Sait Dede: Hakkâri'de ordu, sermaye el ele
HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede, "Hakkâri'de ordu, sermaye el ele. Hukuku çiğneyerek bir dizi baskınlar yaparak halk arasında korku ve dehşet yaymaya devam ediyorlar" dedi.
HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve elektrik dağıtım şirketleri ile ilgili TBMM Genel Kurulunda bir konuşma yaptı.
Türkiye'de cezaevlerinde işkence ve kötü muamele uygulamalarının artarak devam ettiğini belirten Dede, "Cezaevlerinin başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere her türlü insanlık dışı ve onur kırıcı muamelelerin uygulandığı birer işkence mekânı hâline gelmesinde en büyük pay tabii ki AKP iktidarınındır. Mecliste verilen araştırma önergelerine, soru önergelerine, baroların ve sivil toplum örgütlerinin raporlarına rağmen cezaevlerindeki bu insanlık dışı durum değişmemiştir" dedi.
"Mahpusların yaşam hakkını her şartta, koşulda sağlamak zorundasınız"
Aile ve yakınlarının mahpusları ziyaret etmek için çoğu zaman binlerce kilometre yol gitmek zorunda olmasının, onların ziyaretlerini asgariye indirmek zorunda bıraktığını ifade eden Dede şöyle devam etti:
"Kontrolsüz, şeffaflıktan uzak, denetimden tamamen izole edilen cezaevinde gerçekleşen her ölümün faili devlettir. Bakın, ne diyordu eski Adalet Bakanınız "Cezaevlerindeki tüm vatandaşlarımız devletimize emanettir, cezaevlerimiz Meclisimiz dâhil olmak üzere uluslararası kurumlara açıktır, her türlü şeffaf denetime açıktır." O zaman soruyoruz size: Bangin Muhammed, Garibe Gezer, Abdülrezzak Şuyur, Halil Güneş, Salih Toğrul, İlyas Demir, Vedat Erkmen, Ramazan Turan ve daha nice can sizin denetim ve gözetiminiz altında nasıl öldü, ölmesine göz yumuldu ya da öldürüldü Mahpusların yaşam hakkını her şartta, koşulda sağlamak zorundasınız."
"Sabahın erken saatlerinde önce köyler ablukaya alınıyor, sonra Hollywood filmlerine taş çıkaran operasyonlar..."
Son zamanlarda, Hakkari'de elektrik dağıtım şirketinin jandarma eşliğinde enerji kaybının önüne geçmek gerekçesiyle yaptığı sayaç taramalarından söz eden Dede, "Hakkâri'de ordu, sermaye el ele. Hukuku çiğneyerek bir dizi baskınlar yaparak halk arasında korku ve dehşet yaymaya devam ediyorlar. Bakın, Vangölü Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi personeli ve jandarma, Yüksekova'ya bağlı Dilekli -Kampa şukeyan- köyüne ve Ovaiçi -Basan- köyüne sayaç kontrolü adı altında baskın yapıyorlar. Sabahın erken saatlerinde önce köyler ablukaya alınıyor, sonra Hollywood filmlerine taş çıkaran operasyonlar... "Drone" destekli hem de. Operasyonun amacı ne? Sözde elektrik sayaçlarını kontrol. Tabii, bu manzarayla karşılaşan yurttaşlar bu baskının sebebini öğrenmeye çalıştıklarında da gözaltına alınıyorlar. Bu korkunç, bu, yurttaşı düşmanı gören uygulamaların çok acı bir sonucunu 2019 yılında yaşadık. Geçen hafta "drone"larla baskın yaptığınız Dilekli köyünde yaşamıştık bunu. 5 Aralık 2019 sabah 05.30'da yine böyle bir operasyon gerçekleştirilmiş, kar maskeli güvenlik güçlerini karşısında birden gören 45 yaşındaki anne Fahriye Gürbüz kalp krizi geçirerek olay yerinde yaşamını yitirmişti" dedi.
"Enerjinin temel bir hak ve ihtiyaç olduğu bir yüzyılda bu yapılan, insanlık dışı bir uygulama değil de nedir?"
Türkiye'de yaşanan güncel ve tarihsel sorunların tamamının kaynağında Kürt sorunundan kaynaklı bir demokrasi sorunu yattığını belirten Dede konuşmasının devamında şunları söyledi:
"Enerjinin temel bir hak ve ihtiyaç olduğu bir yüzyılda bu yapılan, insanlık dışı bir uygulama değil de nedir? Kayıp kaçak konusuna gelecek olursak, bakın, holdinglere bölge bölge bir enerji tekeli yaratıldı. Bunların kimler olduğu herkesçe malumdur. Isparta'da halka reva görülen uygulamaları da gördük. Şirketlerin hâlen eski hatlar üzerinden dağıtım yapması, tek bir iyileştirme yapmaması ve altyapı eksiliğinden koca bir kentte yüz binlerce insan karanlıkta kaldı. Diğer taraftan bu tekelci şirketlerin dağıtımından kaynaklı hak kayıplarının dahi yurttaşlara kayıp kaçak adı altında yüklendiğini görüyoruz. Yani tek bir kalem dahi zarar etmiyor dağıtım şirketleri. Hatların bakımının yapılmamasından, kullanılan iletkenin cinsinden dolayı yaşanan enerji kayıplarını da ya halkın cebinden ya devletten sübvanse ediyorlar. Kimse enerji şirketleriyle bir olup halkları hırsızlıkla suçlayamaz. Kimlerin hırsız olduğunu, kimlerin nasıl çalıp çırptığını herkes görüyor."