Êzidî Kültür Vakfı: 73. Êzidî fermanı kolektif bir suçtur
Êzidî Kültür Vakfı, 3 Ağustos 2014’te Êzidî yurdu olan Şengal’de IŞİD tarafından gerçekleştirilen soykırımın 8'nci yıl dönümünde açıklamalarda bulundu: "73. Êzidî fermanı kolektif bir suçtur."
IŞİD’in 3 Ağustos 2014’te Êzidî yurdu olan Şengal’de gerçekleştirdiği soykırım saldırısının üzerinden 8 yıl geçti. Ortadoğu’nun en kadim halklarından Êzidîler, 72 ferman-soykırım saldırısına maruz kaldı. Bu son saldırı sonucunda da on binlerce Êzidî katledildi, binlercesi göç yollarında yaşamını yitirdi ve yine binlerce kadın alıkonularak köle pazarlarında seks kölesi yapıldı.
Êzidî Kültür Vakfı, Yeni Yaşam gazetesinden Hicran Ürün'ün sorularını yanıtladı.
'KIZILA BOYANMIŞ BİR GÜN...'
3 Ağustos 2014 katliamında Êzidîler neler yaşadı? Êzidî Kültür Vakfı olarak siz o günü nasıl tanımlıyorsunuz?
Sorunuza kısaca yanıt verecek olursak 3 Ağustos 2014 günü Êzidîlerin toplumsal hafızasında merhametin, vicdanın, kadim komşuluğun ve insanlığın öldüğü gündür aslında. O nedenle 73. ferman olarak Êzidîlerin tarihine geçen bu katliam, daha önce 72 kez vuku bulmuş fermanların bir devamı olarak görülmekte. Dolayısıyla 3 Ağustos 2014 günü bir yanıyla kara diğer yanıyla da kızıla boyanmış bir gündür Êzidîlerin toplumsal belleğinde. Bu bellek yaralıdır, yara tazedir ve bu yarayı kanatmak için muktedir komşu ülkeler başta olmak üzere birçok aktör hâlâ da onu deşmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bağlamın bu noktasından hareket edersek 73. Êzidî Fermanı için komşu ülkeler ve halklar başta olmak üzere herkesin suçlu olduğu kolektif bir kötülüktür diyebiliriz. Sadece selefist veya ikinci zihniyetin bir dışavurumu değildir. Muktedir devletlerin ve halkların ortalığa saçtığı dehşettir. Bugün Êzidîler bu dehşetin gölgesinde yaşayarak hayatta kalmaya çalışmaktadırlar. Bunun ne kadar zor olduğunu anlamak için bir gün, sadece bir gün bile Êzidî olmak kâfidir.
'50 BİN İNSAN GÖÇ ETTİ'
Katliamın ardından göç edenler, katledilenler veya kamplarda yaşamını sürdürmek zorunda olanlar ile ilgili elinizde veriler mevcut mu?
Tüm çalışmalara rağmen bugün hâlâ net verilerle konuşmak mümkün değil çünkü zaten bölgede, uzun yıllardır yönetim boşluğundan kaynaklı, demografik yapıyla ilgili bile kesin veri bulunmuyordu. Ama bugün olgusal verilerle şunu net bir şekilde söyleyebiliriz: katliamın başladığı günden itibaren yaklaşık 350 bin insan evlerini terk etmek zorunda kaldı ve bunların ağırlıklı ekseriyeti kendi ana topraklarına yakın yerlerde kamplarda yaşamaya devam ediyorlar. 50 binin üstünde insanın dünyanın muhtelif ülkelerine göç ettiklerini tahmin ediyoruz. Baskın esnasında 5 bine yakın insanın öldürüldüğünü ve 10 binin üzerinde insanın da esir alındığını verilerle biliyoruz. Bugün ortaya çıkan toplu mezarlardan ise ölü sayısının maalesef 7 binin üstünde olduğunu görüyoruz.
'KAÇ KADIN VE ÇOCUĞUN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ BİLMİYORUZ'
3 Ağustos Êzidî katliamının üzerinden geçen 8 yıla rağmen bugün hâlâ kayıp Êzidî kadınlar var. Kayıp/akıbeti bilinmeyen kadınlar ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Sorunuzdan da anlaşıldığı gibi Êzidîler 2014 yılında sadece yakın tarihin en kanlı katliamıyla karşı karşıya kalmadılar, aynı zamanda bütün dünyanın gözleri önünde büyük bir kadın kırımı yaşadılar. O günden bugüne 8 koca yıl geçmiş olmasına rağmen Êzidîlerin yaraları sarılmadığı gibi, savaş ganimeti olarak kaçırılan kadın ve çocukların durumu da hâlâ ilk günkü vahametini korumaktadır. Dünyanın birçok yerinde kâfir ticareti adı altında yüzlerce binlerce kadın seks kölesi olarak İslam ülkelerine satıldı.
Üzerinden bunca zaman geçmiş olmasına rağmen de ne yazık ki bugüne kadar kaç kadın ve çocuğun kaçırıldığını, öldürüldüğünü veya kaybolduğunu hâlâ tam olarak bilmiyoruz. İlk günden itibaren tahmin edilen 7500 ile 9000 arasında insanımızın, kadın ve çocuğun alıkonulduğu, ganimet olarak esir alındığıdır. Alıkonulan Êzidî kadın ve çocukları kurtarmak için Erbil’de kurulan büro dâhil hiç kimsenin ya da kurumun elinde bu anlamda net bir sayı bulunmamaktadır. Bu bağlamda yaklaşık bir sayı vermem gerekirse 9000 civarında kadın ve çocuğun kaçırıldığını, kadınların köle pazarlarında cariye olarak satıldığını, çocukların ise din değiştirmek üzere indoktrine tabi tutulduğunu söyleyebilirim. Hâlihazırda Êzidî kurumlardan gelen bilgi ve tahminler doğrultusunda 2700’ü aşkın kadın ve çocuk halen kayıptır. Bugüne kadar IŞİD’in elinden kurtarılan kadın ve çocukların toplam sayısı ise 4000’e yaklaşmıştır. Kurtarılan çocuk sayısı 1200’e yaklaşmıştır. Alıkonulan kadınların zorla evlendirilmeleri ve tecavüze uğramaları sonucunda üç yüze yakın çocuk dünyaya gelmiştir. Bu çocukların büyük bir kısmı adanmış Êzidî din insanları tarafından çocuk evlerinde yetiştirilmektedir.
'SANILDIĞINDAN ÇOK DAHA TEHLİKELİ BİR İŞ'
Esir alınan kadınların Ankara’da art arda internet üzerinden ‘satıldığı’ ortaya çıktı. Kaç aile bu şekilde kadınları IŞİD’in elinden fidye karşılığı aldı bilginiz var mı ve burada IŞİD’in nasıl bir organizasyonu söz konusu?
Resmî olarak şu an Ankara’da bulunan çocuğumuzun dışında kayda geçmiş herhangi bir kadın veya çocuk olmadığından bu soruya net bir yanıt vermek mümkün gözükmüyor. Genel olarak düzen dark web dediğimiz derin internet üzerinden işletiliyor, alıkonulan kadın veya çocuk satışa çıkarılıyor ve herhangi bir aracı kanalıyla ya da direkt aileyle veya herhangi bir izleme kurumuyla iletişime geçiliyor. Bu bir “pazar” haline dönüşmüş durumda ama söz konusu pazarın nasıl işlediği hususuna detaylı olarak değinmek istemiyoruz. Çünkü herhangi bir şekilde hiç kimseye zarar gelmesini istemeyiz. Genel olarak tüm süreç kapalı devre yürüyor ve öyle de yürümek zorunda çünkü sanıldığından çok daha tehlikeli bir iş bu.
Peki esir alınan kadınların Ankara’da ortaya çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz, neden Ankara veya Türkiye?
Son birkaç olayın Ankara’da cereyan etmesi şüphesiz tesadüf değildir ama tek merkez Ankara değildir. Hatay başta olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde alıkonulmuş Êzidî kadın ve çocukları olduğunu hem tahmin ediyor hem de biliyoruz. Tabii ki kesin bir sayı vermemiz mümkün olmadığı gibi tahmini bir sayı vermek de çok mümkün değil. Ama şunu da açıkça söylememiz gerekiyor. IŞİD’in kendisini güvende hissettiği ülkelerin başında ne yazık ki Türkiye geliyor çünkü Türkiye başından beri radikal bütün unsurlara hem kapılarını açmış, hem bağlantı ağları kurmuş hem de hamiliğini yapmıştır. Ayrıca esir alınan bu kadın ve çocukların birçoğunun civar ülkelerde olma ihtimalinin oldukça yüksek olduğu da bilinen başka bir gerçek. Tüm bunları göz önüne aldığımızda Türkiye’de alıkonulmuş kadın ve çocuk sayısının tahmin edebileceğimizin ötesinde olma ihtimalini güçlendiriyor.
Kadınlar dışında kaçırılan ve cihatçı olarak yetiştirilen Êzidî çocukların olduğu da basına yansıdı. Çocukların durumu ile ilgili bilgi verebilir misiz? Bu çocuklar IŞİD’in elinde nasıl bir muameleye maruz kalıyor?
Bu ve buna benzer sorulara ne yazık ki homojen bir yanıt vermek pek mümkün değil çünkü her olay bir şekilde tekildir. Her ne kadar ferman bütün izleri kapsayan bir niteliğe sahip olsa da esaretten kurtarılan her bir bireyin hikâyesi tekildir. Dolayısıyla herkesin maruz kaldığı muamele tabiatı nedeniyle birbirinden farklıdır. Ortak olanlar ise kadınların istisnasız bir şekilde tecavüze uğraması ve çocukların beyin yıkama odalarında Müslümanlaştırılıp Allah’ın askerleri olarak kendi kavimlerinin üzerine saldırma hakikatidir. Ellerindeki çocuklar özel kurulmuş ıslah okullarında indoktorine edilerek Müslümanlaştırıldı.