'Kürtçe anons yapılırsa uçak düşer mi?'
HDP'li Hişyar Özsoy Mecyis'te yaptığı konuşmada uçaklarda Arapça ve İngilizce anons yapıldığını hatırlatarak "Kürtçe anons yapılsa uçak mı düşer?” diye sordu.
Meclis Genel Kurulu’nda Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı ile bağlı kuruluşların 2022 yılı ve 2020 Kesin Hesap bütçesi görüşmesinde söz alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy, Boğaziçi üniversite öğrencileri ve akademisyenlerinin direnişlerini selamlayarak söze başladı. Gözaltına alınan öğrencilere değinen Özsoy, “Anayasa bu ama bu sistemde vali Anayasa üzerine çıkmış. Siz bunu meşrulaştırıyorsunuz” dedi.
Son dönemlerde bazı uçakların konuşulduğunu aktaran Özsoy şöyle devam etti: “Biliyorsunuz birincisi Sezgin Baran Korkmaz, kara para aklama, rüşvet, mafya ilişkileriyle anılan bir isimdi. Amerika, Avusturya’da tutuklanmasını istedi. İçişleri Bakanı’nın fotoğrafı çıktı. ‘O da başka uçak yoktu’ diye kendini savundu. Artık yerseniz. İkinci uçak hikayesi Özal döneminde alınmış. Cumhurbaşkanına da hizmet etmiş AKP’ye yakın bir isme satıldı. Brezilya’da yakalandı. Brezilya 1,3 ton pudra şekeri çıktı. Uçakta olan tek İspanyol yolcu öldü. İçerde olan Türk pilot ama Türkiye’den şu ana kadar uçak akıbetiyle ile ilgili bir şey söylemiyor. Cumhurbaşkanı uçağı olan ve ‘buçuk’ kuyruk demek. Kuyruğunda ‘Ata’ yazıyor. Brezilya polisi kamulaştırmış, kendisi kullanıyor. Üçüncü uçak hikayesi ilginç. Türk Hava Yolları, Belarus’a yolcu taşıdı. Avrupa Birliği, Türkiye’yi uyardı. Hayır biz yapmıyoruz dediler. Türk Hava Yolları’na yasak getiririz, demesi ardından Minsk’e gidilmeyeceği söylendi. Türkiye’de iktidarın etrafında dönen ne kadar kara ilişkiler olduğu ortada."
DEVLET Mİ YIKILIR?
Ulaştırma Bakanı’na dönen Özsoy, “Bingöllüyüm, Diyarbakır’a sürekli gidiyorum. Uçaklarda sürekli olarak Arapça ve İngilizce anons yapılıyor. Bingöl’ün yüzde 70-80’i Zazaca konuşur. Diyarbakır’da Kurmanci konuşur. En azından bizim oralara giden uçaklarda bir Zazaca, Kürtçe anons yapılsa uçak mı düşer, devlet mi yıkılır? Lütfen saraydaki yetkililer düşünün ayıptır. Sene olmuş 2021, millet Mars’a gidiyor, Ay’a gidiyor. Biz Kürt, Kürdistan, dedi diye tartışma yapıyoruz. 6 yıldır dönüp, dolaştığımız yer tam anlamıyla utanç içerisindeyiz. Herkesin utancı” ifadelerini kullandı.
Üç Kürt hikayesiyle devam edeceğini aktaran Özsoy şöyle devam etti: “Devletin gücünü kadında olsa, çocukta olsa, yaşlıda olsa Kürde gösterme siyaseti. Birincisi Mehmet Emin Özkan. Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesinden sanık kendisi. Vakti zamanında savcılık bile ‘suçu yok, beraat ettirin’ dediği halde hala içerde tutuluyor. Yüzde 87 engelli raporu var. Bir yasa yaptınız ne kadar mafya, tecavüzcü, çeteci varsa çıkardınız. Kendisi de neden içeride olduğunu bilmiyor. Suçu yok, hala yargılanıyor. Yarın beraat ederse hayatını içerde geçirmiş, ölmüş olacak birisi. İkincisi Mazlum İçli. Buna iyi bakın 14 yaşındaki Kobanê protestolarında Yasin Börü dahil 4 kişinin ölümünden dolayı, gözaltına alınan sonra tutuklanan Mazlum İçli. Olay esnasında 14 yaşındaymış. Tam 125 yıl, aldığı ceza ‘devletin bölünmez bütünlüğü’, ‘eziyetle insan öldürme’ böyle dizmişler. Fakat telefon kayıtları, sinyalleri, şoför ve düğün sahiplerinin ifadeleri olayın olduğu an Diyarbakır’a 140 kilometre de olduğuna dair delil olmasına rağmen, savcı ‘bu çocuğun bununla alakası yok’ demesine rağmen aynı savcı 27 gün sonra aleyhine başka bir delil olmamasına rağmen 125 yıl cezaya çarptırdılar. Devletin içerisinde öldürülmüş Bahtiyar Aydın, ama Mehmet Emin amca içerde öldüreceksiniz. Sonra Kürt bizden ne istiyor. Elinin körünü istiyor. Bunun karşısında ne isteyebilir sizden.”
‘BU HİKAYELER TÜRKİYE’NİN RESMİ’
Kandıra Cezaevi’nde ölen Garibe Gezer’e de değinen Özsoy sözlerini şöyle bitirdi: “Devletin emanetindeyken cenazesi çıkmış. Aile cenazeyi alırken sözde kamu memuru, ‘alın cenazenizi gidin lan’ diye bağırma cesareti, cürreti gösterebilen, kayyım atadığınız belediyelerden cenaze nakil aracı verilmeyen, müftüde cenaze evini boşaltın diye bastırıyormuş bir taraftan. Bu kadın tecavüze uğradığını, yerlerde sürüklendiğini söylüyor. Dilekçeler yazmış. Elinden geleni yapmış. Benim Adalet Bakanı olduğum bir yerde bir kadın ‘bana işkence, tecavüz yapılıyor’ derse gece binersiniz aracınıza o cezaevinin kapısına dikilirsiniz. Ama Kürt ya, terörist ya. Ben size bu kadın, çocuk ve yaşlının hikayesini niye anlattım biliyor musunuz? Şu anlattığım 3 hikaye Türkiye’nin resminin parçasıdır. Bunlar aynı hikayenin, resminin iki yüzü. Her türlü rezilliği, kara para aklama, insan kaçırma…”