Dezenformasyon tasarısı: Yalan haber suç mu, değil mi?
Dezenformasyon yasası hazırlığında sona gelindi. Taslakta yalan haber yapmanın ve bunu yaymanın müstakil suç haline getirilmesi öngörülüyor. Uzmanlara göre ise yalan haberin tanımını yapmak hukuken mümkün görünmüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla planlanan dezenformasyon yasasını gündemine alan Ak Parti ve MHP, kanun teklifini Haziran ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) sunmaya hazırlanıyor.
TBMM Adalet Komisyonu üyesi Ak Parti ve MHP'li milletvekilleri yasa taslağının görüşmeleri için Salı günü Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal başkanlığında bir araya geldi. Toplantıda bant daraltmadan, internet sitelerinin resmi ilan alabilmesinin önünü açacak olan düzenlemeye kadar pek çok değişiklik gözden geçirildi.
DW Türkçe'nin edindiği bilgiye göre, daha önce de gündeme gelen yalan haber konusu bu toplantıda da konuşuldu ve taslak metinde yer almasına karar verildi. Buna göre yalan haber yapmanın ve yalan haberi kasıtlı bir şekilde yaymanın, Türk Ceza Kanunu'na (TCK) eklenecek bir maddeyle müstakil suç haline getirilmesi öngörülüyor.
Kasıt ve örgütlülük şartı aranacak
Edinilen bilgilere göre, yalan haberi yapan ve yayan diye iki ayrı suç tanımı olacak. Ancak, her iki suçta da kasıt ve örgütlülük şartı aranacak. Paylaşımın örgütlü ve organize bir şekilde olması ve belirli bir amaca yönelik olduğunun tespit edilmesi durumunda hapis cezasına kadar varan yaptırımlar öngörülecek. Suç unsurunun oluşup oluşmadığına ise ihtisas mahkemeleri karar verecek.
Akdeniz: Tanımlamasını yapmak hukuken çok zor
Ancak yalan haberin tanımının nasıl ve hangi kriterlere göre yapılacağı ise kamuoyunda tartışma konusu oldu.
İfade Özgürlüğü Derneği kurucularından hukukçu Prof. Dr. Yaman Akdeniz'e göre bu konu halen Avrupa ülkelerinde de tartışılıyor. Yalan haber tanımlamasının hukuken çok zor olduğuna dikkat çeken Akdeniz, dezenformasyonla mücadelenin hukuk yoluyla mücadelesinin kolay olmadığını da belirtti. Akdeniz, TCK'ya böyle bir suç tanımı eklenmesi halinde bundan yalnızca muhalif siyasetçilerin değil, hükümet yetkililerinin de etkilenebileceğini kaydetti. Akdeniz, konuşulmakta olan teklifin dışında Twitter, YouTube gibi platform sağlayıcıları ile ilgili de yakın zamanda yeni düzenlemelerin olabileceğine dikkat çekti.
"Hükümet seçimlere hazırlanıyor" iddiası
Akdeniz, "Tüm bu hazırlıklardan ve medyada yazılıp çizilenden yeni sosyal medya yasası ile hükümetin aslında 2023 seçimlerine hazırlandığını anlıyoruz. Dolayısıyla hedef 2023 seçimleri öncesinde hükümete zarar vereceği düşünülen bilgi ve içerik paylaşımını kontrol almak" iddiasında bulundu.
Taslağın kamuoyundan saklandığını da vurgulayan Akdeniz, "Tabii, pazarlama açısından hep bunu vatandaşın ihtiyacı olan iyi bir şeymiş gibi pazarlıyorlar. Fakat aslında burada hükümet kendi kendisini korumak için yeni mekanizmalar geliştiriyor" diye konuştu.
Kişilik hakkına saldırı varsa yargının konusu olur
Bilgi Üniversitesi'nde medya yönetimi üzerine ders veren NewsLabTurkey Araştırma Koordinatörü Dr. Sarphan Uzunoğlu ise "Yargı, bir haberin yalan olup olmadığına karar verecek yetkinlikte mi?" sorusunu gündeme getirdi. Dünyanın birçok ülkesinde bir haberin doğruluğunun ancak kişilik haklarına saldırı ya da benzeri bir durumda yargının konusu haline geldiğini kaydeden Uzunoğlu, "Mesela mahkeme, defamation dediğimiz kişilik haklarına saldırı vesaire varsa bu tarz meselelerde belki karar verebiliyor" dedi.
Dünyada denetim üçüncül organizasyonlarla
Uzunoğlu, yeni yasa ile yargının denetleyici bir kurum mekanizmasına dönüştürülmek istendiğini de ifade etti.
Uzunoğlu, Avrupa ve Kuzey Amerika'daki farklı yaklaşımlara değindi. Uzunoğlu, dünyada genel yaklaşımın üçüncül organizasyonların ya da uluslararası federasyonların denetim süreçlerini yürütmesi şeklinde olduğunu da kaydetti. Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı'nın denetim görevi yürüttüğünü ve bu kurumdan onay alan kuruluşlar olduğunu kaydeden Uzunoğlu, "Türkiye'deki örnekleri olarak Doğruluk Payı'nı, Teyit'i verebiliriz" dedi.
Ak Parti ve MHP çevreleri, sosyal medya platformlarının denetim mekanizmalarının yeterince işlememesini eleştiriyor.
Uzunoğlu ise sosyal medya platformlarının kendi içinde de etik rehberleri bulunduğunu ve şikayetlere karşı çok hızlı geri dönüşler sağlandığını belirtti. Ancak Uzunoğlu, bu platformların Türkiye'de yapması gerekenleri de anlattı. Sosyal medya platformlarının Türkiye'de yeterince hızlı olamadığını dile getiren Uzunoğlu, "Çünkü platformların önemli bir kısmının yeterince yerli çalışanı yok. Örneğin Twitter'ın gerçekten 10 ya da 20 tane Türkçe bilen çalışana ihtiyacı var aslında bakarsanız" dedi.
İnternet medyasına resmi ilan ve basın kartı
Edinilen bilgiye göre internet medyasına yönelik düzenlemeler de yer alıyor. Buna göre internet medyasına da resmi ilan verilecek, çalışanlar basın kartı alabilecek. Ancak, meslek örgütlerinde bu düzenleme ile ilgili kriterlerin net bir şekilde belirlenmemesi durumunda muhalif medyanın ayrımcılığa uğrayacağı endişesi hakim.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Can Güleryüzlü, internet medyasında çalışan meslektaşlarının özlük hakları ve basın kartına ilişkin sorunlarının çözülmesini beklediklerini söyledi ancak bu konudaki endişesini de dile getirdi. Güleryüzlü, "Mevcut uygulamalar esas alındığında bunun çözümünün sağlıklı işleyemeyeceği kaygısına düşmekteyiz. Çünkü basın kartı uygulaması malum iktidar tarafından gazeteciler üzerinde Demokles'in kılıcı ve bir tehdit olarak kullanılmaktadır" dedi.
Güleryüzlü, iktidarın gazetecileri basın kartlarını ellerinden almakla tehdit ettiğini, resmi ilanların da iktidar güdümündeki medyaya kaynak aktarımı için kullanıldığını iddia etti. Var olan uygulamaların bunun işareti olduğunu savunan Güleryüzlü, "Yapılması gereken bu alanda faaliyet gösteren basın örgütleri ile yan yana gelinerek düzenlemenin basın özgürlüğünü, halkın haber özgürlüğünü esas alan bir şekilde hayata geçirilmesidir" dedi. Güleryüzlü, meslek örgütü olarak yasa teklifi hazırlanma sürecinde katkıya hazır olduklarını ve iktidara, meslek örgütlerine kulak verme çağrısında bulundu.