Ayhan Bilgen'den ‘yeni parti’ sorusuna cevap
Yerine kayyum atanan Kars eski Belediye Başkanı HDP'li Ayhan Bilgen “Yeni bir parti kuracak mısınız?” sorusuna, “Bugün gelinen noktada bu beklentilin tek parti ile karşılanmasının koşulları ortadan kalkmıştır” yanıtını verdi.
Kobani olayları soruşturması kapsamında tutuklanarak yerine kayyum atanan HDP'li Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, İnternethaber'in sorularını cevapladı.
Ayhan Bilgen, “Yeni bir parti kuracak mısınız? HDP'den ayrılıyor musunuz?” sorusuna, “HDP kurulurken de Kürt partilerinin geleneksel tabanı ile Türkiye toplumunun beklentilerini aynı partide karşılanabilmesinin zorluğu tartışılmıştı. Bugün gelinen noktada bu beklentilin tek parti ile karşılanmasının koşulları ortadan kalkmıştır. Hem bölgesel gelişmelerin yükselttiği duygular hem Türkiye toplumunda yükselen korku yeni bir denge oluşmasını ve açılım yayılmasını zorunlu kılıyor” yanıtını verdi.
Bilgen, “Siz hükümetle bir işbirliği içinde misiniz? Cezaevinden çıkmak ya da yeni bir parti kurmak için mi bu eleştirileri yapıyorsunuz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Bence siyasette öncelik toplumsal ihtiyaçlarla belirlenmeli, yeni girişimlerde boşluk analizinden hareket edilmelidir. Cezaevi koşullarında bu ilgili ölçmem mümkün değil. Ben ihtiyacı tarif etmeye çalışırım, kamuoyundan karşılık bulursa tartışma konusu olur. Bir inisiyatif olarak mı yoksa siyasi parti olarak mı kalacağı yaşayacağımız gelişmeler ve toplumun ilgisiyle şekillenecektir.”
Eleştirileri nedeniyle HDP’den hiçbir şekilde kendisine bir baskıyapılmadığını belirten Bilgen, HDP’ye “Türkiyelileşme” konusunda yaptığıu eleştirileri, “Yaptığım eleştirilerin kimin işine yarayacağı konusu herkesin durduğu yere göre değişir. Ben siyasette nasıl yapılması gerektiğini tartışmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Doğrular kim tarafından yapılırsa yapılsın sahiplenilirse Türkiye siyasetindeki kutuplaşmaya dayalı iktidar muhalefet gerilimi bir nebze olsun zayıflatacaktır. Cezaevinde yazmaya çalıştığım kitapta da nasıl bir muhalefet tarzına ihtiyaç olduğunu tartışmaya çalıştım” sözleriyle değerlendirdi.
“Bir partinin oyunu koruması sadece seçmen kitlesindeki nüfus artışı ile sağlanamaz” diyen Ayhan Bilgen, “ Genişleme stratejisi farklı toplumsal kesimlerin kaygı ve korkularını anlayıp buna uygun söylemler geliştirmekle mümkündür. HDP kurulurken yatay demokrasi gibi son derece ileri iddialar ortaya koyup sonunda kişi merkezli bir siyaset platformuna dönüşmemelidir” ifadelerini kullandı.
Ayhan Bilgen, kendisinin de yargılandığı Kobani olayları hakkında bir soruya ilişkin, şunları dile getirdi:
“Çatı partisi arayışı barışın toplumsallaşması ve sadece örgütlerin bir araya gelmesi değil, toplumsal kesimlerin buluşması projesiydi. Birlikte yaşamın güvenceye alınması açısından bu önemliydi ve 7 Haziran’da da toplum gereken takdiri gösterdi. Ama ne yazık ki bu fırsat kaçırıldı. 6 yıl önce kaçırılan trene bugün özeleştiri yapsanız da binemezsiniz. Toplumun teveccühünü sadece kişisel başarılar gibi yorumlamak içinden geçilen dönemi de doğru okumamaktır. Hangi siyasi görüşten olursa olsunlar 53 kişinin ölümü hiçbir şekilde gözardı edilemez. IŞİD’in Irak’ta Kürtlere yaptığını Suriye’de tekrarlanması kaygısı bir infial doğurmuş ama toplumsal olaylar sağlıklı yönetilememiştir. Kitlesel eylemlerde provakasyon ihtimali her zaman büyük risk içerir. Bugün itibariyle Suriye’deki gelişmeler Türkiye’nin reform beklentilerini sabote etmemelidir.”
Bilgen, “Hem iç politikadaki gelişmeler hem bölgesel gelişmeler dolayısıyla 90’lı yılların tarzıyla siyaset yapmak kimse için mümkün değildir. Siyasetçinin görevi karşılaştığı tıkanmayı aşabilecek ezber bozucu hamleleri yapmaktır. HDP’nin kendisinden kaynaklanmayan haklı mazeretleri olsa bile neticede halkın muhattabı sorunun da çözüm adresi olmalıdır. Ayrılma talebi ve şiddet konusunda kamuoyunda ikna edici bir mesaj verilerek mesafe alınamıyorsa toplumu suçlamayacağımıza göre dönüp kendimize bakmalıyız” dedi.
Son açıklamalarında “Acilen kimseyi dışlamayan yeni bir barışçıl Misak-ı Milli stratejisi ile Kürtler ve Türklerin kader birlikteliği sağlanmalıdır” sözlerini sarfeden bilgen, bu konudaki görüşlerini şu sözlerle dile getirdi:
“Osmanlı 19. yüzyıl boyunca batıdan yükselen basıncın etkisiyle fermanlar ilan etti ama ne yazık ki Arnavutluk sorunu gibi bir çok ayrılma talebi iyi yönetilemediği için kanlı bitti. Ortadoğu’da sorunlarımızı çözebilme kapasitemiz aynı zamanda kriz yönetme becerimizi gösterir. Irak’ta, Suriye’de Araplar, Türkler ve Kürtlerin karşı karşıya geleceği çatışma ortamlarından çıkmanın ilk adımı aidiyet ve birlikte yaşam duygusunu güçlendirecek reformların iç dinamiklerle adım atmaktan geçer. Cumhuriyetin 100. yılına yaklaşırken bölgesel tehditleri de dikkate alarak partiler üstü bir süreç yönetimine ihtiyaç var. Çözüm sürecinde yapılan yanlışlardan ders çıkartmak ve ayı yanlışı tekrarlamadan geleceğe dair ortak yeni bir hikaye yazmak zorundayız.”