İHD Hakkari ve kayıp yakınları, Mehmet Zeki Yılmaz için adalet talep etti

İHD Hakkari ve kayıp yakınları, Mehmet Zeki Yılmaz için adalet talep etti

İHD Hakkari ve kayıp yakınları Yüksekova Sanat Sokağı’nda bir araya gelerek Mehmet Zeki Yılmaz için adalet istedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, 9 Şubat 1994’te gözaltına alındıktan sonra kaybolan Mehmet Zeki Yılmaz için Yüksekova Sanat Sokağı’nda bir araya gelerek adalet talebinde bulundu. Basın açıklamasına İHD üyeleri, kayıp yakınları ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ilçe örgütü de katıldı.

whatsapp-image-2025-02-22-at-13-00-23.jpeg

Basın açıklamasını, İHD Hakkâri Şubesi üyesi ve kayıp yakını Eren Baskın okudu. Baskın, 163. haftalarındaki açıklamayı şu şekilde yaptı:

“Bu hafta, gözaltına alındıktan sonra katledilen Mehmet Zeki Yılmaz için bir aradayız. 7 çocuk babası olan Mehmet Zeki Yılmaz, Yüksekova’da bakkal işletiyordu. 9 Şubat 1994’te güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı. Gözaltında ölümle tehdit edilen Mehmet Zeki Yılmaz işkenceye uğradı. O dönemde Yüksekova’da gözaltına alınanların faili meçhul cinayetlere kurban gittiği bilinen bir gerçekti ve bu nedenle kendisini güvende hissetmiyordu. 22 Şubat 1994 sabahı dükkanını açtı, ancak sivil plakalı iki araçla gelen kişiler, zor kullanarak onu arabaya bindirip kaçırdılar. Aile, hemen savcılığa ve emniyete başvurdu fakat gözaltına alındığı inkar edildi. 25 Şubat 1994’te, Yüksekova’nın Dilektaşı köyü yakınlarında Mehmet Zeki Yılmaz’ın ağır işkenceye uğramış bedeni sazlıkta bulundu. Yapılan bütün başvurular reddedildi ve Mehmet Zeki Yılmaz’ın akıbeti faili meçhul bırakıldı. Oğlu, dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. AİHM, Türkiye’yi etkin bir soruşturma yürütmemesinden dolayı mahkum etti. Böylelikle Türkiye’nin adil bir hukuk devleti olduğu normu AİHM kararı ile sekteye uğradı. Bizler, sevdiklerimizin akıbetini sorabilmek ve hukukun üstünlüğünü sağlamak için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Son kaybımızın akıbeti ortaya çıkana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”

whatsapp-image-2025-02-22-at-13-00-22.jpeg

Ardından, Mehmet Zeki Yılmaz’ın ailesinden gelen mektup İHD Hakkari Şubesi üyesi Ozan Akbaş tarafından okundu. Akbaş, mektubu şu şekilde aktardı:

Mehmet Zeki Yılmaz, dürüst ve çalışkan bir esnaftı. Yüksekova’da açtığı bakkalıyla ailesini geçindiriyor ve onurlu bir yaşam sürüyordu. Ancak 1994 yılının karanlık günlerinde, hukuksuzluk ve keyfi uygulamalar onu da adaletsizliğin girdabına sürükledi.

9 Şubat 1994’te, herhangi bir mahkeme kararı olmadan güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı. Bakkalındaki malzemelerden örgüt üyelerine satış yaptığı iddiasıyla suçlandı. Gözaltında ölümle tehdit edilen Mehmet Zeki Yılmaz, bir gün sonra serbest bırakıldı ancak tehditler devam etti. Yüksekova’da gözaltına alınanların faili meçhul cinayetlere kurban gittiği biliniyordu ve Mehmet Zeki, kendisine yapılan tehditlerin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu.

22 Şubat 1994 sabahı, yine her zamanki gibi dükkânını açmaya gitti, fakat geri dönemedi. Sivil plakalı iki araçla gelen kişiler, zorla onu arabaya bindirip kaçırdılar. Oğlu, ona yetişemedi. Ailesi hemen karakola başvurdu ancak hiçbir yanıt alamadılar. Ertesi gün savcılığa yapılan başvurular da karşılıksız kaldı.

25 Şubat 1994’te, Yüksekova’nın Dilektaşı köyü yakınlarında, işkenceye uğramış, mermilerle delik deşik edilmiş bir ceset bulundu. Bu bedenin, Mehmet Zeki Yılmaz’a ait olduğu ortaya çıktı. Yanında 18 boş mermi kovanı ve bir mermi bulundu. Ailesi, sevdiğini kaybetmenin acısını yaşarken, hukukun ve adaletin suskunluğuyla baş başa bırakıldılar.

Aradan 31 yıl geçmesine rağmen bu cinayetin failleri hala bulunmadı. Aile, yıllardır adalet peşinde koşuyor ve yetkililerden bir açıklama bekliyor. Fakat bugüne kadar hiçbir itiraf, soruşturma veya hesap sorma yapılmadı.

Mehmet Zeki Yılmaz’ın kaybı, sadece bir bireyin trajedisi değil, aynı zamanda adaletin kırılganlığının ve hukuk sistemindeki çarpıklıkların bir yansımasıdır. Bu hikaye, unutulmaması gereken bir yara, cevapsız kalan bir isyan ve yıllardır süren bir mücadelenin simgesidir. Çünkü her kayıp, geride adalet için bitmeyen bir arayış bırakır.

Baba kaybını yaşadıklarında çocuklar çok küçüktü ve çaresizdiler. Başları boş kaldı, imkanları olmadığı için büyük şehirlere gitmek zorunda kaldılar. Babasızlığın ne kadar kötü bir duygu olduğunu yaşamayan bilemez. Hayatı zehir edenler, daha beterini yaşasınlar. Davaları 30 yıldır sürüyor, ancak hala bir sonuca ulaşamadılar. Adaletin sağlanmasını temenni ediyorlar. “Duvarlarda yazdığı gibi kalmasın, inancımızı yitirmedik, bu yolda sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğimizi belirtmek istiyoruz.”

Mektubun sonunda ise şu satırlar yer aldı:

“Beyaz bulutlar çökmüş başıma, daha evvelinde karalar bağlamışım, ne fayda? Ben doğmadan önce kaderime mühür vurulmuş. Ağlamaya mecali kalmadı annemin, yitip gitti gençliği. Kimi kimsenin sesi ve kimsesi çıkmamış, kurşunları dizilen çocukluğum öylece saman aşımına uğratılmış. Aynalarda yüzleri yok gençliğimin. Ne cesaret edildi, ne sorgu sual oldu; hep sus pus oldu, her dört bir yanımız dört duvar kesildi.

Olanlar oldu, yanı başında hayallerine ve yüreğine saplanmış paslı kurşunlar… Uçurumun kenarında paramparça bir can, kana bulanmış kırmızı bir gül… Gülüşleri ve yarınları yarım kaldı çığ ve çığlıklar altında. Babam Zeki’nin bedeni… Yine geldi çattı ağıt ayı. Babam şubatta öldürüldü, ben ise temmuzda doğdum, son beşiğim ve ismim ‘Daxwaz’ anlamı ise babasının son isteği. Şu an 30 yaşındayım.”

“BABAMIN NE SESİNİ NE YÜZÜNÜ NE DE KOKUSUNU BİLİYORUM. 30 yıllık ömrümde hep bunlara hasret kaldım. Her 24 Şubat’ta canımdan can eksiliyor. Bu yapılanları babama layık görenlerin hepsi aynı acıların çekmesini diliyorum her gün.”

 Yüksekova Haber
Etiketler : , , ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.