İHD Hakkari ve kayıp yakınları Serdar Tanış ile Ebubekir Deniz için adalet istedi

Yüksekova Sanat Sokağı’nda bir araya gelen İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, 25 Ocak 2001’de gözaltına alındıktan sonra haber alınamayan Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için adalet talep etti.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, 25 Ocak 2001'de Silopi Jandarma Komutanlığı’na gittikten sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için adalet talebinde bulundu. Bu kapsamda Yüksekova Sanat Sokağı’nda bir basın açıklaması düzenlendi.

Basın açıklamasını okuyan İHD Hakkari Şubesi üyesi Eren Baskın, “Demokratik siyasetin ve yurttaşın yönetime katılma hakkının engellenmesi, Türkiye’yi demokrasiden, hak ve özgürlüklerden uzaklaştırdı. Demokratik siyaset kanallarının kapalı tutulması, hak odaklı toplumsal muhalefeti düşmanlaştıran ve keskin bir siyasi kutuplaşma yaratan siyaset tarzında ısrar edilmesi, toplumsal sorunları çözümsüz bıraktı. Bu siyaset tarzı yalnızca hak ve özgürlükler alanında değil, ekonomik alanda da büyük bir yıkıma yol açtı. Artık yeter! Barış içinde, onurlu bir yaşam hepimizin hakkıdır. Özgür, eşit, adil bir yaşam hepimizin hakkıdır. Tüm sorunların konuşarak, müzakere edilerek demokratik yöntemlerle çözüldüğü, insan odaklı, hak odaklı siyasetin egemen olduğu bir ülke hepimizin hakkıdır. Bu haklarımızın güvence altına alınacağı bir demokratik dönüşüm hepimizin hakkıdır” dedi.

Baskın, 161. haftalarında, demokratik siyasette ısrar ettikleri için gözaltında kaybedilen Kürt siyasetçiler Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için adalet istediklerini ifade etti. Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in kaybediliş sürecine değinen Baskın, “25 yaşındaki Serdar Tanış ve arkadaşları, 2000 yılında Silopi'de HADEP ilçe teşkilatı açmak için çalışmalara başladı. Ancak Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı General Levent Ersöz ve Silopi İlçe Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı Süleyman Can tarafından ağır tehdit ve baskıya maruz kaldılar. Tüm baskılara rağmen, 3 Ocak 2001’de HADEP ilçe teşkilatı açıldı ve Serdar Tanış ilçe başkanı oldu. Ancak baskılar daha da arttı. 25 Ocak 2001’de Silopi Jandarma Komutanlığı, Serdar Tanış’ı telefonla arayarak komutanlığa gelmesini istedi. Serdar Tanış, ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz ile birlikte komutanlığa gitti ve o günden sonra kendilerinden bir daha haber alınamadı. Silopi Jandarma Komutanlığı, beş gün boyunca Tanış ve Deniz’i görmediklerini söylese de kamuoyu baskısının artması üzerine Şırnak Valisi Hüseyin Başkaya, onların 25 Ocak’ta Silopi Jandarma Komutanlığı’na geldiklerini ancak yarım saat kaldıktan sonra ayrıldıklarını belirtti. Baba Şuayip Tanış ise, Levent Ersöz’ün oğlunu sürekli tehdit ettiğini ve son olarak, ‘Oğlun Şırnak topraklarına ayak basarsa yaşatmam’ dediğini aktardı. Tanış’ın komutanlığa çağrıldıktan sonra geri dönmediğini vurguladı” ifadelerini kullandı.

Baskın, insan hakları örgütleri ve BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Komisyonu’nun Tanış ve Deniz’in akıbetinin araştırılması için devreye girdiğini, ancak tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığını belirtti. 2015 yılında dosyanın takipsizlik kararıyla kapatıldığını, Anayasa Mahkemesi’nin ise 2019 yılında başvuruyu süre aşımı nedeniyle reddettiğini hatırlattı.

Baskın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2005 yılında Türkiye’yi oybirliğiyle mahkûm ettiğini ancak Türkiye’nin bu kararı tam olarak uygulamadığını belirtti. “AİHM kararını yerine getirin. Tanış ve Deniz dosyasında kayıplarımızın akıbetini açığa çıkaracak ve suçun fail ve sorumlularını cezalandıracak etkinlikte bir yargılama faaliyeti yürütün. Kaç yıl geçerse geçsin, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Etkinlikte, Ebubekir Deniz’in kızı Ceylan Deniz’in kaleme aldığı mektubu Ozan Akbaş okudu. Akbaş, Ceylan Deniz’in şu ifadelerine yer verdiğini belirtti:

“Değerli Cumartesi Annelerim, gözü yaşlı kardeşlerim, benim gibi sevdiklerini kaybetmiş ailem, Silopi’den sizlere sevgi ve saygılarımla...

Yıllardır verdiğiniz mücadele için size minnettarım. Yanınızda olmayı çok istesem de maalesef olamadım ama gönlüm sizinle...

Ben, Ebubekir Deniz’in kızıyım. 24 yıldır babamı bekliyorum. Bir gün kapı açılır da çıkar gelir diye hep umutla bekledim. Ancak hiç büyüyemedim, hep 5 yaşında kaldım. Düşünsenize, bir gün babanız çıkıyor ve son kez görüşüyorsunuz. O gün kolumuz kanadımız kırıldı. O gün çocukluğumuz elimizden alındı, sahipsiz kaldık. Babamızın gölgesi bile bize yeterken, bir anı bile bırakmadılar.

Zaman her şeyin ilacı diyorlar ya, bizim için zaman bir düşman oldu. Her geçen gün babamızla geçirdiğimiz anıları unutturdu. Oysa her gün yeniden hatırlamak istiyorum. Biz bu hayatta çok şey istemedik; sadece ailemizle güzel anlar biriktirmek istedik. Ama sen gidince, çok eksik kaldık baba.

Her çocuğun anne ve babasıyla yaşama hakkı var. Ama bu hak bizden alındı. Bazen düşünüyorum, şimdi çıkıp gelsen hatırlar mıyım seni diye... Sonra unutamadığım kokun geliyor aklıma.

24 yıldır bitmeyen, tükenmeyen bir hasret, bir bekleyiş ve bir umutla bekliyoruz. Ama ne yazık ki bu süreçte ne adalet işledi ne de kanun uygulandı. Faili belli olmasına rağmen faili meçhul bırakıldı. Onlarca kapı çaldık, ama bize en ufak bir bilgi bile verilmedi.

AİHM, Türkiye’yi mahkûm etti ve adil yargılanma hakkımızın ihlal edildiğini tespit etti. Ama ne yazık ki bu karar uygulanmadı. Dava, tozlu raflarda kalmaya devam ediyor. Bizler, yüzyıllar bile geçse, failler belli olmadan ve akıbetleri açıklanmadan davamızdan asla vazgeçmeyeceğiz.

Benim gibi yüreği acı dolu olan tüm annelerimize selam ve saygılarımla…”

Mektubun okunmasının ardından etkinlik sona erdi.