Müzik anadili ve diğer dilleri öğrenmede bir köprü

Müzik anadili ve diğer dilleri öğrenmede bir köprü

Müziğin çocukların anadilini ve diğer dilleri öğrenmesinde bir köprü görevi gördüğünü belirten Dr. Sezgin İnceel, ailelere çocukla birlikte ninni ve şarkı söyleme tavsiyesinde bulundu.

Dünya üzerinde konuşulan 7 binden fazla dilin yüzde 40'ının yok olma tehlikesi altında olmasından dolayı Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 2000 yılında Dünya Anadil Günü ilan edilen 21 Şubat, dilsel farkındalık yaratmak ve çok dilliliği teşvik etmek için kutlanıyor. Başka bir dili öğrenmek, öğretmek için başvurulan yollardan bir ise müzik. Araştırmalara göre, başka bir dille müzik yoluyla kurulan ilişki özellikle çocukların dil gelişimi açısından son derece önemli.

Almanya’nın Münih kentinde müzik pedagojisi alanında doktora yapan Dr. Sezgin İnceel, 10 yıldır yaşadığı bu kentte çok dilli büyüyen çocuklarda müzik eğitimi üzerine çalışıyor.

İstanbul’da doğup büyüyen ve Marmara Üniversitesi müzik öğretmenliği bölümünden mezun olan İnceel’le çok dilliliğin önemini dil ve müzik ilişkisi üzerinden konuştuk.

Dil bilimciler, dili bir iletişim aracı olmasının yanı sıra kültürün içinde varlığını sürdürdüğü bir çevre olarak da yorumluyor. Bu anlamda anadil deyince ne kastediliyor, anadili nasıl tanımlarsınız?

Anadilin sözlükteki tanımlarına baktığımız zaman genelde çocukların evde ve yaşadığı toplulukta öğrendiği dil gibi ortak bir nokta çıkıyor. Fakat sadece bu tanım üzerinden gidersek bir ayağının havada kaldığını hissediyorum. Doktora çalışmamdan örnek verecek olursam; kendileri gibi çocukları da çok dilli büyümüş ailelerle mülakat yaptım. Şunu fark ettim ki anadil; sadece nerede, ne zaman, nasıl öğrenilmiş olduğuyla alakalı değil, aynı zamanda kişinin dille kurduğu bağlantıyla da alakalı. Dil sadece iletişim kurmaya yaramıyor. Kendi dünyasını yaratıyor. Tek dilli bir sistemde büyüdüm fakat buna rağmen artık buradaki hayatım üç dilli devam ediyor. İngilizce, Almanca ve Türkçe. Bazı konularda kendimi Türkçe daha iyi ifade ederken bazı konularda kendimi Almanca ifade etmeyi tercih edebiliyorum. Özellikle yaşadıkları ülkeden farklı bir dili konuşan ailelerin çocuklarının öğrendiği dillerde bu kavram kargaşasını önlemek için farklı tanımlar da çıktı. Örneğin ‘miras dili’ ya da ‘topluluğun dili’. Ailedeki dil miras dili olurken, okula gittiğindeki dil topluluk dili olabiliyor.

Hemen her toplumun kendine has anadili olduğu gibi müzikal ana dilinin de olduğunu söyleyebiliriz. Siz de çocuklarla anadil ve müzik çalışmaları yapıyorsunuz. Bu anlamda anadil-müzikal anadil ortaklığına dair neler söylersiniz?

Dil ve müzik çok paralel ilerleyen bir süreç. Kaç dille büyürse büyürsün, hangi dil olursa olsun bir çocuk ya da bebeğin öncelikle dili öğrenmedeki ilk adımı işitmek, dinlemektir. Bol bol dinler, ondan sonra minik minik heceler, harfler çıkarmaya başlar ve ondan sonra bunlar yavaş yavaş kelimelere sonra bozuk ve kısa cümlelere doğru ilerler. En sonunda okul çağında okuma yazma gelir. Bu tabi hayat boyu da devam eden bir süreçtir. 

Müzikte de bu durum aslında çok benzer. Çocuklar müziği önce dinliyor, sonra belki el çırparak minik minik ses vererek şarkı söylemeye başlıyorlar, bedenlerindeki müziği yavaş yavaş keşfetmeye başlıyorlar. Sonra ilerleyen çağlarda imkanları da varsa aileleri de bu olanakları sağlıyor ya da bir şekilde şans eseri enstrümanla tanışabiliyorlar. Daha sonra notaları okumaya yazmaya başlıyorlar. Dille müzik arasında böyle bir paralellik var. Her kültürün kendine has bir müziği tabi ki olabilir ya da iletişim aracı olarak kullandığı bir müzik dili olabilir. Burada önemli olan nokta, anadilde olsa ikinci dil de olsa müzik çok güzel bir köprü görevi görüyor.

Anadilde müzik eğitimi yapmanın çocuklar üzerinde nasıl bir etkisi var?

Doktora çalışmamda bazı katılımcılar kendi anadillerini Türkçe olarak gördükleri için çocuklarıyla Türkçe iletişim kurmak istiyorlardı. Ama çocukları her zaman bunu istemiyor olabilir. Böyle zamanlarda müziğin köprü görevi gördüğü durumlar oluyor. Belki çocuk anadilini konuşmaktan hoşlanmıyor ama o dilde müzik açıldığı zaman eşlik ediyor. Müzik bir iletişim aracına dönüyor. Macar besteci Zoltan Kodaly, ‘Kültürleri ve dilleri öğretmek için geleneksel müzikler en iyi araçtır’ diyor. Ben de katılıyorum en iyi araçlardan bir tanesi. Hem çok güzel bir köprü görevi görüyor hem de kendi içinde bir dünya yaratarak aslında farklı bir iletişim boyutu da kazandırıyor.

Diğer yandan anadilinde konuşamayan/konuşmayan çocukların durumu da mevcut. Bu durumda müzik dil öğrenimini ve iletişimi nasıl kolaylaştırıyor?

İlle bildiğimiz dildeki müziği anlayacağız diye bir kural yok. Tabi ki dille bir bağlantınız varsa müzikle bağlantınız da daha kuvvetli olabiliyor. Ama tam tersi de geçerli. 

Bazen bir şarkı dinliyoruz ve o bizim o dille bağlantıya geçmemizi sağlıyor. Ortaokulda İngilizce derslerim çok kötüydü, sonra İngiltere’den bazı müzik grupları çok ilgimi çekti ve sırf müziklerini anlayabilmek için dille de bağlantı kurdum ve İngilizce öğrenmem böyle başladı. Ailelerin çocuklara aktarmak istedikleri dil, çocukların her zaman almak istedikleri dil olmuyor ne yazık ki. Çocuk ısrarla ‘hayır dur’ diyorsa, bazı strateji değişikliklerine gitmek gerekiyor ya da bazı sınırları çizmek gerekiyor. Çünkü dil yaşayan bir şey, sadece iletişim aracı değil. Dili konuştuk ve bitti değil. Arkada giden birçok şey var. Burada tabi ki okullar devreye giriyor. Okullardaki dil seçenekleri. Çünkü her şeyi ailelerden de beklemek çok büyük sorumluluk. Okullara da iş düşüyor. Yine de müzik çok güzel bir rol oynayabilir hem ev içinde hem de okulda. Kişiler kendi aktarmak istedikleri dilleri bazen gerçekten konuşmaya çekindikleri zaman müzik aracılığıyla aktardıkları oluyor.

Nasıl metotlar uygulamak gerekiyor? Neler önerirsiniz?

Çok büyük metotlar değil bunlar. En büyük aracım şarkı söylemek ve aktif müzik dinlemek. Sadece arabada giderken ya da mutfakta yemek yaparken arka fonda çalan müzik değil de gerçekten oturup, müzik olarak dinlemek. Bakalım bu şarkıda neler konuşuluyor, neler anlatılıyor ona bakmak. Aslında ninniyle başlanılabilir. Çok doğal ve en temel müzik yapma yöntemlerinden biri çocukla beraber ninni ve şarkı söylemek. Onun dışında belki biraz müzikle alakalı olan aileler varsa ritim enstrümanları aracılığıyla tekerlemeler ya da şiirler öğretmek. Bence herkes şarkı söyleyebilir ve söylemeli. Ama bazı insanlar gerçekten hiç istemiyor. O yüzden tekerlemeler, şiirler ya da şarkıların sözlerini ritmik olarak okumak bile faydalı olacaktır. Ama bunu yaptık ve sular seller gibi dili öğrendi gibi bir beklenti olmasın. 

Minik minik adımlarla olur bu süreç. Çocuğun çok dilli olması hem kendine hem de topluma zenginlik katar. Örneğin Kürtçe öğrenmesi bir çocuğun sadece kendisi için değil, çevresi için de bir zenginlik olacaktır.

Okullarda müzik derslerinde farklı dillerde şarkılar söylemek çocuklar üzerinde nasıl bir etki oluşturur?

Müzik derslerinde farklı dillerde şarkı söylemek, o dili hemen öğretmeyecek ama anadilleri farklı olan çocukların kendini o ortama daha ait hissetmesine vesile olabilir. Artı o dili konuşmayan arkadaşların o dilde şarkı söylemesi aralarında iletişimi güçlendirir. Okulda bir müzik dersinde Türkçe, Kürtçe, Ermenice şarkıların söylenmesi ne güzel olurdu. Hem çocukların birbiriyle bağı hem birinin bir dilden bir kelime öğrenmesine vesile olması ve birbirlerinin kültürlerini, ailelerini daha iyi anlamalarına katkı sağlar. 

Çok dillilik genelde pozitif sonuçlar veriyor. Gözlemlediğim kadarıyla çocukların konuşabilecekleri insan sayısı arttığı için özgüvenleri de artıyor. Bir dilde bir şey düşünürken başka bir dilde de düşünebiliyorlar. Dünyaya bakış açıları o yaşlarda daha zengin bir şekilde gelişiyor.

Anadil ve müzikal anadil meselesi etnik ve kültürel kimliklerin tanınmasında da önemli bir rol oynuyor. Özellikle toplumsal uzlaşı meselelerinde dillerin yasal güvence altına alınması ve anadil temelli eğitimin yaygınlaşması çokça konuşuluyor. Fakat her defasında Türkiye’de anadil üzerindeki çalışmalar olumsuz değerlendiriliyor. Bu kapsamda anadil ve anadilde müziğin yaygınlaşmasına dair neler yapılabilir, neler söylersiniz?

Bundan birkaç sene önce burada bir akademisyenin seminerine katıldım. Oradaki bir sözü beni çok etkilemişti; ‘Geleceğin dili çok dilliliktir’ demişti. Buna yürekten katılıyorum. Çünkü konuştuğumuz her dil aslında dünyaya bakış açımıza bir katman ekliyor. Her dilin kendine has özellikleri var ve o dünyayı nasıl algıladığımızı da etkiliyor. O yüzden ne kadar fazla dille ilgiliysek, o dünyaya olan bakış açımız o kadar gelişiyor. Çok dillilik kesinlikle insanı kısıtlamıyor, bölmüyor aksine çoğaltıyor. 

Burada tabi ki politik durumlar da söz konusu olduğu zaman ne yazık ki çok dilliliğin de makul olanları ve istenmeyenleri ortaya çıkıyor. Almanya’dan örnek verecek olursam ki 10 yıldır buradayım. İngilizce-Almanca büyüyen iki dilli çocuğa her alanda kucak açılırken, Arapça-Almanca, Kürtçe-Almanca, Türkçe-Almanca sorunmuş gibi bakılabiliyor. Okullardaki öğretmenlerin, ‘siz evde de Almanca konuşun, çünkü bu çocuğun Almancası iyi değil’ dedikleri de oluyor. Ne yazık ki bu durumlar da var ve bütün bunları göz önünde bulundurarak bu ön yargıları kırmamız ve bunun üstüne çalışmamız gerekiyor. Bütün bu çok dillilikle, kültürle ilgilenirsek o kadar zenginleşiriz ve barışçıl bir ortam olur. Umudum bundan yana. Tabi ki okul bunun içinde en önemlilerden biri. Farklı anadillerde eğitim veren kurumların desteklenmesi lazım. Farklı diller zenginleştirecek.

Dünya Anadil Günü için nasıl bir çağrıda bulunmak istersiniz?

Dünyadaki bütün dilleri hep beraber kucaklayabildiğimiz bir gün ve gelecek diliyorum. Her dil değerli her insanın değerli olduğu gibi. Herkesin her dille iletişimi farklı. Bunların daha çok farkına vardığımız günler gelecekler diliyorum.

MA / Zemo Ağgöz

Etiketler : , , ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.