Cizre JİTEM davası AYM’ye taşındı
Aralarında emekli Albay Cemal Temizöz’ün de olduğu sanıkların beraatına karşılık, müşteki aileler AYM’ye bireysel başvuruda bulundu.
Şırnak, Cizre’de 1993-95 yıllarında 21 kişinin gözaltında kaybedilmesi ve faili meçhul cinayetle öldürülmesiyle ile ilgili dava dosyası Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı.
MA’dan Ahmet Kanbal’ın haberine göre, beraat kararının Yargıtay tarafından onanması üzerine müştekiler Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu.
Müştekilerden Hediye Başkak ve diğer beş başvurucu adına avukat Veysel Vesek, başvuruda, “yaşam hakkının ihlali” ve dosyada “etkin bir soruşturma yürütülmediği” gerekçelerini sundu.
Avukat Vesek, dilekçesinde ortada insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu belirtirken, sanıklar hakkındaki beraat kararı nedeniyle ihlal kararı verilmesini talep etti.
Beraat, ikiye karşı üç oyla onandı
21 kişinin zorla kaybedilmesi ve yasadışı keyfi infaz edilmesi ile suç işlemek için örgüt kurmak suçlarından yargılanan dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı, emekli Jandarma Kıdemli Albay Cemal Temizöz, eski Cizre Belediye Başkanı ve korucubaşı Kamil Atağ, Kukel Atağ, Tamer Atağ, Adem Yakin, Fırat Altın (Abdulhakim Güven), Hıdır Altuğ ve Burhanettin Kıyak 5 Kasım 2015’teki 49. duruşmada beraat etmişti.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 21 kişinin kaçırılarak infaz edilmesine ilişkin açılan JİTEM davasında dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz’ün arasında bulunduğu sekiz sanığa verilen beraat kararlarını ikiye karşı üç oyla onamıştı.
Temizöz davası nedir?
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 14 Temmuz 2009’da Jandarma Kıdemli Albay Cemal Temizöz ve diğer sanıklar hakkında 1993-1995 arasında 20 sivilin öldürülmesi suçlarından iddianame düzenledi.
Sanıklar, “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekküle katılarak mensubu olmak, insan öldürmeye azmettirmek ve insan öldürmek” ile suçlandı.
Sanıklardan Cemal Temizöz’ün dokuz, Kamil Atağ’ın yedi, Temer Atağ’ın iki, Adem Yakin’ın yedi, Hıdır Altuğ’un üç, Fırat Altın’ın (Abdulhakim Güven) altı, Kukel Atağ’ın ise bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları istendi.
Sorgu/infaz timi
İddianamede, 1993-95 yılları arasında Cizre İlçe Jandarma Bölük Komutanı olan Cemal Temizöz’ün; Bedran/Şahin kod isimli Adem Yakin, Ferit kod isimli Fırat Aydın ve Tayfur kod isimli Hıdır Altuğ ile gerçek isimleri tespit edilemeyen uzman çavuşlar Yavuz Güneş, Selim Hoca, Cabbar ve Tuna kod isimlerini kullanan kişilerden oluşan sivil bir sorgu/infaz timi kurduğu, bu grupla, PKK’ye yardım ettiğini düşündüğü ya da özel sebeplerden dolayı gözaltına aldığı 20 kişiyi “terörle mücadele” adı altında işkenceyle sorguladığı, zorla kaybettiği ya da öldürdüğü iddia edildi.
Tuna kod isimli kişinin bir trafik kazasında öldüğü ancak diğerlerinin gerçek isimleri belirlenemediği için haklarında kamu davası açılamadığı belirtildi.
En büyüğü 48, en küçüğü 12 yaşında
İddianamedeki faili meçhul cinayetlerin ilki 1993 yılı başında ve sonuncusu 1995 yılının Mayıs ayında gerçekleştirildi. Silopi’de yaşayan Abdullah Efelti’nin zorla kaybedilmesi dışında bütün maktuller Şırnak’ın Cizre ilçesi merkezinde ya da köylerinde yaşarken zorla kaybedildi ya da öldürüldü. En büyüğü 48, en küçüğü 12 yaşındaydı.
1993-1995 yılları arasında Cizre İlçe Jandarma Birlik Komutanı Jandarma Kıdemli Yüzbaşı Cemal Temizöz’dü. 1993 yılı başında Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan Süleyman Demirel, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, OHAL Bölge Valisi Ünal Erkan’dı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) verilerine göre 1991’de 31 olan faili meçhul cinayet mağduru sayısı 1992’de 362, 1993’te 467, 1994’te 423 ve 1995’te 166 oldu.
Nasıl başladı?
1993-1995 döneminde Cizre Belediye Başkanlığı görevini yürüten Kamil Atağ’ın kardeşi eski korucu Mehmet Nuri Binzet, 2009’da adli bir suçtan dolayı Midyat Cezaevi’nde tutuklu olduğu sırada Midyat Savcısı’na tanık olduğunu yazdığı ve Temizöz ve ekibi tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü birçok eylemle ilgili beyanlarda bulundu.
Binzet gizli tanık olarak dinlendi ve soruşturma aşamasında dinlenen diğer iki gizli tanığın ifadeleri onun ifadesiyle örtüştü. Ancak gizli tanıklara gerekli koruma sağlanamadı ve kısa bir süre sonra deşifre oldular. Nuri Binzet de dâhil olmak üzere tüm gizli tanıklar, deşifre olduktan sonra ifadelerini geri çektiler.
Buna rağmen ifadelerin basına yansıması mağdur yakınlarının savcılığa başvurmasını sağladı.
Tanıklar ve avukatlara tehdit
2011 yılının Şubat ayında gerçekleştirilen duruşmada davanın tanıklarından dönemin Cizre Kaymakamı Osman Bulgurlu’nun, isimsiz bir mektupla tehdit edildiği ortaya çıktı. Daha sonra aynı mektubun davanın bir başka tanığına, dönemin Cizre Kaymakamı Şenol Bozacıoğlu’na da gönderildiği öğrenildi.
Bu imzasız mektupta, tanıklara sanıklar aleyhinde ifade vermemeleri konusunda uyarılarda bulunuluyordu.
Duruşmalar sırasında sanıklarla müdahil avukatlar arasında ciddi tartışmalar yaşandı ve zaman zaman avukatlardan bazıları mahkeme heyetinin önünde sanıklarca tehdit edildi.
Kamil Atağ ve Cemal Temizöz yakınlarının duruşmalara kalabalık bir grup halinde gelerek tanıklar ve mağdur yakınları üzerinde baskı kurmaya çalıştı.
Sanıklardan “ortak savunma”
Sanıkların tümü duruşmalar boyunca, bahsi geçen dönemde terörle mücadele ettiklerini, kendilerinin ödüllendirilmeleri gerekirken sanık olmalarının haksızlık olduğunu beyan ettiler.
Özellikle Temizöz savunmasını, ülkenin siyasi konjonktüründe ordu mensuplarını itibarsızlaştırmak için girişilen bir hesaplaşmanın mağduru ve baş aktörlerinden biri olduğu iddiası üzerinden yürüttü.
Davanın başlangıcından beri yaptığı savunmalarında dile getirdiği gibi dönemin koşullarında Cizre’nin “PKK tarafından ele geçirilmiş bir ilçe” iken kendisinin 1993 yılında ilçeye Jandarma Komutanı olarak atanmasının ardından bölgede çok büyük başarılar elde ettiğini, “PKK tarafından kullanılan bölge halkını terör örgütünün etkisinden kurtardığını ve ilçede huzuru sağladığını, kendisine bu görevleri için devlet tarafından pek çok takdirname ve ödül verildiğini” dile getirdi.
Benzer çizgide savunma yapan eski korucu lideri ve eski belediye başkanı Kamil Atağ da davanın başlangıcından beri savunmalarında ne yaptıysa devlet için ve devletin emriyle yaptığını, kendi insanlarıyla yine onların iyiliği için karşı karşıya kaldığını ve bu hizmetlerinin devlet tarafından o dönem takdirle karşılandığını ileri sürdü.