Kovulan AA muhabiri: Kimseden emir almadım, pişman değilim
Bakan Soylu hakkında sorduğu sorular üzerine işten çıkarılan AA muhabiri Turan kimseden "emir almadığını" söyledi. AK Parti'de de görev alan Turan, sadece "gidişata dur demek istedim" diye konuştu.
Bakanlar Mustafa Varank ve Bekir Pakdemirli'ye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkındaki iddiaları sorduktan sonra işten çıkarılan Anadolu Ajansı (AA) muhabiri Musab Turan, açıklamalarda bulundu.
DW Türkçe'den Cengiz Özbek'e konuşan Turan, soru sorduğu için pişman olmadığını ve "başına gelebilecek her şeye" hazır olduğunu söyledi.
Hakkında "terör örgütüne üye olup olmadığının araştırılması amacıyla" Cumhuriyet Savcılığına ihbarda da bulunulan Turan, basın toplantısında bakanlara, "Son günlerde gündemi meşgul eden konular var. Burada narko bürokrasi ile ilgili iddialar ülkemizi uluslararası arenada zora soktu mu? Hükümetin buna ilişkin bir planı var mı? Ve de 19 yıllık bir toplum hareketi olarak başlayan milletin teveccühünü kazanan AK Parti, ismi şaibelerle anılan Süleyman Soylu'dan daha mı küçük? Buna ilişkin çarşıda, pazarda, metrobüste çocuklar herkes bunu konuşuyor ama sayın bakanlarımız buna ilişkin tek kelime etmiyor. Sayın Pakdemirli bakanımıza sorum da sayın Soylu kabine toplantısında buna ilişkin bir açıklama yaptı mı, savunma yaptı mı? Savunması sizleri tatmin etti mi? Sayın bakanım, üç buçuk yaşında oğlumun yüzüne bakarken bu maskeli balodan dolayı ben utanıyorum. Sizlerin çocuklarınız yok mu?" sorularını yöneltmişti.
AA muhabiri olarak çalışmaya başlamadan önce AK Parti Sultanbeyi İlçe Teşkilatı Yönetim Kurulu üyeliği yaptığını söyleyen Turan, "gidişata dur demek" için bu soruları sorduğunu savundu.
'İLK MEZUNLARDAN BİRİYİM'
2012 yılında Anadolu Ajansı'na girdiğini söyleyen Musab Turan "Haber Akademisi diye bir yapı kuruldu. Beş ay kadar bir eğitim aldık. O eğitimin ardından bu kişilerin yüzde 80'i, 90'ı ajansa alındı. Ben de ilk Haber Akademisi öğrencilerinden ve mezunlarından biriyim" dedi.
'BİZDE İŞLER BU ŞEKİLDE MAALESEF'
Musab Turan, Soylu hakkındaki iddiaların gündeme getirilmemesinden rahatsızlık duyduğunu belirterek "Ben memleketi ve ülkeyi düşünen biriyim. Çocukların geleceğini, Türkiye'de her muhalifin maalesef çeşitli görüşler altına alınarak ötekileştirildiği bir atmosferin olduğunu bilen biriyim. Dolayısıyla bunu sormayı düşündüm. Ama bakanlar ve ekipleri sizi haber ajansı ya da gazeteci değil de emir eri gibi görebiliyorlar. Bizde işler bu şekilde maalesef. Bakanın danışmanına gider işler, yönetimleri görür, haber taslağını görür gibi işler var. Orada basın toplantısından önce kulağıma eğilerek "Soru sormuyoruz" diyen Varank'ın danışmanı Rıdvan Tezel'in tutumu da tetikleyici oldu açıkçası."
'HİÇBİR DÖNEM BU KADAR SIKINTILI DEĞİLDİ'
Eskiden buna benzer dönemler olduğunu ancak hiçbirinin bu kadar sıkıntılı olmadığını söyleyen Musab Turan sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu kadar herkesin merakla beklediği, cevap istediği bir dönem değildi. İnsanlar şuraya çekmeye çalışıyor: "Birileri mi emir verdi?" Vallahi billahi böyle bir şey yok. Yani birey olarak düşündüm gazeteci olarak mesleğimin namusunu kurtarmak adına 'Bu artık sorulmalı' dedim ve sordum. Evladımın hatırı için sizi temin edebilirim ki kimseden bir emir falan almadım. Ben bunu çocuklarımın geleceği için yaptım, gazetecilik vicdanıyla yaptım, meslek onuruyla yaptım. Sadece "Bu bir tarafın adamı mı, bir yerden emir mi aldı" falan denilince çok yaralandım. Yani bu kadar mı körleştik biz toplum olarak insani ve olması gereken bir şeyi görmeye?"
'ANA AKIM MEDYADA YER BULAMAZDI'
Neden görüntü aldığı sorulan Musab Turan, şunları kaydetti: "Haber ajanslarının genel müdürlerine bakanların edeceği bir telefonla bu soruların ve verilen cevapların ana akım medyada yer bulamayacağını bildiğimden kendi Instagram hesabımda yayınladım ve herkesin merak ettiği soruların cevaplarını duymalarını sağladım. Peker diye bir adam çıkmış bir sürü iddia ortaya atıyor ve inandırıcı şekilde şeyler söylüyor, deliller veriyor. Buna ilişkin bir beklenti ver kamuoyunda. İnsanlar sorulara cevap duymak istiyor ama devlet diye bir şey ortada yok. Kimse devlet nezdinden olaya ilişkin bir şey söylemiyor. Dolayısıyla ben de devleti karşımda görünce "Ben bunu sormalıyım" dedim. Ben mesleğimin gereğini yaptım. Gazetecinin görevi soru sormaktır. Ben de bu soruyu sorduğum için pişman değilim."