Siyasetçi kadınlardan çağrı: Aysel Tuğluk'un çığlığı olmalıyız
Demans hastası Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk'un tahliye edilmemesini “insanlık suçu” olarak tanımlayan kadın siyasetçiler, “Aysel Tuğluk’un çığlığıyız ve bu çığlığa tüm kadınları tarihsel görevle dahil olmaya çağırıyoruz” dedi.
Kocaeli Kandıra 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 2016 yılından bu yana tutulan Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk, demans hastalığı ilerlemesine rağmen tahliye edilmiyor. Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) üçüncü kez "cezaevinde kalabilir" raporu verdiği Tuğluk, kamuoyunda oluşan tepkiler üzerine Kobanê Davası’ndan tahliye edildi. Ancak başka bir dosyadan hükümlü olduğu gerekçesiyle tutukluluğunun devamına karar verildi. Hala cezaevinde tutulan Tuğluk hakkında Anayasa Mahkemesi (AYM) de, cezasının infazının ertelenmesi ve tahliye edilmesine yönelik tedbir talebinin reddi yönünde karar verdi.
Kadın özgürlük mücadelesinde önemli bir isim olan Tuğluk’un tahliye edilmesi gerektiğini belirten Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Ayşe Erdem ve Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, ATK raporlarının tamamen siyasi olduğunu belirtti.
HUKUKA AYKIRI
AYM tarafından verilen kararın insan hakları, hukuk ve adalet ilkelerine aykırı olduğuna dikkati çeken Erdem, “Çok kısa bir zaman önce demans hastası Çevik Bir’in aynı gerekçeyle tahliye edildiği anımsanınca, bu kararın makul ve vicdani bir gerekçesinin olmadığı ortadadır. Aysel Tuğluk şahsında yaşanan bu kabul edilemez durumu her ne kadar hukuki bir süreç olarak görmek mümkünse de, meselenin siyasi boyutunun temel belirleyici olduğu aşikardır. Cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluk, hasta tutsaklara dönük yaklaşım Aysel Tuğluk şahsında yaşanan süreçte netleşiyor” dedi.
'ATK KARARLARI SİYASİ'
ATK'nin siyasi iktidar tarafından atama yapılan ve doğrudan Adalet Bakanlığı'na bağlı bir kurum olduğunu ifade eden Erdem, dolayısıyla verdiği kararların da siyasi olduğunu vurguladı. Erdem, “Uzman hekimlerin ve kurumların raporlarına rağmen ATK'nin demans hastası Aysel Tuğluk’a vermiş olduğu raporun hukuka uygun olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Aysel’i cezaevinde tutan siyasi akıl, birbirinden bağımsız değildir. Avukatlarının verdiği bilgiler çerçevesinde, savunma yapmayacağı, neden burada olduğunu bilmediği yönünde beyanları var. Hatta avukatlarını bile tanıyamadığını ifade ediyor. Kürt kadın hareketinin sembol bir ismi olması, kadın hareketinin kazanımlarında çok önemli katkıları olması, kendisine yapılan açık saldırı ve haksızlığın nedeni olarak görülebilir. 28 Şubat Davası’nda yargılanan Çevik Bir kısa süre önce tam olarak aynı teşhisle tahliye edildi" diye hatırlattı.
Tuğluk’un özgürlüğü için mücadele edeceklerine değinen Erdem, imza kampanyaları, açıklamalar ve sanal medya eylemleriyle sürece dahil olduklarını ifade etti. Hak ve özgürlükler alanında herkes için eşitlik ilkesinin önemli olduğunu vurgulayan Erdem, "ATK kararları, kurumların halini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu kararların uluslararası ve ulusal hukuk mevzuatına uygunsuzluğunu her zeminde tekrar tekrar söyleyeceğiz. Hukuksuzluk düzenini sonlandırmadan hiçbir meselede bir yol alamayız" ifadelerini kullandı.
'AYSEL TUĞLUK’UN ÇIĞLIĞIYIZ’
Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren ise, ATK kararlarını “insanlık suçu” olarak nitelendirerek, ekledi: “Erkek iktidarın, erkek yargısı hem Kürt hem kadın hem de siyasi kimliğinden dolayı Aysel Tuğluk’u, hastalığının ilerlemesine rağmen tutsaklığa mahkum etti. Aysel Tuğluk’a yapılanlar, Kürt hareketine yapılan şiddet ve imha politikasıdır. Faşizmin doğasından var olan kadın düşmanlığı, AKP-MHP faşist bloğunun uyguladığı sistemde bir kez daha vücut bulmuştur.
Tuğluk kadınların iradesidir. Uzun süredir birçok kadın, ‘Aysel Tuğluk'a Özgürlük İçin 1000 Kadın’ kampanyası kapsamında alanlarda ve her türlü saldırıya, gözaltına, işkenceye rağmen devam eden bir kadın hareketi ve direnişi mevcut. Her şehirde, her sokakta, her alanda çağrılarımızı duyuruyoruz. Mücadelemiz Aysel Tuğluk ve tüm hasta tutsaklar özgür bırakılana dek kesintisiz devam edecek. Kadınlar olarak, Aysel Tuğluk’un çığlığıyız ve bu çığlığa tüm kadınları tarihsel görevle dahil olmaya çağırıyoruz. Faşizme karşı mücadelenin bir ayağı bu insanlık suçuna ve hak ihlallerine dur demektir."