yöneltilen eleştiriye, saldırıya, sataşmaya cevap verdi, bir kez daha cevap veriliyor. Şimdi, buradaki problemin şu olduğunu söylemek istiyorum" derken, DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli sataşmada bulundu. AK Parti Grup Başkanvekili Zengin, Temelli'ye dönerek, 'Arkadaşım' şeklinde hitap etti. Temelli bunun üzerine, 'Arkadaşım diyemezsiniz' dedi. Zengin, "Pekala, 'Arkadaşım' da demiyorum. Bundan sonra ben konuşurken, 'Grup Başkan Vekili arkadaşlarım' diyordum, her seferinde, 'Sayın Temelli hariç' diye konuşmamda ifade edeceğim. Bakın, biz her şeyi ciddiye alıyoruz fakat burada yapılan şeyde gerçekten bir tuhaflık var. Siz henüz bir şeyi araştırmaktan bahsederken bir hüküm vermişsiniz zaten; size nezaketle, 'Arkadaşım' diye hitap ediyorum, onu bile itiyorsunuz, öteliyorsunuz; sizin tavrınız bu. Siz kendinizi bir yere daraltmışsınız, bir kendinizin var olduğunu zannediyorsunuz" ifadelerini kullandı.
BİRLEŞİME ARA VERİLDİ
Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ, Genel Kurul'daki tartışmaların devam etmesi üzerine birleşime 15 dakika ara verdi. Genel Kurul, aranın ardından yeniden toplandı.
MUHALEFET MİLLETVEKİLLERİNDEN ASGARİ ÜCRET ZAMMINA TEPKİ
TBMM Genel Kurulu'nda, 'Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmeleri sürerken muhalefet milletvekilleri; 2025 yılı için belirlenen asgari ücret zammına tepki gösterdi. CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "Maalesef korkulan oldu ve 22 bin 104 liralık bir ücret belirlenmiş oldu. Bu ücretteki yüzde 30 artışı neye göre belirlediniz? Resmi rakamlara göre geçen yıl gerçekleşen bu yılın enflasyonu yüzde 47, gerçek enflasyon yüzde 80. Geçen yıl 17 bin 2 lira yapıldığında onun üzerinden resmi olarak yüzde 47 enflasyon gerçekleşti, gerçekte asgari ücretlinin enflasyonu yüzde 100'lere yakın ama buna rağmen yüzde 30 gibi bize göre asla kabul edilemeyecek bir rakam verildi. Biz bu rakamı kabul etmeyeceğiz, milyonlar kabul etmeyecek. Ülkemizdeki ücretlilerin yüzde 60'ı asgari ücretlidir. Asgari ücret temel bir ücrete dönüşmüş durumdadır. Dolayısıyla tüm çalışan kesimleri son derece olumsuz etkileyecek bir rakamdır. Biz bu asgari ücreti kabul etmeyeceğiz, asla boyun eğmeyeceğiz, gök kubbeyi başınıza yıkacağız ve alanlarda, meydanlarda halkımızla birlikte, açlığa mahkum ettiğiniz işçilerle birlikte size bu iktidarı da dar edeceğiz; bunu da böyle bilin" ifadelerini kullandı.
'İŞÇİLER, SİZİN BU ZALİMANE ANLAYIŞINIZA KARŞI DİRENECEK'
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli ise yapılan zammın insani ve vicdani olmadığını kaydederek, "Bu ekonomideki gerçeklik ortadayken böyle bir rakamın açıklanmasını kabul etmiyoruz. Bu bütçeyi buradaki oylarınızla geçirebilirsiniz ama bu bütçe halkın direnciyle sokaklardan asla geçmeyecek. İşçiler, emekçiler sizin bu zalimane anlayışınıza karşı direnecek, bunu böyle bilin. Evet, TÜİK'in rakamı ortada, yüzde 47-48; yeniden değerleme oranı ortada, yüzde 44. Merkez Bankası daha 2 gün önce yılsonu enflasyon rakamını yüzde 45'in üzerinde revize etmişken siz işverenlerin, iş insanlarının teklifini aynen geçirdiniz. Evet, onlar da bu rakamı öneriyorlardı; siz ne sendikayı dinlediniz ne muhalefet partilerini dinlediniz; gittiniz, iş insanları ne diyorsa aynen onu kabul edip asgari ücret olarak belirlediniz. Açlık sınırı 21 bin lira; geçen sene açlık sınırı 13 bin lirayken 17 bin belirlemiştiniz, 4 bin lira fark vardı, bu sene bin lira fark var. Dolayısıyla, yoksulluk sınırı 72 bin liraya çıkmış, neredeyse yoksulluk sınırının 4'te 1'ine indirilmiş bir asgari ücret var. Bütün bunların nedeni, uyguladığınız yanlış ekonomi politikalarında, yanlış siyasetinizde saklıdır. Neden mi? Çünkü enflasyonun nedenini yanlış yerde arıyorsunuz, hala yoksulların sırtından bir istikrar politikası geliştirmeye çalışıyorsunuz" diye konuştu.
'YAZIKLAR OLSUN DİYORUM'
İYİ Parti Grubu Başkanvekili Buğra Kavuncu ise "22 yıldır belki ilk defa enflasyonun bu kadar altında kalmış bir asgari ücret zammı yapılıyor. Yılın ortasında zam yapılmadı, çalışan bir yıldır maaş zammı almıyor; asgari ücret yaygın ücret haline gelmiş. Sayın Cevdet Yılmaz'ın ifadesiyle, SGK'lilerin yüzde 42'sinin asgari ücretle ayakta kaldığı bir yerde bu zam çalışanı mahvettiği gibi sizi de yıkacak arkadaşlar. Çok yoğun tepki var, kabul edilemez, biz İYİ Parti olarak zaten teklifimizi, önerimizi söylemiştik ama denge öyle bir bozuldu ki şu anda atılan adımlar hem açlık sınırının altında hem yoksulluk sınırının altında. Bakın, tüm vergi, harç ve cezalara yeniden değerleme oranı olarak yüzde 44 zammı uygun görüyorsunuz ama çalışana gelince bu ancak yüzde 30'da kalıyor. El insaf diyorum, yazıklar olsun diyorum" dedi.