Demirtaş: Geleceğin Türkiyesi’nde AKP-MHP yoktur, bitmiştir onlar
Selahattin Demirtaş: Kimileri, Erdoğan’ın son derece akıllıca ve planlı hareket ettiğini sanıyor. Oysa kesinlikle öyle değil. Günübirlik, stratejiden yoksun, öfke ve panik haliyle hareket ediyor.
Tutuklu yargılama süreci 5 yılı aşkın süredir devam eden eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye'de değişim sürecinin başladığını belirterek, önümüzdeki sürece ilişkin, "Eski kalıplara, alışkanlıklara ve şablonlara göre düşünmeyi, siyaset yapmayı herkes terk etmelidir. Yeni bir dönem başlıyor ve herkesin kazanacağı bir proaktif siyaset tarzını tutturmak zorundayız. Şikayet dilini, mağdur dilini, yardım isteyen dili terk edip kurucu iktidar misyonu ve özgüveniyle hareket etmek gerekir. Geleceğin Türkiyesi’nde AKP-MHP yoktur, bitmiştir onlar. Şimdi artık, yeniyi inşa etmek için demokrasi güçlerinin en geniş birlikteliğinin zamanıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Avukatları aracılığıyla Medyascope’tan Ferit Aslan'ın sorularını yanıtlayan Demirtaş'ın açıklamaları şöyle:
-AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin sizinle ve Osman Kavala ile ilgili kararları için, “Tanımıyoruz. Olay bu kadar basit. Yok farz ediyoruz” dedi. Neler söyleyeceksiniz?
Erdoğan, rejimini anayasasızlık ve hukuksuzluk üzerine inşa etmeye çalıştığından, bu yaklaşımında garipsenecek bir durum yok. Yeni ucube sistemde tek adamın kendisi hukukun yerine geçmiştir. Sistemin mimarisi de işleyişi de bu tek adamın gücü oranındadır. Dolayısıyla Erdoğan her fırsatta güç gösterisi yaparak kendi kişisel rejiminin işler halde olduğunu hatırlatma ihtiyacı duyuyor. Hukukun üstünlüğü ile Erdoğan rejimi bir arada olamaz, biri varsa diğeri yoktur. Ancak bu rejim, günümüz Türkiyesi’nde sürdürülebilir bir sistem değildir. Zaten artık çöktü ve tel tel dökülmeye başladı. Kimileri, Erdoğan’ın son derece akıllıca ve planlı şekilde hareket ettiğini sanıyor. Oysa kesinlikle öyle değil. Günübirlik, stratejiden yoksun, öfke ve panik haliyle hareket ediyor. Durumu toparlayamayacağının o da farkında. Dolayısıyla battı balık yan gider politikası izliyor. Bu politika için de ne akla ne de zekaya ihtiyaç var zaten. O nedenle, bu battı balık yan gider politikasını “başarıyla” uygulayabiliyor.
-Erdoğan’ın özellikle sizinle ve Osman Kavala ile ilgili bu duruşunu neye bağlıyorsunuz? Başka bir ülke pasaportunuz olsaydı bunlar yaşanır mıydı sizce?
Belirttiğim gibi, Erdoğan güç gösterisi yapmak, kudretli olduğu hissi vermek için benim ve değerli Osman Kavala’nın tutuklu kalmamıza ihtiyaç duyuyor. Böylelikle hem Kürtler’i hem de Türk muhalifleri baskı altında tutmayı hedefliyor. Sembol isimler üzerinden, yargı bürokrasisi başta olmak üzere tüm devlet mekanizmalarına da tehdit mesajı göndermiş oluyor. Tabii, bizlere yönelik kişisel öfkesini, kinini ve intikam duygusunu da bütün bunlara eklemek gerek. Rahip Brunson, Deniz Yücel ve İsrailli turist çiftin Erdoğan’ın açık talimatıyla serbest kaldıkları göz önünde bulundurulduğunda evet, halen içeride olmamızın nedenlerinden biri de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmamızdır. Neyse ki bizim de güvendiğimiz halk var. Halkın yaptırım gücü Trump’ın ya da herhangi bir ABD başkanının tweetlerinden daha etkilidir. Bunu hep birlikte göreceğiz.
-Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın size yönelik, “Muhalefete ortak miting yapma aklı vereceğine, sen bir tane miting yap bakalım” diye bir çağrısı oldu. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Kendisine sormak gerek, ne dediğinin farkında mı acaba? Kendi talimatıyla hapiste olduğumu zaman zaman unutuyor herhalde. Belki hafıza kaybı yaşıyor, belki de ben hapisten de siyaset yapmaya devam ettiğim için beni dışarıda sanıyor. Allah akıl fikir versin, ne diyeyim? Bu konudaki tweetim duruyor. Halen yanıt vermiş değil.
-Size göre HDP dahil olmak üzere muhalefet, bu dönemde üzerine düşeni yeteri kadar yapıyor mu? Ortak miting çağrınız vardı mesela.
Muhalefet, tüm baskılara rağmen büyük bir mücadeleyi kararlıkla yürütüyor. En fazla baskı HDP’ye yönelik ama en güçlü ve dik duran da HDP. Ortak miting yapılması bir öneridir, belki seçim döneminde daha ciddi bir şekilde ele alınır. Muhalefet, AKP trollerinin saldırı ihtimaline göre tutum almaktan vazgeçmelidir. Bu pespaye takımına bakarak siyaset yapmak yerine, herkesin yüzünü halka dönmesi gerekir.
-Erdoğan, sizce Kürt seçmenden umudunu kesti mi? HDP ve Kürt seçmenin kilit noktada olduğu tespiti herkesim tarafından yapılırken, neden iktidar mevcut politikayı sürdürmekte ısrar ediyor?
Erdoğan’ın ne yapıp yapmayacağı, doğrusu beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Biz, kendi yapacaklarımızla ilgiliyiz. Kürtler de Erdoğan’ın ne diyeceğini, ne yapacağını zerre kadar merak etmiyordur. Son yıllardaki uygulamaları, bir değerlendirme yapmak için yeter de artar bile. Bunca zulüm, baskı, tehdit, hakaret, kayyum, operasyon, tutuklama sonrasında Kürtler’in yüzlerini AKP-MHP’ye dönmesi mi bekleniyor? Buna yanıt vermek benim için züldür, Kürtler için de hakarettir. Olan oldu, bitti. Bunun geri dönüşü, özrü, telafisi yoktur. Bunca şeyin bedelini siyasette aynı ölçüde ödetmeden, Kürtler yola devam edemezler. Türkiye’de değişim başladı. Hem HDP hem de Kürtler bu değişimin öncüsü, parçasıdırlar. Eski kalıplara, alışkanlıklara ve şablonlara göre düşünmeyi, siyaset yapmayı herkes terk etmelidir. Yeni bir dönem başlıyor ve herkesin kazanacağı bir proaktif siyaset tarzını tutturmak zorundayız. Şikayet dilini, mağdur dilini, yardım isteyen dili terk edip kurucu iktidar misyonu ve özgüveniyle hareket etmek gerekir. Geleceğin Türkiyesi’nde AKP-MHP yoktur, bitmiştir onlar. Şimdi artık, yeniyi inşa etmek için demokrasi güçlerinin en geniş birlikteliğinin zamanıdır.