'Kendi dönemindeki cinayetler faili meçhul değil, faili apaçık belli, yargılanmıyorlar'
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Meclis Grup toplantısında konuşuyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan TBMM'de düzenlenen grup toplasında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Sancar konuşmasına, Almanya’da 2007 yılından bu yana iki yılda bir verilen 'Clara Zetkin 2021 Onur Ödülü' tutuklu Kürt siyasetçi Gültan Kışanak'a verilmesiyle başladı. Kışanak'ı tebrik eden Sancar, "Tüm tutuklu arkadaşlarımıza buradan selam olsun" dedi.İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun geçtiğimiz hafta özel bir yayında 'Benim dönemimde faili meçhul yok" demesini değerlendiren Sancar, "Evet, kendi döneminde bir faili meçhul yok, hepsinin faili belli ama yargılanmıyorlar" dedi.
'HİÇBİR ZORBA YÖNETİMİN BAŞARI ŞANSI YOK'
"Halkımızın kararlılığı ve haklı mücadelesi karşısında hiçbir zorba yönetimin başarı şansı yoktur, olmayacaktır" diyen Sancar, "Hakkari'ye, Şemdinliye gitmemizin özel bir sebebi vardı. Derecik'te bir çoban ve arkadaşı askerin açtığı ateş sonucu yaralanmıştı 15 gün önce. Hakkari'de son 5 yılda 15 sivil kolluk güçlerinin hedef gözeterek açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti.17 sivil yaralandı. Biz de halkımızın sahipsiz olmadığını göstermek halkımızla kucaklaşmak amacıyla gittik. Kürt halkı sahipsiz değildir. Bu zorbalığı alt edecek birikime ve inanca da sahiptir" ifadelerini kullandı.
'FAİLLERİ BELLİ, YARGILANMIYORLAR'
çişleri Bakanı da geçenlerde kendi döneminde faili meçhul cinayet olmadığını, işkence yapılmadığını söyledi. Doğrusu şu: Kendi dönemindeki cinayetler faili meçhul değil, apaçık belli. Bunlar yargılanmıyor, yargı önünde hesap sorulmuyor. Burada cinayetlerin faili belli, akıbetler belirsiz. Biz onu da adaletle belirtli hale getirmek için yürütüyoruz mücadelemizi.
'KÜRT HALKI DA TÜRKİYE HALKLARI DA UNUTMAZ'
Erdoğan dönemin Başbakan olduğu dönemde, Şemdinli'den gelen bir heyete, 'Benden yol isteyin, su isteyin ama bu olayı çözmemi istemeyin' demesini hatırlatan Sancar, "Bunları unutmadık, Kürt halkı da unutmaz Türkiye'nin halkları da unutmaz. Kürt'e bakışın bütün çıplaklığıyla ortaya çıktığına tanık oluyoruz. 'Size su getirelim ama onurunuzdan ve gururunuzdan vazgeçin, haksız hukuksuz yaşamı kabul edin'. Hayır, kabul etmeyeceğiz bunu" ifadelerini kullandı.
'MÜCADELEDEN BİR MİLİM SAPMAYACAĞIZ'
HDP'nin onuru, hayatı, özgürlüğü ve barışı savunmanın anlamına geldiğini söyleyen Sancar, "Sırtını iktidara dayayan güvenlik mekanizmaları sanıyor ki bu bölge gözlerden uzak, istediğimizi yaparız, sivilleri vururuz, kimse sesini çıkaramaz. Halkımızı yalnız ve sahipsiz sanıyorlar. Halkımız kendisinin iradesine ve özgürlüğüne sahip çıkacak güce sahiptir. Biz bu mücadeleden bir milim sapmayacağız yolumuzdan" dedi.
'KAÇAKÇILIK GEREKÇESİNİN ARKASINA SIĞINIYORLAR'
Hakkari'de son 6 yılda asker ve polisin açtığı ateş sonucu en az 11 kişi yaşamını yitirdi. Kentte devlet personelinden kaynaklı tüm ölüm ve yaralanmalarda "cezasızlık" politikası izlendi. Hakkari'de ki saldırılara değinen Sancar, "Şemdinli'de ve Hakkari'nin diğer bölgelerinde sivilleri hedef alan saldırılar sonrası yapılan açıklamalara bakın. Kaçakçılık gerekçesinin arkasına sığınıyorlar, oysa katledilenler sınırda bile değil, şehirin merkezinde" şeklinde konuştu.
"Kaçakçılık dedikleri ne halkımız için?" diyen Sancar, "Bunlar yoksul halkın ekmek ve geçim kavgasından başka bir şey değil. Sınırın diğer tarafında akrabalar var. Zaten sınırın yapay bir bölünmeden başka bir şey olmadığını da biliyoruz. Diğer tarafta da aynı halklar yaşıyor. Ziyaretlerinde birkaç eşya da getiriyorlar. Bunlara kaçakçı muamelesi yapılıyor" dedi.
'ROBOSKİ HATIRLATMASI'
28 Aralık 2011 gecesi, Roboski'de Türk Hava Kuvvetlerinin F-16 savaş uçaklarıyla yaptığı bombardıman sonucunda 34 sivilin katledilmesinin ardından yöre halkının 'Kaçakçılık' yaptığı belirtilmişti. Roboski'yi hatırlatan Sancar, "Roboski'de de aynı gerekçelerle savaş uçakları 34 insanımızı katletmiştir. 33 kurşunun hikayesi de aynıdır. Buradaki politika halkı yoksul ve aç bırakmak, iktidara bağımlı hale getirmek ve onursuz bir yaşama mahkum etmek. Bunu başaramayacaklarını her fırsatta söyleyeceğim" dedi.
'VENEZUELA'YA BAKIN'
Sancar, "Kaçakçılık mı arıyorsunuz? O Kürt halkının geçim derdi için getirdiği basit eşyalara bakmayın. Venezuela'ya, Kolombiya’ya, Kıbrıs’a ve Suriye’ye gönderdiğiniz tırlara bakın. Yoksul köylülerin katırlarına değil gemiciklerinize, tırlarınıza, uçak filolarınıza bakın" ifadelerini kullandı.
'HALKLARIN BİRLİKTELİĞİ BU DÜZENİ KURACAK'
Sancar'ın açıklamalarında öne çıkan başlıklar şu şekilde:
"Bir siyasetçinin Susurluk döneminde kayıtlara geçen sözünü sembol olarak okuyacağım. Dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici, 2000 yılında Radikal'e 'Türkiye'nin bir ucundan girip bir ucundan çıkıyor değil mi uyuşturucu?' Böyle soruya şu yanıtı veriyor: 'Tabii, polis yol verir, TIR'lar yürür, önde polis arabaları gider, arkada bilmem neler eskort yapar, bu uyuşturucu bu şekilde 50 senedir gider, hâlâ da gidiyor.
Esas olarak bu kirli ağların ve ilişkilerin temeli Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikası: İnkar, imha ve savaş politikalarıdır. Bu politikalarla Kürt sorununa yaklaşan iktidar, bu politikaları finanse etmek için bütçenin açık ya da örtülü kaynaklarıyla yetinemiyorlar, başka kaynaklara ihtiyaç duyuyorlar. Hukuk dışına çıktıklarında, devletin nizami güçleriyle bu politikaları yürütmeyi istemiyorlar çünkü işlenmiş ve işlenecek suçlar çok büyük. Bunun sorumluluğundan kaçmak için mafyayı devreye sokuyorlar. Kürt sorununda çözümsüzlük politikası, savaş, imha ve inkar anlayışı böylece çürütüyor ülkenin her tarafını.
''BİR DAHA ASLA' DİYE'
Susurluk'ta birkaç yargılama göstermelik oldu ama faili meçhul cinayet davalarından JİTEM davalarından doğru düzgün sonuç çıkmadı. Çıkmayınca, o dönem bunları yapma hakkını kendinde görenler, ihtiyaç duyduğumuzda yeniden yaparız cesaretini alıyorlar işte. Biz diyoruz ki geçmişte yüzleşme, hesap sorma gereklidir. Her şeyden önce 'bir daha asla' diyebilmek için gereklidir. Biz şimdi güçlü bir sesle bağırmak zorundayız 'bir daha asla' diye.
'YENİ SUSURLUK MASASINI KURDU'
2015 konsepti şimdi yürürlükte, buraya çözüm sürecinde masanın AKP tarafından devrilmesiyle geldik. İktidar, çözüm ve demokratikleşmenin konuşulduğu o süreçte, son olarak Dolmabahçe'de kurulan masaya tekmeyi vurdu, yeni Susurluk masasını kurdu, yeni ortaklar edindi AKP. Bunları birleştiren tek ortak nokta var, Kürt düşmanlığı. Kürt düşmanlığı üzerinden işleyen bu sistem, bütün halka, bu ülkeye düşmanlıktan başka bir şey üretmez. Bunu şimdi ortaya çıkan ifşaatlarla görüyoruz. Kürt halkına yönelik çektirme planını devreye soktular, arkası geldi. Yargı sistemini, medyayı, siyaseti savaş politikalarına göre yeniden şekillendirdiler.
Şimdi konuşmakta olduğumuz bu çöküş, kara para trafiği aynı zihniyetin güncellenmiş şeklinin sonucudur. Savaş politikalarıyla hem halkın evine ateş düşürüyorlar hem de işsizlikle halkın cebini talan ediyorlar. Doksanlarda binlerce köyü yakıp yıkan zihniyet bugün de gençlerin, çocukların geleceğini yıkmaktadır. Bu politikanın tek tanımı; çökertme, yakma, yıkma talan... Bizim bunu mutlaka değiştirmemiz lazım. Yeni diye inşaa ettikleri sistem de Susurluk koalisyonunun yeniden siyaset merkezli örgütlenmesi ve saray eliyle yönetilmesidir.
'SOYLU İTİRAFA DÖNÜŞTÜRMÜŞ OLUYOR'
Bir mafya liderinin ifşaatlarına bakmamız gerek yok. Bu bilgilerin yeniliği ya da önemi nedir diye sorarsanız, sadece kendisi konuşsa, itham ettiği kişiler sussa etkisi bu kadar olmayacak belki. Mesela Soylu çıkıp konuştuğunda, o ifşaatların hepsini itirafa dönüştürmüş oluyor. Kendini aklayacak hiçbir açıklama, gerekçe dile getiremiyor. Sedat Peker'in itham ettiği kişiler kendileri açıklama yaptıkça, o ithamları itirafa dönüştürüyorlar.
'İKTİDARIN ORTAĞI BAHÇELİ'
İktidarın ortağı Devlet Bahçeli, 'Erdoğan hangi yetkiyle eli kanlı gruplara silah sevkiyatı yapmıştır' demişti. Yani Suriye'ye gönderilen silahlar için söylüyor. 'MİT TIR'ları felaket tablosundan sonra hiçbir hükümet ayakta kalamayacak'. Kaldı, sizin desteğinizle kaldı. Bütün bu açığa döktüğünüz suçlara ortak olarak bu iktidarı ayakta tuttunuz. Hepiniz sorumlusunuz. Belki de Tuğrul Türkeş'in o konuşmasından bir cümleyi de aktarmadan geçmek olmaz: 'Vallahi de billahi de o silahlar Türkmenlere gitmedi.' Nereye gitti? Biz biliyoruz nereye gittiğini. Bu silahlarla neler yapıldığını da biliyoruz. Bu hakikatin tümünü ortaya çıkarmak için de daha fazlasını yapacağız. Üstü örtülmek istenen bütün bu insanlık suçlarının açığa çıkmasını sağlayacağız, faillerinin hesap vermesini de mümkün kılacağız.
'HEP DIŞ GÜÇLER'
Hep dış güçler, dış güçler. Halkı yoksulluğa, açlığa, çaresizliğe terk edip yandaş şirketlere katrilyonlar aktarın diye direten dış güçler kimler. Milyonlarca insanın yoksul bırakılmasına neden olan dış güçler kimler? MB'nin 128 milyar dolarını çarçur edin diyen dış güçler kimler? Beşli çeteyi ülkeyi talan ettiren dış güçler kimler? Halkı itiraz etmesin diye korkutmak için çete liderlerine miting yaptırıp halkı tehdit ettiren dış güçler kimler? Savcıların harekete geçmesini engelleyen dış güçler kimler? Demokratik siyaseti engellemeye yönelik her türlü operasyonu yapan, iktidara bunları dayatan dış güçler kimler?
'GEÇTİ O DEVİR'
Soylu, konuşarak mafya liderinin ifşaatlarını itirafa dönüştürüyor. Sonra dönüp bize saldırıyorlar. Yok arkadaşlar! Geçti o devir. Şimdi karşılarında yoluna devam eden HDP ve onun arkasında kararlılıkla yürüyen halklar var. Halkların birlikteliği bu düzeni durduracak.