Dünyada her 44 çocuktan birinde otizm görülüyor
Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Maçkalı, otizmde çocuklara bir şey öğretmenin değil, çocuğu anlamanın, onun kendini ifade etmesini sağlamanın önemini vurguluyor.
Birleşmiş Milletler'in otizm konusunda farkındalık yaratmak amacıyla 2008'de ilan ettiği Dünya Otizm Farkındalık Ayı'nın bu yıl 15'incisi gerçekleşiyor.
Her yıl 2 Nisan günü "Dünya Otizm Farkındalık Günü" olarak anılıyor ve nisan ayı boyunca tüm dünyada otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulunması ve bu alanda kamuoyunun bilinçlendirilmesi amacıyla çalışmalar yürütülüyor.
Hastalık Korunma ve Koruma Merkezi'nin verilerine göre dünyada her 44 çocuktan birinde otizm görülüyor. Dünya nüfusunun yüzde birinde ise otizm olduğu düşünülüyor.
Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi Direktörü Zeynep Maçkalı, otizmin yaygınlığında yıllar içinde bir artış yaşandığına dikkati çekerek otizm tanısı sonrası ilk önerilen yöntem olan özel eğitimin yanı sıra psikolojik desteğin de önemini vurguluyor.
Maçkalı otizmli ile ilgili olarak şu bilgileri veriyor:
"Otizm, yaşıtlarıyla kıyaslandığında, etrafındaki kişilerle sosyal ilişki ve etkileşim kurma isteğinde kısıtlılığın, tekrarlayan hareketlerin gözlendiği; dil kullanımının kısıtlı veya hiç olmadığı nörogelişimsel bir bozukluktur. Tekrarları sevmek ve aynılık ihtiyacı da otizmde yaygın şekilde gözlenen durumlardır. Otistik belirtiler, en belirgin olarak ikili ilişki kurma ve sürdürme isteği ile tekrarlayan hareketlerde gözlenebilmektedir. Otizmin bir spektrum bozukluğu olduğu unutulmamalıdır. Bahsi edilen belirtiler her otizmi olan bireyde benzer şekilde görülmemektedir. Belirtilerin şiddeti ve seyri, bireyin sürekliliği işaret eden eğrinin hangi tarafına düşebileceğini işaret etmektedir."
"Ailenin desteklenmesi önemli"
Maçkalı, otizmin tedavisine ilişkin önerilerini de paylaşıyor:
"Otizmin psikososyal tedavisinde yaygın olarak davranışçı yöntemler kullanılıyor. Ancak son 10-15 yıldır gelişimsel, ilişki odaklı müdahalelerden umut verici sonuçlar elde ediliyor. Bu müdahaleler kapsamında sadece özel eğitim değil, çocuğun ve ailenin; özellikle de annenin psikolojik olarak desteklenmesi de çok önemli. İlişki odaklı çalışmada, çocuğun oyun ve sanat yoluyla ilişkiye davet edilmesi amaçlanmalı. Bunun için ses, resim, basit müzik aletleri, çeşitli nesneler kullanılabilir. Burada çocuğu ilişki kurması için zorlamak yerine, ilişkiye hazır olması için ihtiyaç duyduğu ortamı sunmak ve bunu tutarlı şekilde devam ettirmek önem taşımaktadır. Çocuğa bir şey öğretmek değil, çocuğu merak etmek, onu anlamaya açık olmak, çocuğun yönelimlerine izin vermek, kendini ifadesine etmesine alan açmaya çalışmak önemlidir."
Çocuğun yaşadığı zorluk kadar ailelerin de bu durumdan etkilendiğini belirten Maçkalı, "Aileye sunulacak destek kapsamında ailenin endişelerinin ciddiye alınması, gözledikleri bu tablonun ne anlama geldiğinin onlara açıklanması ve neler yapılabileceğinin, neler yapabileceklerinin ele alınması, yaşadıkları zorluklarla nasıl başa çıkabilecekleri yönünde ailenin güçlendirilmesi çok önemlidir. Çocuk ve aileyle birlikte sürdürülen psikoterapötik çalışmada, ilişkide oluşan hasarlar onarıldıkça, gelişimsel aksamalar 'normal'e yaklaşmaya başlayacak, ailenin aldığı destek sürecin hızlanmasına alan sağlayacaktır" diye konuştu.