İHD Hakkari Şubesi ırkçı saldırıları kınadı
İHD Hakkari Şubesi öncülüğünde KESK toplantı salonunda yapılan basın açıklamasına, DİSK, KESK, ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ ve TMMOB destek verdi.
Afyon, Ankara ve Konya kentlerinde Kürt vatandaşlara yönelik saldırılara tepki gösteren İHD Hakkari Şube Eş Başkanı Av. Yusuf Çobanoğlu, "İnsanlık tarihi boyunca, farklı coğrafyalarda ırkçı saldırılar, insan kitleleri arasında ağır ve derin travmalara neden olmuştur" dedi.
Çobanoğlu açıklamasının devamında şunları söyledi:
"Maalesef ki, üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyasında da ırkçılığın neden olduğu travmalar söz konusu olmuştur diyen Çobanoğlu," Irkçılık, ülkemizde yaşayan madun kesimlerin zihin dünyasında, telafisi ancak hakiki bir toplumsal yüzleşme ile mümkün olacak travmalar ortaya çıkarmıştır. Son günlerde basına yansıyan, özellikle Kürt halkı üzerindeki ırkçı saldırılar, Kürtlerin toplumsal yaşamında, ağır tahribatlar ve duygusal kopuşlara neden olmaktadır. Öyle ki, içinde bulunduğumuz temmuz ayı içerisinde yaşanan üç ayrı saldırı dahi bunun en dramatik örneklerini teşkil etmektedir" Çobanoğlu açıklamasının devamında şu iradelere yer verildi," 19 Temmuz 2021 tarihinde Afyon’a mevsimlik tarım işçisi olarak giden Kürt işçiler anadilleri olan Kürtçe dilinde konuştukları için ırkçı saldırıya uğramışlardır. Benzer şekilde; 20 Temmuz 2021 tarihinde, Ankara’da Kürt bir ailenin uğradığı silahlı saldırıda; 2’si ağır olmak üzere 4 kişi yaralanmıştır. 21 Temmuz 2021 1 tarihinde ise Konya’da Diyarbakırlı Kürt bir aileye yapılan silahlı saldırı sonucunda Hakim DAL isimli yurttaş katledilmiştir.
Bu, nefret ve hınç duygularıyla işlenmiş olan ve son derece organize olduğu aşikâr olan saldırıların son 3 gün içinde yaratmış olduğu bu ağır tahribat hemen her gün siyasi cenahalarca bahsedilen ve hali hazırda ülkenin en fazla eksiğini hissettiği toplumsal barış ve ortak yaşama iradesine yapılmış saldırılar olarak görülmelidir. Kurumsallaştırılmaya çalışılan bu ırkçılığın, sadece saldırıların yaşandığı bölgeler için değil, tüm ülke için bir tehdit oluşturduğu görülmelidir. Kürtlere veya başka bir kesime yönelik gerçekleştirilen her ırkçı saldırı, insanın temel hak ve özgürlüklerini tehdit etmektedir. Ve insanlık tarihi de böyle yazacaktır söylemlerinin organize ve sürekli olması, beraberinde birçok organize saldırıyı da getirmektedir. Ülke yönetimine hakim olan siyasi kişilerin sarf ettiği ırkçı söylemler, her geçen gün Kürtlere ve göçmenlere dönük artan nefret suçlarını da artırmaktadır.
Bu nefret suçlarına karşı uygulanan cezasızlık politikaları ise, bu barbarca hislerle gerçekleşen saldırıların geçmişten bugüne olan devamlılığına sebebiyet vermektedir. Yaşanan saldırılara karşı güçlü toplumsal bir tepkinin gelişmemesi, siyasi iktidarın olayların hassasiyetine dair net bir söylem geliştirmemesi ve özellikle faillerin cezalandırılmaması yönündeki cezasızlık politikaları ülkenin yararına bir durum değildir. Bilakis, bu sessizlik hali, bir sonraki saldırıların öncü kuvveti olma hüviyetini taşımaktadır. Bu durum bizlerde, Türkiye toplumunun kutuplaştırılması ve ayrıştırılması için arzu edilen planlı eylemler olduğu izlenimini uyandırmaktadır.
Bu tür kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı nefret söylemleri, halkı kin ve düşmanlığa yönlendirmektedir. İktidar çevrelerini ölüm siyasetine giden bu nefret dilini derhal terk etmeye davet ediyoruz.
Hatırlatmakta fayda görüyoruz ki; birçok ülkede özel olarak “nefret suçlarını” düzenleyen kanunların bulunması, bu suçların yaratabileceği olası sonuçların vahametini ortaya koymaktadır. Ancak buna rağmen, Türkiye’de nefret suçlarına yönelik özel bir kanun bulunmamaktadır. Bu konu, 5237 sayılı TCK’da birkaç madde ile düzenlenmiştir. Örneğin, TCK madde 216 düzenlemesi, “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Şeklindedir. Fakat bu yetersiz maddeler dahi uygulanmamaktadır Önemle bilinmesini isteriz ki; ırkçılığa maruz kalmış olan işçi, emekçi ve yoksul Kürtlere kamusal alanda sahip çıkan bölge baroları ve bölge dışındaki başka barolara dönük, 90’ların kontracı zihniyetinden tanıdığımız ve “gazete” adı altında parti bültenciliği yapan, basın ve yayın ilkelerini mevcut siyasal iktidarın devamı için seferber edenlere karşı, barış isteyen baroların ve onların açıklamalarının yanındayız. Tahir ELÇİ cinayetinde aynı kesimlerin yaydığı nefretin rolünü herkese, yeniden hatırlatmak isteriz. Ceza yaptırımlarının uygulanmayışını, son üç gün içerisinde yaşanan ırkçı saldırılardan ve yakın tarihte yaşanan, gün geçtikçe de artan saldırılarda görmek mümkündür. Bizler Sivil toplum kuruluşları ve hukuk kurumları olarak uygulanan ve faillerini cesaretlendiren bu cezasızlık politikasına karşı, hukuki zeminde olayın takipçisi olacağımızı, insan hak ve onuruna karşı geliştirilen bu ve benzeri her ırkçı saldırıya karşı tereddüt etmeden, bıkmadan ve yılmadan mücadele yürüteceğimizi, basının ve kamuoyunun huzurunda; halkımıza ve tarihe karşı bir borç addettiğimizin bilinmesini isteriz."